Davutoğlu haklı çıkarsa?
- GİRİŞ22.07.2012 10:50
- GÜNCELLEME22.07.2012 10:50
Bugüne kadar çok ağır eleştirilere muhatap olan Hariciye Bakanımız sürekli, bir anlık fotoğrafa değil sonuca bakmamız gerektiğini tekrarlamıştı. Dış politika, oltayı atıp takılacak balığı beklemeye benzemiyor.
Tarih bizi de içine alıp yanı başımızda süratle akıyor. Ringe çıkıp birkaç kişiyle aynı anda dövüşüyorsunuz. "Teker teker gelin" diyemezsiniz. Rakiplerinizi azaltacak, yanınızdakileri çoğaltacak ve seyredenlere, yani uluslararası camiaya da "haklıydı" dedirteceksiniz. Sözünüz geçecek, hükmünüz yürüyecek.
Davutoğlu'nun aimar ettiği diplomasinin yeteri kadar anlaşılamamasının sebeplerine eğilmemiz lazım. Türkiye, tarihinde olmadığı kadar atak bir diplomasi yürütüyor. Uzmanları bu tarz diplomasi için proaktif politika tabirini kullanıyorlar. Gelişmelerle veya darbelerle savrulmak yerine ön almak, belirlemek ve yön vermek. Somut sonuçlarından biri, Türkiye 70 ülke ile vizeleri kaldırdı. Türkiye'nin Suriye politikasını eleştirenler, ABD'nin rolünü tartışabilir. Gelişmeleri belirleyen Türkiye mi, yoksa ABD mi? Kim kimi ikna etmeye çabalıyor. Kavgada yumruk sayılmaz. Sonu nakavtla bitecek bir maçta, ringdeki yumrukları saymanın laf üretmek dışında bir anlamı yok.
Türkiye on yıldır Davutoğlu ile alışılmamış bir diplomasi yürütüyor. "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözüne sorgusuz sualsiz takılanların statükoya meydan okuyan bu diplomasiyi kavramaları çok zor. Kavramak için önce şu meşhur sözün ipliğini pazara çıkartmak lazım. "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözü ne genç Cumhuriyet'in ne de Atatürk'ün dış politikasını yansıtır. Bu söz iki savaş arasındaki dönemde Milletler Cemiyeti'nin (Cemiyet-i Akvam) dayandığı temel prensiptir. Milletler Cemiyeti, ülkelerin iç sorunlarını "self-determinasyon" prensibine uyarak, yani her milletin kendi kaderini tayin hakkını tanıyarak çözersek, dünyaya da barış gelir mantığına dayanmaktaydı. I. Dünya Savaşı'nın da bu ilke çiğnendiği için çıktığı iddia ediliyordu. Bu sözü ezberden tekrarlayanların anlaması için vurgulayalım. Ülkelerin kendi sınırları içinde çatışmaları önlemeleri, dünyada barışı tesis etmenin ön şartıdır. Bu ön şartı garantiye almanın yegâne yolu ise self determinasyon hakkını tanımaktır. Milletlerin hapishanesi olarak görülen imparatorlukların sona ermesi ve her milletin de kendi devletine sahip olması gerekmektedir. Wilson'a ait olan ve Milletler Cemiyeti'nin varlık sebebini oluşturan bu formül, dünya ile uyumlu olmak adına Atatürk tarafından tekrarlanmakta ve söylendiği zaman da, Osmanlı'nın imparatorluk mirasını reddetmek anlamı taşımaktadır. "Biz bir millî devletiz, imparatorluk değiliz ve dünya ile uyumluyuz." demiş olmaktadır.
Mümtaz'er Türköne - Zaman
Yorumlar7