Devlet kimden özür dilesin?

.

  • GİRİŞ08.05.2021 11:40
  • GÜNCELLEME08.05.2021 11:40

Türkiye’de devletin yakın tarihi ile hesaplaşıp, travmatik geçmişine sünger çekerse rahat bir nefes alacağına dair yaygın bir kanaat var. Dersim İsyanı’nın yıldönümünde bu durum tekrar gün yüzüne çıktı. Sorun sadece isyanın katliama varan bir yöntemle bastırılmasında tek sorumlu olan CHP’nin kendi geçmişi ve bugünkü seçmen kitlesiyle yaşadığı tenakuzdan ibaret değil.

14 bin kişinin yaşamını yitirdiği, on binlerce insanın sürgün edildiği bir olayın merkezinde yer alan CHP’nin bugün bir yandan olayın faili olan kendi parti liderlerini “katliamcı” olarak tanımlayarak özür dilerken, diğer yandan Atatürk devrimlerinin mirasçısı olduğunu söylemesi gerçekten patolojik bir durum.

SAHTE KAHRAMANLAR, GERÇEK MASUMLAR

Aynı tuhaflığı Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını onaylamalarına rağmen, şimdi kahramanlaştırmalarında da görüyoruz. Bu CHP için büyük bir travma. Pir Sultan’dan Koçgiri İsyanı’na uzanan çizginin mirasçısı olan marjinal sol örgütlerin teşkilatlarını bütünüyle ele geçirdiği bir parti için, üstelik Genel Başkanları Kılıçdaroğlu, Seyit Rıza gibi Dersimli olunca travma daha da büyüyor.

Cumhurbaşkanı büyük bir olgunlukla, Dersim’de devletin “suçlu-suçsuz ayırımı yapmadan yaşattığı” acılardan dolayı 2011’de özür diledi. Aynısını CHP’den beklemek, partiden kendini inkâr etmesini beklemek olur. Nitekim CHP de suçu başkalarının üstüne atarak sıyrılmaya çalışan bir şark kurnazı gibi hareket ediyor.

Oysaki ne Alevi Kürtçü ayaklanmanın önderi Seyit Rıza, ne de Sünni Kürt-İslamcı ayaklanmanın önderi Şeyh Sait “haklı talepleri olsa da” mazur görülemez. Her ikisi de, “bir komplonun kurbanı olarak” silah kullanmak zorunda kalsalar da, neticede binlerce insanın öldüğü isyanların merkezinde yer aldılar. İstiklal Harbi’nin ortasında patlak veren Koçgiri’nin devamı olan Dersim de dini gerekçelerle ortaya çıkan Şeyh Sait isyanı da büyük acılara sebebiyet verirken, Musul’un bütünüyle kaybı gibi telafisi imkânsız sonuçlar doğurdular.

CHP’nin tek parti rejiminin isyanları bastırmada uyguladığı kör şiddet bugün nasıl PKK ve diğer sol terör örgütlerinin kurulmasına zemin hazırladıysa, şimdi de isyanın liderlerinin kahramanlaştırılması Türkiye’ye o denli zarar veriyor.

Tıpkı, banka soymaktan, adam kaçırmaya; dağlarda eşkıyalık yapmak için terör örgütü kurmaktan, Mehmetçiğe kurşun sıkmaya kadar bir dizi cürmü işleyen Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın adeta “suçsuz birer Türkiye fedaisi” gibi pazarlanmasında olduğu gibi.

TOPLUMSAL UZLAŞI NASIL SAĞLANIR?

Ülkemizde ne kadar sol terör örgütü varsa, hepsinin ilham kaynağı ve kurucu önderleri olan bu kişileri temize çıkartarak toplumsal bir uzlaşı sağlamak mümkün değil. O zaman kendince her haklı taleple ortaya çıkanın eline silah alıp terör estirmesinin nasıl önüne geçebiliriz?

Toplumsal uzlaşı, CHP’nin iktidarını sağlamlaştırmak için hedefine koyduğu masumlara iade-i itibar sağlamakla mümkün olur. Bunların başında ise İstiklal Harbi aleyhine fetva verdiği yalanı açıkça ortaya çıkan İskilipli Atıf ve Menemen faciasında İstanbul’da olmasına rağmen kumpasla 84 yaşında atıldığı zindanda ölen Şeyh Esat Erbilî gibi ilim adamlarımız geliyor.

CHP bir gün bu masumlara yaptıkları için özür dilerse hakkaniyetli bir iş yapmış, Dersim’de hoyratça katledilen çocukların ahını da bir nebze hafifletmiş olur.

Diriliş Postası

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat