Ömerler ve pudra şekerleri

.

  • GİRİŞ30.03.2021 11:38
  • GÜNCELLEME30.03.2021 11:38

Ülkemiz sadece batıyla doğu arasında bir köprü değil. Ne yazık ki, uyuşturucu ticaretinin de dünyadaki önemli güzergâhlarından birisi. Geçtiğimiz yıl güvenlik güçlerimiz 159 bin 259 uyuşturucu operasyonu yapmış ve 4 ton metamfetamin, 2 ton kokain, 1,5 ton bonzai ve milyonlarca hap ele geçirmiş; 25 bin kişi ise tutuklanmış.

Hal böyle olunca, lüks arabasında burnuna zehir çeken bir müptezelin yaptıkları sıradan bir olay gibi gözükebilir. Fakat bu rezilliğin faili, sorulduğunda ise “zehir değil, pudra şekeri” diyerek dalga geçen birisi olunca işler değişiyor.  

IŞILTI NEREDE?

Bu pespayelik, “uyuşturucu batağındaki genç” dramatizasyonuyla üzeri örtülebilecek bir şey değil. Batağa düşen, 15-20 liralık sentetik zehirle ölüme doğru koşan zavallılardır. Oysa pudra şekeri rezaletinin ardında, kirli dosyalarını ancak altı yıl sonra ortalığa saçan “yakın arkadaşı” Muhammed Vefa isimli bir gencin deyimiyle “ışıltılı hayat” sürdüren asalaklar var.

Grafikerlikten kısa sürede belediyede müdürlüğe yükselen gencin, milletin servetine çökmesinden daha vahim olanı, hiçbir amirinin bu gidişatı engellememiş olması. Asıl hesaba çekilmesi gereken şey bu. Eğer içine düştüğü sefih hayat, sosyal medyaya düşmemiş olsaydı, Ak Parti Genel Merkezi’ndeki görevine devam edecekti.

Kendisinin kirli çamaşırlarını ortaya döken arkadaşı dahi, içine sürüklendiği hayatı tanımlarken “ışıltılı” tabirini kullanıyor. Nasıl bir ışık bu: Lüks arabalar, revü kızları, pahalı takım elbiseler, jakuzide viski ve zengin eğlencesi zehir… Asıl sorun, gençlerin kendilerine istikbal olarak gördüklerinde.

ROL MODELİMİZ KİM?

Asıl sorunumuz, hayatını sadece Müslüman halkların değil, dünyadaki tüm ezilen insanların kurtuluşuna adayan bir siyasi partinin; üstelik Venezuela’da ABD darbesiyle cebelleşen sosyalistlerden, Arakan’da naylon çadırda yaşam mücadelesi veren mültecilere kadar milyonlar umutlarını kendisine bağlamışken, etrafındaki gençlerin “ikbal” den böylesi bir çirkin dünyevileşmeyi anlamasıdır.

Gençlerin önüne Hz. Ali gibi bir fütüvvet ehlinin yaşantısını rol model olarak koymak istiyorsak, işe nereden başlamalıyız? “Bir kimsenin nefsi onun putudur; hakîkî fetâ (yiğit ve kahraman), nefsinin hevâ ve hevesine muhâlefet eden kimsedir” diyen Kuşeyri risalesini önce kendimize okumalıyız.

CHP’li belediyelere sırtını dayayıp, göreve gitmeden maaş alan iki yanlış örneği gösterince rezaleti dengelemiş mi oluyoruz? O gençler kimin? Bizim değil mi?

Ortaya gelecek hedefi olarak, lüks arabalara, yatlara, tükenmez zenginliklere sahip olmayı koyduğumuz sürece, birileri buna ulaşabilmek için fırsatını bulduğunda kendisine emanet edilenleri yağmalamaya, milletin sırtına basıp yükselmeye devam edecek.

Yolsuzluğu, gözü tok, Allah korkusu olan yöneticileri işbaşına getirerek yenebilirsiniz. Fakat gençler gelecek tasavvurunu “dünyevi ikbal” ile sınırladığı, feta ve vefayı umursamadığı sürece pudra şekerli savruk hayatların yalancı ışıltılarında boğulup gidecekler.

Öyleyse onlara yükselmenin Ömer gibi olmakla mümkün olduğunu; gerçek ışıltının Ömerlerin yaşantısında olduğunu, Ömerleri makamlara getirerek göstermeli.

Diriliş Postası

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat