Ordu ve TSK arasındaki fark

  • GİRİŞ30.04.2009 11:52
  • GÜNCELLEME30.04.2009 11:52

Dün aynı saatlere tesadüf eden, birbiriyle bağlantılı iki medya gündemi: İstanbul'da Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, Poyrazköy kazısında bulunan silah ve mühimmatı basına gösteriyor. Ankara'da Genelkurmay Başkanı, özellikle bu silah ve cephaneden hareketle Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yöneltilen kuşku ve soru işaretlerine cevap veriyor.

Genelkurmay Başkanı, kendi kurumunu, yani Türk Silahlı Kuvvetleri'ni müdafaa ediyor. Basın toplantısının özeti oldukça basit: Askerî bürokrasinin en tepesindeki isim, kurumunu savunuyor. Bu savunmayı tam olarak askerî mantıkla yapıyor. Ergenekon soruşturmasının ortaya çıkarttığı güçlü gerekçeleri değil, zayıf olanlarını irdeliyor. Mesele, bu soruşturmanın ortaya saçtığı dehşet manzarası ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasında bir bağ olmadığını, askerî bürokrasiye terettüp eden bir sorumluluk bulunmadığını ispatlamaktan ibaret. Tipik bir bürokrasi refleksi. Suçlamalara maruz bir başka kamu kurumu da muhtemelen aynı tepkileri verirdi. Özetin özeti: "Sorumlu biz değiliz."

Yine de öğrendiklerimiz önemli. Meselâ karşımızda, toprağa yerleştirdiği silahları ancak 12 yılda toparlayabilen bir bürokrasinin bulunduğunu bu vesileyle öğreniyoruz. Asker siyasetle çok uğraştığı için, teknik askerî konulara yaklaşamıyorduk. Silahla mühimmat arasındaki farkı, LAW'ın silah değil mühimmat olduğunu öğrendikten sonra artık bu silahın bir kısaltma olan isminin son harfinin "weapon", yani "silah" anlamına gelmesine şaşırmayabiliriz.

Genelkurmay Başkanı, kurumunu savunuyor. Artık iki farklı şeyi birbirinden ayırt etmemiz lâzım. Türkiye'nin dış güvenliğini sağlayan bir ordusu var. Hepimiz (belli yaş aralığındaki erkek vatandaşlar) kanuna göre bu ordunun mensuplarıyız. Ekonomik ve toplumsal kaynaklarımız da öyle. Düşmanlarımıza karşı caydırıcılığı, topyekün savaş mantığı içinde bu ordu sağlıyor. Bir de bu ordunun işlerini yürüten sürekli bir bürokrasi var. Bu bürokrasi her şeyin kaydını tutuyor, barış zamanı bizi savaşa hazırlıyor ve dış-güvenlik sorunlarımızı takip ediyor. Artık sorunun bu bürokrasinin işleyişinden kaynaklandığını, doğrudan doğruya bürokratik bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu fark etmeliyiz. Bu bürokrasinin sağladığı korumayı çeteleşmek için kullanan, güvenlik amacıyla verilen silahları iktidarı gasp etmek üzere eline alanlar ülkemizin en ciddi sorunu. Bu durum, ordunun savunma görevinden de bir sapma hali. Bu sapma ancak bürokratik işleyiş gözden geçirilerek, suistimallerin önü alınarak engellenebilir. Hiç kimsenin göz ardı edemeyeceği bir sorunun adını doğru koymalıyız: Türkiye'nin esaslı bir askerî bürokrasi sorunu var. Yeraltındaki silahlar hâlâ bu sorunun bir parçası.

Ergenekon soruşturması merkezde. Bu soruşturmanın askerî bürokrasiyi ilgilendiren iki somut tarafı var. Birincisi asker kişilerin karıştığı darbe komploları; ikincisi ise Poyrazköy'deki gibi ortaya çıkan cephanelikler. Başbuğ'un birinci sorunu yargıya havale etmesi yeterli değil. Zira, asker kişilerin karıştığı bu suçlar aynı zamanda Askerî Ceza Kanunu'nun da kapsamında. Üstelik, bu konularda Genelkurmay Başkanı'nın talimatıyla harekete geçen bir askerî yargı mevcut. Mehmet Ali Birand'ın bu cephanelikler için kullandığı "fışkırma" sözcüğüne Başbuğ'un verdiği sert tepki de ikinci kısma dair ve durumun vahametine ters. 22 LAW silahından 5'inin boş çıkması üzerinde uzun uzun durması ve bulunan silahların Irak menşeine dair spekülasyonları, asıl cevabı aranan soruları havada bırakıyor. İki konuda da Başbuğ'un kurumsal refleksi dile getirdiği ve bir askerî savunma yürüttüğü anlaşılıyor.

Öbür taraftan demokrasiye sahip çıkarken açık taahhütte bulunması, demokrasiyi içine sindirmeyenlerin TSK'da barınamayacağını beyan etmesi önemli. Dünkü basın toplantısına yönelik "asker, demokrasilerde konuşmaz" tepkisi doğru değil. Konuşmak şeffaflaşmayı getiriyor. Bu şeffaflığa ihtiyacımız var. Başbuğ, kamuoyunu tatmin etmemiş olabilir; ama bu şeffaflık bir yöntem olarak her sorunun cevabını bulabileceğimiz bir kapıyı hepimize açıyor..

MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE - ZAMAN
m.turkone@zaman.com.tr

Yorumlar11

  • Burhan Süzer 16 yıl önce Şikayet Et
    Avrupa'da ve bizde. Avrupalarda, Genelkurmay Baskanlari Milli Savunma Bakanlarinin sag tarafinin yarim adim gerisinde yürür, bizde ise Basina dahi ahkam keserler.
    Cevapla
  • Burhan Süzer 16 yıl önce Şikayet Et
    Veya, TSK rümuzu ve Ordumuz. TSK, bazilari icin cok kavi bir kalkan ve Ordumuz ise bizim Peygamber (S.A.V) ocagimizdir.
    Cevapla
  • Metin Yazar 16 yıl önce Şikayet Et
    Dönüşümler zor olur.. Yılların verdiği alışkanlıkları değiştirmek ise daha da zordur.Farkında olmasak da hep birlikte değişiyoruz.Değişime direnenler sadece Ulusalcılar.Ama onlar da değişiyorlar.Artık hiç kimse açıktan açığa "Ordu göreve" diyemiyor."Biz de demokrasiyi savunuyor,darbelere karşı çıkıyoruz" deme noktasına geldiler.Bir çoğu bu sözlerinde samimi olmasalar da toplumsal baskı onları bunu söylemek zorunda bırakıyor.Bir insana kırk gün deli dense deli olurmuş.Bunlar da sürekli demokrasiden bahsede bahsede düzelecekler.
    Cevapla
  • Metin Yazar 16 yıl önce Şikayet Et
    Yavaş yavaş çekiliyorlar.. Ordu da darbeyle,sopayla hiç bir şeyin halledilemeyeceğini,her darbenin Türkiye ve Türk milletine atılan kazık olduğunun farkına vardı.Son darbeyi ancak internet sitesinde yayınladıkları mahçup bir muhtıra ile yapmaya çalıştılar.Onu da hükümet reddetti.Bundan sonra sivillerin (!) darbe hevesleri anılarında tatlı bir nostalji olarak yaşayacak.Küreselleşen bir dünyada,küreselleşen bir ekonomide,demokratikleşen ve uyanan bir toplumda,sınır tanımayan iletişim çağında hiç kimse darbe yapmaya cesaret edemez.
    Cevapla
  • Metin Yazar 16 yıl önce Şikayet Et
    Demokratik ülkelerin hiç birinde bir genel kurmay başkanının.... 2.5 saat basın toplantısı yaptığını ve o toplantıya basın tarafından büyük ilgi gösterildiğini göremezsiniz.Nerede geri kalmış bir devlet,nerede muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkamamış bir ülke bu tür görüntülerde vardır.Bu görüntülerden sonra Türkiye'nin bir muz cumhuriyeti olduğuna dış dünya iyice emin olacak.Biz; Arap,Afganistan,Güney Amerika ve Afrika ülkelerinin yönetimlerine ve halklarına nasıl alaycı ve acıma duygusuyla bakıyorsak demokratik ülkelerin insanları da bize de öyle bakıyorlar
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat