Önceki gün Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu konuştu.

Beyaz gömleği ile kürsüye çıkıp, “İktidar yolsuzluğu normalleştirdi. Futbolcular ‘dünyada olmayan faizi bana nasıl verirsin’ diye sormuyor. Güzellik salonları açanlar ‘devletimiz, bayrağımız, ezanımız’ diyor. Artık ‘vatan bayrak devlet ezan’ diyene millet şüpheyle yaklaşıyor. Bu kavramları kirlettiler” ifadelerini kullandı.

Benim de aklıma bir hikâye geldi. 

Vakti zamanın birinde müflis bir tüccar varmış..

Sürekli kaybediyor, hiç kazanamıyormuş..

Müthiş bir servet, ciddi bir birikim, tembel ve beceriksiz ama bir o kadar fırıldak tüccarımızın elinde heba oluyormuş. 

Babadan kalma tezgâhı sürekli kan kaybediyor, iflas bayrağı çekilmek üzereymiş. 

Rakibi gece gündüz koşuşturup çabalıyor, değer üretecek işler yapıyormuş.

Bizim tüccar ise ya seyrediyor ya da kara çalıyormuş.

Tabii bunun sonucunda kazancı yüzde 25’ten öteye gitmiyormuş. 

“Bir şey yapmalıyım, böyle gitmez bu düzene son vermeliyim” diye düşünmüş.

“Ne yapsak bu devran değişse” derken, birkaç ağabey ve bir abla çıkagelmiş. 

Abla Hac/Umre ziyaretlerinden bahsedip, “benden zarar gelmez hacı ablanızım ben” demiş. 

“Bizimle çalışırsan, ortaklarımızla iş tutarsan bir koyup beş alırsın” diyerek gazlamışlar.

Hacı abla başlamış anlatmaya..

“Servetini öyle büyüteceğiz ki, hepimiz kazanacağız gör bak her şey çok güzel olacak” cümleleriyle güven tesis etmiş.

Abla başlamış yanındakileri tanıtmaya..

“Bu bey ekonomist. Tam bir para dehası, yabancı dili de var, sürekli Dubai’de para arayışında. Diğer arkadaşımız ise akademisyen. Hocaların hocası, bir sürü kitabı var. Eserleri bilmem kaç dile çevrilmiş. Rakip firmayı bu kadar büyüten de o zaten” demiş. 

Akademisyen hoca girmiş devreye, “Devlet”, “millet”, “bayrak”, “ezanlar” anlatmış.

Tam “Esselamualeyküm Anadolu” derken, abla müdahale etmiş..

“Tamam, hocam ürküteceksin şimdi kazları” demiş.

Hoca toparlamış..

“Siz bu işleri bilmezsiniz, ben daha önce sizin rakiplerinizle çalışıyordum, onlara kazandıran benim. Yıllardır kazanıyorlar, hiç kaybetmiyorlar. İşte onların bu başarısının arkasında biz varız. Büyük kazanç elde edeceksin, müthiş bir faizi var bu yatırımın” deyip son dokunuşu yapmış.

Süslü laflarla aç gözlü tembel tüccarımızın güvenini kazanmışlar..

O da elinde ne varsa getirip ortaya dökmüş.

Bir koyup beş alacak ya!..

Çalışkan esnafımızı devirecek ya!..

Hesap günü gelip çatmış..

Açgözlü tüccarımız şok!

Onun haricinde herkes kazanmış..

Abla malı götürmüş..

Ekonomist ağabey ve hocaların hocası cebini doldurmuş..

Bizim tüccar ise elindekini bile kaybetmiş.

Basmış feryadı..

Rakip firmanın çalışkan sahibi gülmüş..

“Kardeş dolandırmışlar seni” demiş..

Nasıl hikâye?

Tanıdık geldi mi?

“CHP ve ortaklarının durumuna benziyor” diyeceksiniz..

“Ahmet ağabey dolandırıcılardan dert yanmıştı, kendisi de aynısını yapmış. Sıfır katkıyla CHP’den 10 vekil almış” diyeceksiniz..

“Halasından bile oy alamadığını söyleyen Davutoğlu, CHP’yi iktidar vaadiyle kandırdı” diyeceksiniz..

Bu iddialar karşısında Ahmet ağabeyin bir savunması var, “Sanki biz bir şeyi (CHP) dolandırdık, 10 milletvekilini haksız aldık vs. Halbuki biz siyasi mücadele yürüttük. Beraber kazandık, beraber kaybettik.”

Ama Arda Turan ve Fatih Terim gibi isimleri, “yüksek faiz” vaadiyle dolandıran Seçil Erzan’ın da bir savunması var.

“Ben kimseyi dolandırmadım Arda Turan 3 milyon dolar koydu, kırk günde 1 milyon dolar kazandı. Beraber kazandık beraber kaybettik” diyor Seçil hanım.

Şimdi kim dolandırıcı, kim aç gözlü, kim mağdur, kim suçlu siz karar verin..

Bence asıl dolandırıcı hak ettiğinden fazlasını almaya çalışanlar.

Selametle.

Murat Alan / Yeni Akit Gazetesi