Millî Eğitim Bakanlığı’ndan Sessiz Bir Devrim

  • GİRİŞ24.03.2020 09:06
  • GÜNCELLEME25.03.2020 17:11

Millî Eğitim Bakanlığı sessiz sedasız bir devrime imza attı.

 

 

Birileri hasedinden çatlıyor, patlıyor.

Dünyayı kasıp kavuran Koronavirüs salgını nedeniyle bir süre önce okullarımız, bilim kurulunun aldığı yerinde bir kararla tedbir amacıyla fiilen öğrencilere kapılarını kapatmak zorunda kalmıştı. Bu durum karşısında bazı zevat, öğrencilerden daha ziyade paniğe kapılmış ve çocuklarımızın eğitim işi ne olacak şimdi, diye veryansın etmeye başlamıştı.

 

 

Böylelerinin sesi her dönemde çok fazla çıkıyor maalesef. Bu tipler, okulları tatil etmesen zamanında tedbir almadılar deyip dövünür, okulları tatil edince de şimdi çocuklar nerede ve nasıl eğitim alacaklar diye sövünürler.

Millî Eğitim Bakanlığı, böylesine hassas bir dönemde çok hızlı adımlar atarak önce Nisan ayında yapılacak olan bir haftalık ara tatili öne çekti. Bir hafta sonra da ilkokul, ortaokul ve liseler olmak üzere bütün eğitim kademelerinde uzaktan eğitime geçileceğini ilan etti. Hemen ardından da kolları sıvayarak bütün gayretiyle çalışmaya başladı.

Öyle ya birileri habire virüs üretecek birileri de tedbir almaya çalışacaktı.

Bu duyuruların ardından bazı çevrelerce yalan yanlış bilgiler üretilmeye ve insanımızın aklı bulandırılmaya devam etti.

Bu süreçte uzaktan eğitimin yapılacağı "EBA” (MEB’in hazırladığı ve son dönemde baştan aşağı yenilediği uzaktan eğitim platformu)’nın bu yükü kaldırmayacağı, sistemin çökeceği ve bunun imkânsız olduğu üzerine pek çoğu önyargılı ve maksatlı olan birçok söylentiye şahit olduk. Milli eğitim Bakanlığı bu söylentilerin hiçbirine kulak asmadan hem hızlı bir şekilde içerik hazırladı hem de hazırlamış olduğu uzaktan eğitim içeriklerini sorunsuz olarak öğrencilere ulaştırmanın yollarını aramaya başladı.

Neticede yol bulundu ve bu içeriklerin hem televizyon kanalları hem de EBA vasıtasıyla internet ağı üzerinden hayata geçirileceği duyuruldu.

Tıpkı bu küresel salgın zamanında gece gündüz demeden cepheye koşan sağlık çalışanlarımız gibi MEB teşkilatımız da bu sıkıntılı zamanda üstüne düşeni yerine getirmek için mesai kavramı gözetmeden günler, geceler boyunca yüzlerce kişiyle yılmadan ve yorulmadan çalıştı.

Millî Eğitim Bakanlığı’nın bu çabasına ket vurmaya çalışan fısıltı ve dedikodular, yıllardır ülkemizin ufkuna bir ur gibi yapışan ayrık ve bize yabancı yaklaşımların devamından başka bir şey değildi aslında. Hiçbir şey üretmeden sadece yapılanları karalayan, oturduğu yerden ahkam kesen, bütün gayretiyle çalışıp çözüm üretenlere sataşan ve yalan yanlış bilgilerle bu ülkenin ufkuna dokunmaya çalışanların moralini bozmaya yeltenen art niyetli ve sinsi bu asalaklar, yıllardan beri ülkemizin gelişmesinin önündeki en büyük engeldir aslında.

Millî Eğitim Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatları birkaç gün gibi kısa sürede hazırlanan ilkokul, ortaokul ve liselere yönelik ders programlarını, uzaktan eğitimin verileceği televizyon kanallarının frekanslarını ve EBA portalının şifreleriyle ilgili açıklamaları her mecradan açık ve anlaşılır şekilde duyurmakla meşgul oldu. Bu çabalar neticesinde TRT EBA TV öğrencilerimizin uzaktan eğitim görmesi amacıyla açıldı. Böylece bir anda sınıf seviyelerine göre MEB müfredatına uygun olarak ders anlatım videoları yayınlayan nur topu gibi televizyon kanallarımız oldu. Pazartesi günü 09.00 dan itibaren de ilkokul, ortaokul ve lise olmak üzere üç farklı kanaldan yayın yapmaya başladılar.

Pazartesi sabah kalkıp ilgili kanalları açınca Milli Eğitim Bakanı Sn. Ziya SELÇUK’un ilk dersi verdiğine ve bu üç televizyon kanalının da kesintisiz olarak eğitimlere başladığına bizzat şahit olduk.

O zaman anladık ki Millî Eğitim Bakanlığı sessiz bir devrime imza atmıştı.

Süre kısıtlıydı, vakit azdı ama bu ülkenin aydınlık yarınlarına olan inanç ve sevda büyük olunca ortaya böylesine gurur verici bir tablo çıkmıştı. Bu süreçte emeği geçenlere çocuklarımız adına teşekkürü borç biliriz.

Gelelim bu iş gerçekleşmez diyerek etrafı velveleye veren ve her yapılan işe çamur atarak milletimizin zihnini bulandıranlara. Bu sessiz devrim onları şaşkına çevirdi elbette. Sabah herkesten önce kalktılar ve televizyonların başına oturdular. Sistem tıkır tıkır işleyince moralleri bozuldu önce. Ardından da artçı şoklar yaşamaya devam ettiler.

Peki sesleri kesildi mi? Karalamaları bitti mi? Ne yazık ki hayır.

Bunlarda huzursuz bacak sendromu var azizim, bunlar iflah olmaz müflislerden. Yapılmak istenen her şeye karşı çıkan, çamur atan, karalamaya çalışan ve kıytırık bir kulp takan iflas zedelerden bunlar. Bunların sesi kesilir mi? Bunları memnun etmek mümkün mü? Hasılı ağzınla kuş tutsan yaranamazsın bunlara.

Öyle anlaşılıyor ki bu ülkenin muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma azim ve kararlılığı devam ettiği sürece bir tarafta aşkla çalışıp ülkemizin değerini yükseltenler, diğer tarafta da her daim alçakta ve çukurda kalmaya devam edenler olacaktır.

Elbette sesleri kesilmedi bunların, kesilmez de. Çamur atmalar ve karalamalar bu sefer de yayın içeriklerine yönelik olarak devam etti.

Derslerin kesintisiz yayınlanmasından dolayı hayal kırıklığı yaşayıp hazımsızlık çekenler kafayı bu defa da ders aralarında yayına giren ve sözleri Yunus Emre’ye ait olup, olanca güzelliğiyle gönle dokunan namelere takmıştı. Modern dünyada maddi çaresizliğin kol gezdiği ve özellikle manevi ihtiyacın tavan yaptığı böylesine sıkıntılı bir dönemde gönle bir huzur meltemi gibi dokunan bu nameler, ne hikmetse birilerinin fena halde gözüne batmıştı.

“Çocuklarımızı bu karanlığın eline bırakmayacağız” diye bayatlamış feryatlar yükselmeye başladı bir anda sosyal medya ortamlarından.

Lakin baltayı taşa vurmuşlardı bu sefer. Karanlık dedikleri kişi aslında bu coğrafyaları yüzyıllardır aydınlatan Derviş Yunus’tan başkası değildi. O Yunus Emre ki asırlardan beri bu toprakların ilmini, irfanını ve gönül havzalarını besleyen en zengin kültür hazinelerimizin başında geliyordu. Bir mutasavvıf, bir gönül ehli ve güçlü bir mütefekkirimizdi. O’na dahi sataşmaya yeltenen bu karanlık tavrın adı atalarımızın deyimiyle “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” tan başka bir şey değildir. Bu kötürüm insanlar hiç olmazsa onun birkaç şiirini okusalardı bu kadar karanlıkta kalmaz ve yarasalar gibi güneş ışığına düşman kesilmezlerdi. Şükür ki bu ayrık otları, Derviş Yunus’un çağları aşan gür ışığı sayesinde iyot gibi ortaya çıkıp açıkta kaldılar.

Her devrim, karşıtlarını da ortaya çıkarır ve bir araya getirir aslında.

MEB’in bu sessiz devrimi, bir çırpıda başörtüsü düşmanlarını da aynı çatının altında birleştirmiş oldu. Bu ülke; aydınlanmanın, ilerlemenin ve çağdaşlığın şekille, kılık kıyafetle değil zihin ve gönül yetkinliğiyle olacağını öğrenmek için yakın zamanlara kadar pek çok bedel ödedi. Ama birilerinin aklı hala baskıcı, diktacı ve totaliter yönetim özlemiyle gerilerde takılı kalmış olacak ki toplumun barış ve kardeşlik içinde huzurla yaşamasını, insanların bireysel tercihlerini ve inanç değerlerini hala hazmedemiyorlar.

Türkiye daha aydınlık yarınlara doğru bütün kurum ve kuruluşlarıyla el ele vermiş doludizgin ilerlerken geride kalmak niye? Ülkemiz yeni bir çağa yürüme idealinin eşiğinde ayaklarının üzerinde kararlılıkla yükselirken alçaklarda sürünmek niye?

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com

Yorumlar3

  • Arif Usta 4 yıl önce Şikayet Et
    Harika bir yazı... Haber7 bu yazıyı manșete çekmen lazım. Gerçekten yüreğimi soğutan bir yazı olmuș...
    Cevapla Toplam 12 beğeni
  • Hikmet yıldız. 4 yıl önce Şikayet Et
    Kaleminize ve yüreğinize saglık ssyın hocam.. Sevgi ve saygılar.
    Cevapla Toplam 12 beğeni
  • Osman Yıldırım 4 yıl önce Şikayet Et
    Sevgili hocam çok güzel anlattığın o zihniyet sahibi zümreler; kendilerini hep tavanda görmek isterler ancak tavana çıkmayı beceremedikleri için hep bodrumda kalırlar. Saygılar.
    Cevapla Toplam 13 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat