Kriz Anlarında Çağa Yürümek

  • GİRİŞ05.05.2020 09:04
  • GÜNCELLEME06.05.2020 08:42

İnsanlık tarihi, krizlerin, kavgaların ve çetin mücadelelerin tarihidir aslında.

 

 

Bu mücadele iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, Hak ile batılın hiç bitmeyen savaşından başka bir şey değildir. Yüce Allah’ın yeryüzünün halifesi olarak insanı yaratması ve buna şeytanın itiraz etmesiyle tasarladığı bu süreç, Hz. Adem’in iki oğlundan Kabilin ihtiras ve kıskançlığına mağlup olarak kardeşi Habil’i öldürmesiyle fiilen başlamıştır. Daha sonra İdris Peygamberin ilahi hikmeti tesis etmesi ve ona karşı çıkanlarla belirginleşen bu mücadele, ardından yepyeni bir ivme kazanarak bütün yeryüzünü sular altında bırakmaya kadar uzanan Nuh Tufanına sebebiyet vermiştir.

İnsanlık tarihi bize gösteriyor ki kötülerin, hikmet düşmanlarının ve batılı meslek edinenlerin sonu her dem helak olmaktır. Lakin bunda Hakkı savunanların aklıyla, vicdanıyla, kalbiyle ve maddi-manevi bütün imkanlarıyla Hak uğruna samimi mücadele etmesi de temel bir ilkedir.

 

 

Müslümanların insanlık tarihinde yaşanmış olan bu süreçleri bilmeye hava kadar su kadar ihtiyaçları var. Kur’an-ı Kerim’de anlatılan peygamber kıssalarının her biri bu mücadelenin canlı tanıklarıdır. Bu yüzden Müslümanların,Kur’an’ın emir ve yasaklarını, öğütlerini,ahlak ve ibadet kurallarını olduğu kadar Peygamber kıssalarını da sebep ve sonuçlarıyla bilmeleri, iyice analiz etmeleri, bugünleri ve yarınları anlama açısından hayati önem taşır. Bu kıssalar sadece geçmişte yaşanıp bitmiş olaylardan ibaret değildir. Aksine kıyamete kadar bizlere yol gösterecek ve önümüzü aydınlatacak eşsiz birer bilgi ve bilinç kaynağıdır. Bu kıssaların dini, sosyolojik, psikolojik, siyasi, iktisadi ve felsefi analizlerini yapmadan geçmişi anlamak mümkün olmadığı gibi bugünleri ve yarınları hakkıyla anlamak da mümkün olmayacaktır.

Bugünkü yazımızda İslamiyet’in gelişinden sonraki döneme dair bir kriz anında Müslüman Türk Bilgini İmam Maturidi’nin sergilediği çok önemli bir aydın tavrına ve duruşuna işaret ederek günümüze taşımaya çalışacağım.

Yaklaşık 852 yılında dönemin önemli ilim, kültür ve ticaret merkezlerinden biri olan Semerkant’ın Maturid köyünde doğan İmam Maturidi, onca ihmal edilmişliğine rağmen yaşadığı dönemi olduğu gibi günümüz dünyasını da fikirleriyle, mücadeleleriyle ve İslam inanç sistemini kurup temellendirmiş olması hasebiyle ihya edip aydınlatmaya devam ediyor. 

Kur’an-ı Kerim’in nüzulünden İmam Maturidi’nin yaşadığı asra gelinceye kadar İslâm dünyası siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanda pek çok önemli ve baş döndürücü diyebileceğimiz gelişmeye sahne olmuştu. Bu gelişmeler sonucunda dadini anlama ve yorumlama hususunda birbirinden oldukça farklı siyasî, itikadi, fıkhî ve felsefî akımlar ortaya çıkmıştı. Hz. Peygamberin vefatından hemen sonra patlak veren hilafet/imamet ile ilgili tartışmaları Hz. Osman'ın şehadetiyle başlayarak Cemel, Sıffin savaşları ve Kerbela olaylarıyla ilgili gelişen hadiseler takip etmiş, bu hüzünlü süreç beraberinde imanla ilgili birtakım çetin sualleri de toplumun gündemine taşımıştı. Yaşanan bu elim olaylar esnasında çok acıklı ölüm hadiseleri de meydana gelmişti. Üstelik bu olaylar sırasında hem öldüren hem de ölenlerin tamamı Müslümandı. İslam’a göre ise adam öldürmek, büyük günahların başında geliyordu.

İslam toplumu bu olaylar neticesinde ortaya çıkan çetin sualler karşısında savruluyor, oldukça derin bir krizle yüz yüze geliyordu. Büyük günah işleyenin iman bakımından durumun ne olacağı, böyle bir durumda imanın zayi olup olmayacağı, imanın tanımı ve sınırının ne olacağı gibi ağır sualler Müslümanların zihinlerini adeta kırbaçlıyordu.Üstelik bu can yakıcı olaylardan sonra sadece böyle sualler ortaya çıkmakla kalmıyor aynı zamanda bu türden sorulara farklı cevap veren akımlar, birbirlerine küfür isnat edecek kadar tehlikeli ve uç noktalara sürükleniyor, böylece süregelen bu kriz daha da derinleşiyordu. O netameli dönemde âlimler arasında en ziyade iman, amel, küfür, nifak, fısk, büyük günah, vaad ve vaid gibi inançla ilgili temel meseleler gündeme gelip konuşuluyor, hararetle tartışılıyordu. O vakitler en çetin problemlerden birisi iman, küfür, nifak, fısk gibi kavramların kimler için kullanılması gerektiği meselesiydi. Bu suallere verilen farklı cevaplar Hariciye, Şia ve Mürcie gibi İslam tarihinin ilk siyasî mezheplerinin o rtaya çıkmasına neden olmuştu.

Öte yandan bu savrulmalara ek olarak birbiri ardına yapılan fetihlerle İslâm dünyasının sınırları genişlemiş, bunun neticesinde farklı din, kültür ve medeniyetlerle yüzleşme ve etkileşimler ortaya çıkmaya başlamıştı. Bu durum ise önceden İslam toplumunda görülmemiş farklı dinî tartışmaları kaçınılmaz hale getirmişti. Müslümanlarla Yahudi ve Hıristiyanlar arasında özellikle “Allah’ın Sıfat ve İsimleri” başta olmak üzere pek çok yeni dini tartışma alanı ortaya çıkmıştı. Buna bir de Hint ve İran kültürü ile Yunan felsefesine ait temel eserlerin Arapça’ya tercüme edilmesine yönelik çalışmalar eklenince toplumda İslâm’a muhalif zararlı ve yıkıcı pek çok akım ortaya çıkmıştı. Bu durum Müslümanları bir taraftan ortaya çıkan yeni mevzulara çözüm üretmeye diğer taraftan farklı din mensuplarına İslâm’ı layıkıyla anlatıp izah etmeye ve nihayet pek çok düalist ve inkârcı akımların saldırı ve ithamlarına karşı İslâm’ı savunmaya sevk etmişti.

Bu ve benzeri gelişmeler İslâm toplumunda dinî anlama, yorumlama ve savunma noktasında birbirinden faklı yöntemler geliştirip sistemler kuran Cebriyye, Cehmiyye, Kaderiyye, Mutezile, Selefiyye gibi çeşitli itikadi mezheplerin ortaya çıkmasına neden olmuştu. Böyle bir dönüm noktasında yeni meselelerin çözümünde iki ana akım ortaya çıkmıştı ki bunlardan ilki dini anlama, yorumlama ve savunmada nakli geri plana iterek aklı ön planda tutan akılcılar, diğeri ise dini anlama,yorumlama ve savunmada aklı değil nakli/nassı tercih eden nakilcilerdi. Bu yol ve yöntem farklılığı nedeniyle ortaya çıkan tartışmalar sonucunda İslâm toplumu ortadan ikiye yarılma noktasına kadar evrilmişti. İslam toplumunda büyük bir bölünmüşlük ve parçalanmışlık yaşanıyordu. İşte böylesine kritik ve nazik bir anda, bir bölünme ve kırılma kavşağında İslam’ın öngördüğü orta yolu temellendirecek, farklılıkları uzlaştıracak, çağı yorumlayacak ve çağa yürüyerek bu kafa karışıklığını ortadan kaldıracak güçlü bir yaklaşıma hayati derecede ihtiyaç hasıl olmuştu.

Kendisine Âlemü’l-Hüdâ,İmâmü’l-Hüdâ,İmamü’l-Mütekellimin, Musahhihu Akâidi’l-Müslimîn, Reîsü Ehli’s-Sünne” gibi unvanlar verilen İmam Maturidi, böyle bir dönemde yaşadığı çağı yorumlayarak bu hayati sorunu tespit etmiş,Kur’an ve sahih sünnete dayalı çözüm önerileriyle nefessiz kalmaya yüz tutan İslam toplumuna özge bir nefes olmayı başarmıştır.

İmam Maturidi, İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin eserlerinde parıldayan İslam inanç sistemiyle ilgili şifa kıvılcımlarını bir bir tespit edip akıl ve vahyin ışığıyla temellendirerek güçlü bir kandil haline getirmiş, toplumu sürüklenmekte olduğu bu kargaşadan çekip çıkarmıştır. O, gerek dini anlama ve yorumlamaya yönelik geliştirdiği isabetli yöntemi gerekse İslâm inanç esaslarını temellendirip savunmada gösterdiği üstün gayretleri neticesinde tefekkür hayatına bir denge getirmiş ve toplumdaki fikri savrulmaların önüne geçmiştir. İmam Maturidi, dini anlama ve yorumlamada nakli esas almakla beraber akla da gereken önemi vermiştir. Onuniman-amel ayrımıyla imanda eşitliği savunması, siyaset, din ve şeriat hakkındaki tutarlı görüşleri, eleştiriye açık ama tekfire kapalı sistemi, imanın bilgi boyutuna yaptığı güçlü vurgu ve benzeri görüşleri, İslam toplumunda hoşgörünün kapısını ardına kadar açmakta, toplumları nefessiz bırakan baskı, ayrımcılık, ötekileştirme, mezhep taassubu ve her türlü şiddete dayalı yaklaşımın sona ermesi anlamına geliyordu. Tevhit, iman, akıl, vahiy, sünnet, hikmet, adalet, özgür irade ve sorumlulukgibi kavramlar onun çağları aşıp günümüzü de aydınlatmaya yetecek tefekkürünün en güçlü kaynaklarıdır. “Gözü olana sabah ışımıştır.” Hz. Ali

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com

Yorumlar4

  • mürsel vural 3 yıl önce Şikayet Et
    Ağzına yüreğine kalemine sağlık hocam
    Cevapla
  • Ali YILDIRIM 3 yıl önce Şikayet Et
    Ağzına yüreğine kalemine sağlık, olayı çok güzel özetlemişsiniz. Tebrik ederim
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • Hüseyin Bektaş 3 yıl önce Şikayet Et
    Üstad dönemin siyasi, mezhep çatışmaları bilmeyen İmam Muhammed değerini zor kavrar. Çok güzel özetle anlatmışsız . Kaleminize sağlık
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Halim Bayar 3 yıl önce Şikayet Et
    Teşekkürler hocam, İmam Maturidi yi anlamaya çok ihtiyacımızın olduğu bir dönemde önemli bir yazı kaleme almışsınız
    Cevapla Toplam 7 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat