Diyanet’in Virüsle İmtihanı

.

  • GİRİŞ17.03.2020 08:55
  • GÜNCELLEME18.03.2020 09:15

Diyanet İşleri Başkanlığı dün itibarıyla Başkan Prof. Dr. Ali ERBAŞ imzasıyla 81 il valiliğine yeni tip koronavirüsle ilgili alınacak tedbirler-2 kapsamında çok ivedi koduyla bir genelge gönderdi.

 

 

Gerekçe hepimizin malumu. Bir süreden beri Covid-19 adı verilen yeni tip Koronavirüs bütün dünyayı tamamen etkisi altına almış durumda. Özellikle yeni tip virüsün etkilerinin Avrupa’ya sıçramasının ve orayı kendisine merkez yapmasının ardından dünya, bu virüsle yatıp bu virüsle kalkmaya başladı.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarihte eşine sık rastlanmayan dini hayata dair bazı kısıtlamalar içeren bu genelgeyi üç önemli gerekçeye dayandırmış;

 

 

1-Covid-19 virüsünün ülkemizde yayılmasına engel olmak,

2-Hastalıktan korunmak,

3-Covid-19 virüsünün etkilerini en aza indirmek.

Genelgenin içeriğine gelince; Salgın hastalık riski sona erinceye kadar cami ve mescitlerde vakit namazları cemaatle kılınmayacak, ayrıca Cuma namazları kılınmayacak. Bu genelgenin geçerliliği ise salgın hastalık riskinin sona ermesine kadar devam edecek.

Diyanet İşleri Başkanlığı bu kısıtlayıcı hükümlerin yanında camilerin her zaman açık tutulacağının, ezanların okunacağının ve isteyen vatandaşların beş vakit namazlarını münferiden camilerde eda edebileceğinin özellikle altını çizmiş.

Çin’in Vuhan Şehri’nde ortaya çıkıp yayılmaya başladığı andan itibaren Sağlık Bakanlığımız, Covid-19 hususunda dünyaya örnek olacak şekilde gerekli önlemleri alarak epey bir süre bu salgının ülkemize girip hızla yayılmasını engellemeyi başardı. Bu yoğun süreçte hepimiz ülkemizle gurur duyduk. İlk vakanın görülmesinin ardından da yurt genelinde ek önlemler alınmaya başladı ve yeni alınan tedbirlerle bu mücadele ikinci safhasına evrilmiş oldu.

Özellikle bugüne kadar Covid-19 salgını nedeniyle ülkemizde ölüm vakalarının henüz olmaması hepimiz adına sevindiricidir. Ama bu, böyle bir durumun gerçekleşmeyeceği anlamına gelmemektedir. Durum çok ciddi boyutlardadır ve İtalya, İspanya, İran örneğinde olduğu gibi en ufak ciddiyetsizlik bir anda bütün ülkeyi içinden çıkılmaz bir salgının eşiğine getirebilir. Bu yüzden bu salgına karşı mücadele etmek sadece sağlık bakanlığının değil bütün vatandaşlar olarak hepimizin ortak görevidir. Ülkemizin selameti açısından bu aşamada herkesin elini taşın altına koyması ve yapılan uyarılara, alınan tedbir kararlarına harfiyen uyması gerekmektedir.

Bu salgına karşı kesin bir zafer elde edilecekse unutulmamalıdır ki bu, bütün vatandaşlarımızın azim ve kararlılığı ölçüsünde gerçekleşecektir. Toplum olarak olağanüstü hâl ilanıyla evlerimize kilitlenmek ve sokaktan tamamen tecrit edilmek istemiyorsak nemelazımcılığımızı, siyasi farklılıklarımızı, görüş ayrılıklarımızı hızla karantinaya alıp el birliğiyle bu salgından en az hasarla çıkabilmenin ortak çabasına yoğunlaşmalıyız.

Diyanet İşleri Başkanlığımızın yayınladığı genelge bu anlamda çok önemlidir, çok değerlidir.

Aynı zamanda bu genelge, çok cesur ve öncü bir adımdır.

Bu genelge, toplumun üzerine yalan-yanlış bir tevekkül anlayışı aşılayarak insanları tedbir almaktan, çalışmaktan ve üretmekten uzaklaştıran ayrık zihniyetlere tarihi bir cevap olmanın yanında bizlere, unutmaya yüz tuttuğumuz bazı çıplak gerçekleri yeniden hatırlatmış olması hasebiyle de fevkalade önemli bir adım olmuştur.

Şöyle ki;

Bu genelge sayesinde biz, bireysel ve sosyal sıkıntı anlarında dinimizin, her zaman tedbiri önceleyen evrensel bir yaklaşıma sahip olduğunu yeniden hatırlamış olduk.

Hayatta en önemli şeyin insan sağlığı olduğunu, insan sağlığından daha değerli hiçbir şeyin olmadığını, sağlığın risk altında bulunduğu durumlarda en önemli şeyin insan sağlığını korumaya yönelik atılacak adımlar olacağını yeniden fark ettik.

“Bize hiçbir şey olmaz!”, “Ne tedbiri alacakmışız kardeşim. Nasıl olsa her şey olacağına varır” gibi halk arasında sıkça rastladığımız ve mikrofon tutulduğunda en çok karşımıza çıkan eyyamcı söylemlerin sahih dini bir dayanağı olmadığını bu genelge sayesinde bir kez daha hatırlamış olduk. Zira bazı insanlar tarafından bu tür söylemler sahih dini birer söylem olarak var sayılıyor. Bunun neticesinde de eskiden beri dine ve dindar insanlara karşı çok farklı ve haksız söylemler geliştiriliyor.

Bulaşıcı hastalığa yakalandığı halde kendisini insanlardan tecrit etmesi gerekirken toplum sağlığını hiçe sayarak başkasına zarar verecek şekilde tedbirsizce davranmanın bir vebal ve kul hakkı olduğunu bu sayede yeniden hatırlamış olduk.

Asr-ı Saadet ve Sahabe-i Kiram dönemlerine ait uygulamalardan hareketle toplu halde eda edilen ibadetlere katılmak için sağlıklı olmanın yanında başkasına zarar vermeme şartının da bulunduğunu hatırlamış ve genelge sayesinde adeta yeniden öğrenmiş olduk.

Bu genelgeyle ortaya çıkan kazanımlar daha da çoğaltılabilir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tedbir amacıyla aldığı bu kararlara karşı çıkanlar ve eleştirenler de olacaktır elbette. Lakin bir evde yangın baş göstermişse ibadetten önce acilen bu yangını söndürmeye koyulmalıdır insan, diye düşünüyorum.

Düşündüğüm başka bir husus daha var.

Büyük krizler, her zaman büyük fırsatları da beraberinde getirmektedir.

Bütün dünyada böylesine büyük çaplı bir salgının yaşandığı bu dönemde öne çıkan en mühim kavramlara bir göz atalım. Bu listenin en başındaki kavramlar şunlardır; Gerekli tedbirleri almak, sorumluluk, bireysel temizlik (ruh ve beden temizliği), çevre temizliği, dengeli ve düzenli beslenmek, başkasını en az kendin kadar düşünmek ve önemsemek, diğerkâmlık, yardımseverlik ve diğerleri.

Bu kavramların tamamı İslam Dini’nin başköşeye koyduğu temel ahlaki erdemler değil midir?

Şimdi başımızı iki elimizin arasına alıp düşünelim. Değer üretmeyen ve sadece birbirimizi ötekileştirmeye hizmet eden kısır çekişmelerden bir an için uzaklaşıp soralım kendimize; Dinimizin bize emrettiği bu ahlaki erdemleri bireysel bazda içselleştirmek, toplumsal bazda uygulamak ve evrensel bazda yorumlamak için hangi öncü ve büyük adımları atabiliriz? İnsanlık şu an su gibi, hava gibi buna muhtaç zira. İnsanlık hiç olmadığı kadar bu değerlere hasret. Onlar ellerini açmış çaresizlik içinde bizi bekliyor ama bizim kendi değerlerimizden bile haberimiz yok belli ki.

Bütün insanlığın kurtuluşu için gönderilmiş evrensel bir dindir İslam. Bu dini, şahsi ihtiraslara ve kısır çekişmelere malzeme yapmak yerine gönderiliş amacına uygun olarak bütün insanlığın kurtuluşu için vesile kılmak gerekmez mi?

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com

Yorumlar3

  • Cumhurumurum 4 yıl önce Şikayet Et
    Eksik olmayınız hocam.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • biri 4 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun.
    Cevapla Toplam 7 beğeni
  • r sancar 4 yıl önce Şikayet Et
    eyvalllah
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat