Bugün ve Şu Anda Neler Oluyor?

  • GİRİŞ21.04.2020 08:30
  • GÜNCELLEME23.04.2020 09:35

Gündelik hayat genellikle hepimize normal akışında seyreder gibi gelir. Lakin bu akış, hiç hesapta olmayan gelişmelere bağlı olarak sürüp gider.
Bundan beş altı ay önce birileri çıkıp bütün dünyayı etkisi altına alacak bir virüs salgınından haber vererek insanların evlerine hapsedileceğini, işletmelerin kepenk indireceğini, bütün ibadet mekanlarının kapatılacağını, kimsenin kimseye yaklaşıp sarılamayacağını ve bütün hastanelerin dolup taşacağını söylese pek çoğumuz buna inanmak istemediğimiz gibi böyle bir iddia karşısında sadece gülüp geçerdik. Peki niçin böyle oluyor?
Çünkü kendimizi yaşamın normal akışında işleyeceğine inandırır ve hayatın yüreğine güvenle tutunur gideriz. Oysa hayat beklenmeyen gelişmelerle doludur ve bu gelişmelerin hiçbirisi de tesadüf eseri değildir aslında.
Tarihin hiçbir döneminde hayatın akışı doğal seyrinde olmamıştır. İnsanlık tarihinin engin bozkırları her zaman, dünyanın üzerine kurulduğu fıtrata yaslanan doğal akış ile kendini buna karşı konumlandıran fıtrat bozucu yapay akış mücadelelerinin er meydanı olmuştur. Yani bir tarafta, kendi yatağında derin bir ummana ulaşmak için başını taştan taşa vurup gezen billur hayat nehirleri varken diğer yanda da bu doğal nehirlerin önüne set çeken, ırmakların doğal yataklarını değiştirip taşkın sularını insanların yaşadığı mekanlara yönelten azgın ve şeytani bir zihniyet hep olagelmiştir.
Bu günlerde yaşadıklarımız da bundan farklı değil aslında. İnsana, onun fıtratına, değerlerine, alışkanlıklarına, inançlarına, cinsiyetine ve sosyal hayatın bütün alanlarına yönelik yepyeni bir saldırıyla karşı karşıyayız.
Yaşadıklarımız, korku ve endişeyle karışık karantina süreçlerinden öte bir anlam taşıyor. Önümüzü göremiyoruz. Virüs, yakınlarımıza yaklaştıkça endişemiz de o kadar artıyor. Yarının ne getireceğini kestiremiyoruz. Hayat sahnesinin perdeleri ansızın bütün insanlığın yüzüne kapatıldı. Bunun hayatın doğal bir akışı olmadığı besbelli. Karanlık eller tarafından dünyanın son sahnesine son şekli verilmek isteniyor. İnsanlık, yepyeni bir tanımlanma süreci ve formatla karşı karşıya. Yepyeni ve hiç alışık olmadığımız büyük bir savaşın içindeyiz. Bu günlerde herkesin ittifak ettiği çıplak gerçek şu ki bundan sonra hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak.
Peki bugün ne oluyor? Şu anda olup biten nedir?
Evet, yarın için öngörülerimiz var. Dijital hayatın bütün kurumlarıyla hayatımıza sokulacağı ve yaşamımızın tamamına hükmedip insanı şekillendireceği artık kesin. İşler, plan kuranların istediği gibi giderse kısa bir süre içinde bunu bütün dünyada hayata geçirmeyi başaracaklardır. Para ve teknoloji onlarda. Dünyanın, uzayın ve bütün insanların özel bilgisine sahipler ve insanlığa dair bütün veriler onların ellerinde. Sağlık ve ilaç sektörünün tamamına hükmediyorlar.
Nasıl yapıyorlar bunu? Nasıl başaracaklar? Korku imparatorluğu kurarak. İnsanları virüsle korkutacaklar, açlıkla korkutacaklar, hastalıkla korkutacaklar, ölümle korkutacaklar. Var mı birkaç babayiğitten başka bunlardan korkmayacak olan? Buna alternatif olarak çok güzel seçenekler sunacaklar bizlere. Akıllı insan diyecekler, akıllı şehir diyecekler, akıllı sağlık diyecekler, akıllı gıda diyecekler, akıllı hayat diyecekler. Size, kendi hayatınıza ve sağlığınıza dair bütün risk ve tehlikeleri önceden haber vereceğiz diyecekler. Ona göre tedbirlerinizi önceden alıp ömrünüzü uzatacaksınız diyecekler. Ve hepimiz seve seve koşacağız bu yeni teknolojik buluşlara. Hem de çılgınlar gibi. Üstelik birbirimizi eze eze. Son model teknolojik ürünlere gönüllü koşup onları kapıştığımız gibi.
Şimdi şunları sormak lazım. Hastalığınızı üç ay önceden tespit eden bir cihaz geliştirdik deseler aramızda almayacak olan var mıdır? İçinde bin dolarlık bakiyesi olan bir kart hazırladık size, gelin alın deseler, koşmayacak olan var mıdır? En azından onu alabilmek için gece yarısından sıraya girenler, girmeyenlerden daha fazla olur herhalde. Siz zahmet etmeyin bütün işlerinizi biz halledelim diyecekler. Sadece bize güvenin, kendinizi bize teslim edin, rahatınıza bakın, diyecekler. Siz efendisiniz. Ayak işleriyle uğraşmayın deyip gururumuzu okşayacaklar. Evet dijital dünya insana efendilik bahşedecek ama bu, efendi görünümlü kölelik olacak aslında. Bu yolla bizi kendilerinin sadık köleleri haline getirecekler.
Adamlar bunu kafasına koymuşlar. Bu yüzden bütün ulus devletlerin çok acil önlemler alması ve bu konuda bilim kurulları kurup hayati adımlar atması gereklidir. Anladık ki bundan kaçış yok. Bu salgınla büyük bir savaşın başladığını ve önümüzdeki süreçte bütün cephelere yayılıp gittikçe şiddetleneceğini Allah izin verirse hep beraber göreceğiz. Lakin geleceği düşünürken bugünü gözden kaçırmamak lazım. Hayat sahnesinde son oyunun perdesinin kapatıldığı bu günlerde sahne arkasında olan nedir? Bugün ve şu anda neler oluyor?
Endişem odur ki bu virüs salgınıyla birlikte hepimizin içine gözle görülmeyen bir çip takılma süreci ilk günden itibaren başladı ve salgının yayılımının artmasına paralel olarak da bu süreç tam gaz devam ediyor.
Bugün ve şu anda olan şey aslında, virüs aracılığıyla hepimizin bir bir işaretlenmesi, belirlenmesi ve yeni sisteme tanımlanması sürecinden başka bir şey değildir. Bu virüsü üretenler, insanların içine bir işaret koymaya başladılar. Yani insanları etiketlediler ve bu süreç bütün hızıyla devam ediyor. Benim penceremden görünen odur ki bu virüs sayesinde hepimiz tek tek tespit ediliyor, etiketleniyor ve ana sistemde kayıt altına alınıyoruz. Bunu söylememin sebebi, iyileşen hastalara yapılan PCR testlerinde hâlâ ‘virüs pozitif’ bulunan kişilerin olmasıdır. Yani hastalığı atlatıyorsunuz ama koronavirüs sizde dışardan rahatlıkla tanımlanabilen kalıcı bir işaret ve kalıntı bırakıyor. Anlaşılan o ki bu virüse yakalanmakla artık biz, bu yeni dijital çağa tanımlı bir kişi haline geliyoruz.
Viroloji uzmanı Angela Rasmussen, iyileştikten sonra yapılan virüs taramasında PCR testinin pozitif çıkabilmesinin nedenini şöyle açıklıyor: “Hastalığı atlatan bir kişi kendisi ya da başkaları için bulaşıcı olmadan yani herhangi bir tehlike oluşturmadan da tamamen iyileşmesine rağmen virüsün kalıntılarını taşıyabiliyor. Hasta iyileştikten ve bulaştırıcı biri olma ihtimali sıfıra indikten sonra da o kişide etkisi olmayan ama testlerle saptanabilen RNA kalıntıları bulunabiliyor.”
İşte bu nedenle Covid-19’un belli bir amaç için laboratuvarlarda üretilmiş yapay bir virüs olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden bu sürecin bütün insanların sisteme tanımlanma işlemleri tamamlanıncaya kadar devam edeceğini ve bütün insanlara bulaşıncaya kadar da yeni dalgalarla etkisinin sürdürüleceğini düşünüyorum. İnsanların bu korku ve endişe direncini kırıp sokağa çıkmasının ve hayatın normal akışına dönmesinin ardından bu tür bulaşmalardan hiç kimsenin uzak kalma şansı zaten olmayacaktır.
Hz. Âdem ve Havva’yla başlayan insanın dünya serüveni, Kâinatın Efendisi tarafından iyiyle kötünün, Hak ile batılın, şeytanla insanın, tevhitle puta tapıcılığın, imanla inkarın ve kalp ile nefsin savaşı olarak adlandırılmıştır. Nitekim bu savaş, Yüce Allah tarafından insanın yer yüzünde halife kılınmasının ardından şeytanın buna karşı çıkışıyla start almış ve insanlığın her döneminde olduğu gibi günümüzde de bütün cephelerde kıyasıya süren çatışmalarla devam etmektedir.
Dünyaya şekil vermek isteyenler, şeytansı yüzlerini ve gerçek niyetlerini yaptıkları filmlerle, çektikleri dizilerle ve sponsor oldukları müzik klipleriyle zaten aşikâr ediyorlar. İnsan ve yaratıldığı fıtratla, bidayetten beri ona karşı duran şeytanın ve şeytana tapanların savaşı kıyamete kadar sürecektir. Görünen o ki bu süreç insana, kendisine bahşedilen halifelik misyonunu kuşanıp fıtratına sahip çıkmasının yolunu açacak ve kaybeden yine şeytan ve avaneleri olacaktır. Elbette her şeyin en iyisini Allah bilir.

Mürsel GÜNDOĞDU
murselgundogdu@gmail.com

 

 

Yorumlar4

  • Mervan 4 yıl önce Şikayet Et
    La haline illallah
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Mervan 4 yıl önce Şikayet Et
    La galibe illallah
    Toplam 2 beğeni
  • Nail 4 yıl önce Şikayet Et
    Kalemine sağlık değerli Mürsel kardeşim.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Ahmet Kemal 4 yıl önce Şikayet Et
    Kalemine, yüreğine sağlık. Güzel bir yazı olmuş.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat