Sen benden değilsin ben de senden!

  • GİRİŞ02.06.2009 06:36
  • GÜNCELLEME02.06.2009 06:36

Fransa Başkanı Sarkozy’nin ‘mutfak kurulu’ diye bilinen, yakın çalışma arkadaşlarından oluşan bir beyin takımı var. Bu mutfak kurulunun üyesi, 34 yaşındaki bir felsefe profesörünün yakında bakanlar kuruluna terfi edeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Bu genç adam Sarkozy’nin hanımının bir zamanlar sevgilisi ve dahası Fransız ‘First Lady’nin yedi yaşındaki oğlunun babası. Şu an 41 yaşındaki First Lady, kendinden genç bu adamın aslında babasıyla aşk yaşıyormuş ama artık ne olduysa sonra da bu aşk başlamış; o gün bu gün aslında hiç kopmamışlar, zaten hemen her gün telefonda konuşurlarmış...

Gönlü böylesine geniş olan Fransa Başkanı bize gelince ne diyor?

Siz asla bizden olamazsınız!

Vallahi insanın içinden gelen cevap ‘Eyvallah! Doğru söze can kurban; biz almayalım zaten’ şeklinde oluyor.

Ama fazladan tek laf edemezsin, mesela ‘Ne iş?’ diyemezsin!

Otostopçu turist kızlara tecavüz edip sonra da öldürseydik daha mı iyiydi’ der, verecek cevap bulmazsın.

Nedir?

Sen benden değilsin.

Hele sen benden hiç değilsin.

Ama hepimiz Avrupalıyız..

Olmuyor!

* * *

İçeriye bakalım...

Türküm...

Kürdüm...

Türk Kürdü ama...

Türkiyeli Kürt...

Türk ama Kürt...

Kürt ama Türk...

Gel bir ortak zemin bulalım...

Mayınlı arazi!

Başörtüsüyle okuyamazsın.

Hanımın başı açıksa tayin olamazsın.

Hani ülke hepimizindi?

Yok düne kadar hep sizindi; şimdi sıraya bindi!

Sivil bir anayasaya yapalım.

Olmaz!

Neden?

Olamaz da ondan.

Neden olamaz?

Her Türk asker doğar!

Türkiye gemisinin rotası Batı’dır.

Hayır Doğu’dur.

Batıya giden bir gemiyiz; siz içeride Doğu’ya yürüyorsunuz, o kadar.

Siz güvertede Batı’ya yürümeye devam edin, rotamız dosdoğru Doğu!

Var mı bir sabitimiz?

Yoksa her şey dönüyor ve biz de sürekli böylesi konuların etrafında dönüp duruyor muyuz?

Neresi merkez?

Yoksa olmadığı için mi üç kişi yan yana geldiğinde ‘Merkez biziz’ demeye bu kadar hevesli?

Gerçek merkezi nasıl belirlemeli?

* * *

Merkezin tanım olarak diğer her şeye eşit uzaklıkta olması ve bu konumunu daim koruması gerek; mesela otomobilin tekeri dönmektedir ama jant kapağı dış lastiğe oranla çok daha az döner. Lastiğe bir kırmızı nokta koysanız, dönerken baksanız, başınız da döner.

Jantta bu kırmızı nokta çok daha dar alanda hareket eder; hele tam ortaya konulduğunda, her şeyden dönerken bile yerinden kımıldamaz o kırmızı nokta: Sabittir!

Toplumsal yaşamda bu sabiti tespit gayesini güden kurallar vardır; örneğin ‘Kanunlar karşısında herkes eşittir’ ilkesi bunu amaçlar.

Ancak bu yaklaşım belki janta tekabül ama, tam ortası değildir!

Hayat hukuk maddelerinden oluşmadığı gibi kanunlar da zaman içinde değişebilmektedir.

Aslında belki de çözüm ‘ortada ne olmalı’ diye değil, ‘ne olmamalı’ diye bakıldığında ortaya çıkıyor...

Tam ortada ne olamaz?

Benim cevabım: ‘Ön yargı olamaz!’

Ön yargı nefret tohumunun hemen filizlendiği, eziyet meyvesinin çok hızlı yetiştiği dünyanın en adaletsiz ortamının iklimidir.

Ortadan ön yargıyı kaldırmadıkça, istediğin kadar dön dur kendini parala; Nafile!

Murat Birsel - Star
muratbirsel@stargazete.com

Yorumlar1

  • Osman Aga 16 yıl önce Şikayet Et
    Hanımın başı açıksa tayin olamazsın?!. "Hanımın başı açıksa tayin olamazsın." Bunu yaşayan kimmiş ya? Bana bir örnek versinler. Asıl eşinin başı kapalı diye Üniversiteden kovulan bir sürü öğretim görevlisi var. Yazarın bu cümlesine katılmıyorum...
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat