Kağıttan kaplan
- GİRİŞ13.02.2011 06:40
- GÜNCELLEME13.02.2011 06:40
Elazığ'a, 1977'de rahmetli Muhsin Başkan'la gelmiştim. Muhsin Başkan'ın tatlı tatlı anlattığı 'Yolyemez Nazmi' hikâyesi vardı.
Yolyemez Nazmi, Elazığ'ın namlı külhanbeylerinden. Hep yolun ortasından yürüdüğü için bu lakabı almış. Bir gün taksici fark etmiyor ve Yolyemez Nazmi'ye çarpıyor. Kendini toparlamaya çalışırken, şoför kime çarptığını fark edip paniğe kapılıyor. Yolyemez Nazmi bozuntuya vermiyor. Söylediği tek şey: 'Gardaş zararın ne ise ödeyek.'
Harput, bir zamanlar kültürel cazibe merkezi olarak İstanbul ile rekabet eden bir medeniyet merkezi. Hafta sonu, Elazığ'da konuştuğum insanlarda bu asaletin izlerini gördüm. Kültür yaşatılmalı. İnsanî değerler ancak böyle sürdürülür, hatta çoğaltılır. Yolyemez Nazmi rahmetli olmuş. Ama, o kadar çileyi çektikten, o kadar fedakârlığa katlandıktan sonra dönüp Türkiye'nin zararını tazmine girişen İrfan Sönmez, Raif Çiçek, Ahmet Tevfik Ozan hâlâ Elazığ'dalar.
Kâğıttan kaplan arayanlar, Anadolu'nun dışına bakmak zorundalar. 'Kâğıttan kaplan' benzetmesi, Marksist jargonun, tekelci kapitalizmin nihai aşamasını tarif etmek için kullandığı bir benzetme. Güya kapitalizm, nihâi aşamasında çok fazla şiddete başvurmak ve çok gürültü çıkartmak zorunda kalıyor. İçi kof ama heybeti çok. Bu durum kâğıttan kaplan benzetmesi ile özetleniyor.
Süheyl Batum'un 'kâğıttan kaplan' benzetmesi, Marksist jargondan ödünç alınma.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
ZAMAN
Yorumlar4