Temel ihtiyaç maddelerindeki artış tıpkı döviz gibi yükselmeye devam ediyor. Fırsatçılar pek çok ürünü stoklayarak fiyatlardaki bu artışı daha da ileri seviyeye getiriyorlar. Hükümetin ekonomide ortaya koyduğu çözüm gayet açık: Üretimi baltalayan faizci sömürüye savaş açmak, ihracatı arttırıp cari açığı kapatmak ve büyümeden taviz vermemek. Peki muhalefetin bir çözümü var mı?

Kılıçdaroğlu dövizdeki artışı durdurabilmek için ne yapacaksınız şeklindeki soruya çok kısa bir cevap verdi: “Güven vereceğiz.” Öyleyse soralım: Kime ve nasıl güvence vereceksiniz? Bunu da izah ediyor: “AİHM kararlarını uygulayacağız. Demirtaş ve Kavala’yı serbest bırakacağız. Çatışmacı dili terk edip, uzlaşmacı bir dış politika izleyeceğiz.” Özetle Batı’yla uyumlu bir dış politika izleyerek ekonomik sorunları çözme vaadinde bulunuyor. Aslında çözüm olarak ortaya koydukları şeyler bile yaşadığımız sorunun ekonomik değil bütünüyle siyasi olduğunun bir itirafı.

YALANLA NEREYE KADAR?

Yıllardır ülkenin katar katar satıldığı tezviratını diline dolayanların Katar’ın 400 milyar dolarlık yurtdışı yatırımlarının neredeyse tamamını ABD ve Avrupa ülkelerine, sadece yüzde 2’sini Türkiye’ye yaptığı gerçeği karşısında söyleyecek sözleri var mı? Mısır’da İsrail’in elini güçlendiren darbeyi; Libya’da Batı’nın planlarını bozan halk devrimini boğmak için Hafter’i destekleyen BAE’nin “ABD tarafından ortada bırakılması üzerine” hatasından dönüp yüzünü Türkiye’ye çevirmesi muhalefeti neden rahatsız eder? 10 milyar dolarlık anlaşmanın içeriği apaçık ortada iken ASELASAN, ROKETSAN gibi stratejik kurumlarımızın satılacağı kuyruklu yalanını niye piyasaya sürerler?

Siz değil misiniz, SİHA’dan rahatsızlık duyan? Siz değil misiniz Karabağ Zaferi’ni gölgelemek için “Hükümet Suriye’den Azerbaycan’a terörist taşıyor” diye iftira atıp bizi Batı’ya şikâyet eden?

DIŞ GÜÇLER MASAL MI?

Hatırlayalım: Türkiye sınırımızda ABD’nin kurmayı planladığı terör devletini engellemek için 2019’da harekâta hazırlanıyordu. Tam bu esnada Trump ekranlara çıkıp, “Eğer Türkiye benim belirlediğim sınırların dışına çıkarsa Brunson olayında yaptığım gibi Türkiye ekonomisini mahvederim” demişti. ABD Başkanı bununla da yetinmemiş, Cumhurbaşkanımıza yönelik tehdit dolu çirkin bir mektup kalem almıştı. Bu sırada dolar 5,69 liraydı.

Türkiye’nin cevabı ne olmuştu? Cumhurbaşkanımız bu mektubu çöpe attığını duyurduktan 48 saat sonra Türk Ordusu on binlerce askerle birlikte sınırı geçerek PKK’nın terör devletini paramparça etti. Batı’nın bizi en az yüz yıl boyunca uğraştıracağı bu çirkin plan kararlı duruşumuz sayesinde birkaç hafta içerinde çöktü.

ABD ekonomimizi yıkamadı. Tüm uğraşlarına rağmen, cari açığımızı kapatmayı başardık. IMF prangasından kurtulduk. İhracatımızı 200 milyar doların üzerine çıkardık. Üretim ve istihdamı arttırdık. Fakat ABD’nin bir savaş aleti olarak kullandığı doların yükselmesini engelleyemedik.

Şimdi muhalefete sorumuzu tekrarlayalım: Batı’ya neyin güvencesini vereceksiniz? AİHM’in teröristbaşı Öcalan hakkında verdiği tahliye kararını da uygulayacak mısınız? CHP’li Çeviköz’ün “saldırgan” diye tarif ettiği Akdeniz ve Kıbrıs’taki duruşumuzdan vazgeçmek doları kaça düşürecek, hesapladınız mı? Türk Ordusu’nun Suriye ve Irak’tan çekilip bu bölge Kılıçdaroğlu’nun “vatanlarını savunan kişiler” dediği teröristlere terk edildiğinde Türk Lirası ne kadar değer kazanır?

Ancak iki asır sonra yapabildiğimiz milli silahlarımızı, göz bebeğimiz SİHA’larımızı, tıpkı Nuri Demirağ’ın uçaklarını hurdaya çıkartıp, fabrikalarını kapattığınız gibi toprağa gömmemiz doları kaça düşürür, hesapladınız mı?

Bence çok da hesaplamayın. Çünkü yanlış hesap Bağdat’tan dönecek…

DİRİLİŞ POSTASI