'Hangi Kürtler, hangi Türkler?'

  • GİRİŞ11.07.2008 09:20
  • GÜNCELLEME11.07.2008 09:20

Şairliğin, üstelik kadın olmanın gücüyle önyargılarımızı yerle bir ediyor.

İdeolojilerin, siyasî kavgaların, koca koca kavramların altında ezilip yok olan insanı, etnik kimliğinden sıyırıp bize hatırlatıyor. Geçtiğimiz hafta Abant Platformu'nda özlü müdahaleleri ile de bunu sık sık yaptı. Yine bu haftaki yazısında bu saygıdeğer insanî çabasında sadece etkilemediğini, etkilendiğini de gösterdi. Kendi adıma Bejan Matur ile birlikte bütün hakikatlerin peşine güven ve uyum içinde düşebileceğimi düşünüyorum "Hangi Kürtler, hangi Türkler?" sorusunun cevabını aramak gibi.

Bejan Matur, Abant toplantısını değerlendirdiği "Demokratik haklar ve Türkiye'nin süs bitkileri" başlıklı yazısında (Zaman, 8 Temmuz) bir ortak payda oluşturması gereken kritik bir ölçü koyuyor. "Kürtler ve Türkler dediğimiz şeyin homojen hakikatler olmadığını görmek ve korkmadan 'Hangi Kürtler, hangi Türkler?' diye sorabilmek zorundayız. Kürtlerin hak taleplerinin muhatabının Türkler değil, devletin kendisi olduğu gerçeğinden başlayabiliriz mesela. Hiyerarşiyi yok edecek olan bilinç ancak böyle kazanılır." Meselenin püf noktası tam da burası. Bir Türk olan ben, Kürtlerin hak taleplerinin muhatabı değilim. Bambaşka bir varlığım. Kürtlerin hak taleplerinin bir parçasıyım. Bu taleplerin mütemmim cüzüyüm. Anadili Türkçe olan, Türk etnosuna mensup olduğunun farkında olan bir birey olarak ben Kürtlerle birlikte onların vazgeçilmez insanî haklarının talibiyim. İki sebebim var. Birincisi ben bir insanım. Bir insan olarak bir başka bireyin anadiline saygı göstermeyi (Abant toplantısı sonuç bildirgesinde yer aldığı şekilde) "insana saygı" olarak görüyorum. Bir insanın anadilinden dolayı aşağılanmasını, anadilinin kullanılmasına sınırlamalar getirilmesini dayanılmaz buluyorum. Bu durumda "hangi Türk" oluyorum? İkinci gerekçem rasyonel bir siyasî muhakemeye dayanıyor. Vatandaşının anadiline sınırlar koyabilen ceberut bir devletin benim özgürlüklerim için de tehdit oluşturduğunu biliyorum. Vatandaşını, etnik kökenine göre dezavantajlı bir duruma getirebilen, böylece temel insan haklarına riayet etmeyen bir devletin hukuk sınırları içinde kalmayacağını tecrübelerimle görüyorum.

Türk ve Kürt olmanın diyalektiğinden değil, dikotomisinden bahsediyoruz. Bu dikotomiyi biz icat ediyoruz. Kürt sorunu etnik bir sorun mu? Evet. Ama bu sorun benimle Kürtler arasında değil bütün Türkler ve Kürtlerle devletin arasında. Kuzey İrlanda'da olduğu gibi birçok ülkede iki halk arasındadır; devlet de bu sorunu çözmeye çalışır. Bizde ise bu sorun vatandaşını tektipleştirmeye çalışan, bunun için kısır aklıyla yasaklar getiren, ceberutluğunu sürdürebilmek için bu sorunu istismar eden, şiddet üreterek kendine meşruiyet arayan bir devletle benim aramda. Kürt'ü benim konuştuğum dili konuşmaya zorlayan devlet, beni el üstünde mi tutmuş, bana bir paye mi vermiş oluyor? Tekrarlıyorum: Kürt sorunu Türklerle Kürtler arasında bir sorun değil. Bütün vatandaşlarla devlet arasında bir sorun. Çözümü de devletin demokratikleşmesi ve hukuk sınırları içine çekilmesi.

Kürtlerin hain olarak niteledikleri Kürtler bile, aslında Türklerin değil, devletin safına geçen Kürtler. Devlette görev alan Kürtler ile özel sektörde yer alan Kürt seçkinlerini karşılaştırınca durum daha kolay anlaşılacak. Kürt sorunu, ulus devlete dair bir sorun. Ama bu sorun ulus devletin ulusuyla değil, devletiyle alâkalı.

Leyla İpekçi'nin, hiyerarşiyi ortadan kaldırmak için çare olarak gösterdiği "anlamak" eylemine salim bir akılla girişmeliyiz. Hiyerarşi Kürtle Türk'ün arasında değil, devletle hepimizin arasında. Ben bir insan olarak Kürt olanın yaşadığı her şeyden acı duyabilirim. Ama devletin kendi başına duyguları yoktur. Benim o duyguları devlete hissettirmem gerekir; demokratikleşme denilen şey de tam bu yüzden insanî bir süreçtir.

m.turkone@zaman.com.tr

Yorumlar8

  • Mehmed Mustafa 17 yıl önce Şikayet Et
    Ulus. Ayrıca modern ulus (nation) kavramının ne olduğunu da öğrenin lütfen.Ben ulus devleti savunmuyorum elhamdulillâh, ama sizlerin Türkiye dışındaki ulus devletlere itirazınız yok gibi görünüyor, o yüzden lütfen öğrenin. Bir "ulus"tan olmak demek o isimdeki ulus devletin vatandaşı olmak demektir uluslararası ıstılahta. Meselâ Almanya'daki bir gencin etnisitesi Türk'tür. Ama kendini Türk de hissetse ıstılahta vatandaşı olduğu Alman ulusundan sayılır. Aynısını Türkiye'ye ve diğerlerine siz uyarlayın.
    Cevapla
  • Mehmed Mustafa 17 yıl önce Şikayet Et
    Devlet ve Türkler. "Bir Türk olarak ben" cümlesini siyak ve sibak (bağlam) dinlemeden yazıdan cımbızla çıkartan ve ilgisiz bir şekilde bir insana ırkçı diyen zihniyetin doktora gitmesi lâzım. Böyle davranmak sağlıklı değil. Gerçek aydın olmak için jakoben devlet adamlarının yaptıklarını bütün Türklere mal etmek, bu şekilde bütün bir millete karşı nefret tohumları saçmak ve Türklerce yazılanları çarpıtmak gerekmiyor. Bir Kürt ve bir Türk olarak ben böyle diyorum.
    Cevapla
  • Mehmed Mustafa 17 yıl önce Şikayet Et
    Aydın. Yorumcuların kafasında bir baskıcı egemen Türk imajı var. Meselâ sayın Türköne bu imaja uymayan şeyler yazıyor ya, onların yazdıklarını yanlış yorumlayarak onu da kafalarında imaja uyduruyor ve tatmin oluyorlar. Türköne bu yazıda bazı Kürt aydınlarının aslında "devlet"le Kürtler arasında olan sorunları "Türkler versus Kürtler" şeklinde sunmalarını eleştiriyor. Bu devlet Türkleri temsil etmiyor, zaten başından beri onların kültürünü de bastırma çabası içinde oldu. İşte batılılaştırma politikaları.
    Cevapla
  • caglar sekeroglu 17 yıl önce Şikayet Et
    "Bir Türk olarak ben". vay vay ki vay vay..ben şimdi ırkçı oldum bunu demekle haa... Kürdü,lazı çerkezi,bir ağacın dalları. o ağacın adı türk daha çoktur kolları. ağaca balta vuran ermeninin dölleerii. kürt,kürt bizim gardaşımızz...... ama siz diyebilirsiniz bu ırkçılık.bizim dinimizde ırkçılık yoktur.ama sen dersende kardeşim ben türkçüyümmmmmm
    Cevapla
  • ahmet ünal 17 yıl önce Şikayet Et
    aydın. akademisyenlerin aydın sıfatını hak edebilmeleri için her şeyi dosdoğru eleştirme cesaretini göstermesi lazım.siz eğer bana köy boşaltmalrından cezaevi işkencelerinden bahsetmeyin diyorsanız askri ve polisi eleştirmekten çekindiğiniz içindir.bizim sorunumuz türk dotlarımızla değil tabi olmazda zaten.bizim sorunumuz sizin gibi yanlışları eleştirme cesaretini gösteremeyenlerle
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat