DSÖ Kimin Değirmenine Su Taşıyor?

  • GİRİŞ30.06.2020 09:29
  • GÜNCELLEME01.07.2020 08:35

Dünya çok sıkıntılı bir Covid 19 salgını sürecinden geçiyor. İnsanlığı böylesine tehdit eden, korkutan, çaresizliğe düşüren ve umutsuzluğa iten bir salgın döneminde hızla çözüm üretip dünyaya umut olması gereken Dünya Sağlık Örgütü, yaptığı tuhaf açıklamalarla bu korkuyu adeta körüklüyor.

 

 

Bu durumda insanın aklına şu soru takılıyor;

DSÖ, kimin değirmenine su taşıyor?

 

 

DSÖ’nün İsviçre'nin Cenevre şehrinde bulunan merkezinde Genel Direktör Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, salgın süreciyle ilgili bir açıklama yaptı. Böyle bir başlık görünce insanın aklına ilk gelen şey, bu salgın süreciyle ilgili olumlu gelişmeler ve atılan önemli adımlar oluyor elbette. Ama haberin içeriğini okuduğunuzda durumun hiç de öyle olmadığını hemen anlıyor ve büyük bir hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Zaten DSÖ’nün bugüne kadar yaptığı hiçbir açıklama, insanlığın yüreğine su serpen cinsten olmamıştır. O yüzden söz konusu DSÖ’nün açıklamaları olunca yukarıdaki can alıcı soru her zaman anlamını korumaya devam edecektir.

Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Dr. Tedros’un son açıklaması da ne yazık ki insanlar arasında korku ve endişe uyandırmaya devam etti.

DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, salgın süreciyle ilgili yaptığı açıklamada; ''En kötüsü henüz gelmedi. Bunu söylediğim için üzgünüm. Ama bu tür ortam ve koşullarda en kötüsünün gelmesinden endişeliyiz" ifadelerini kullandı. Bir tedbir tavsiyesi yok, atılmış önemli bir adım yok, varsa varsa korku ve endişe. Dr. Tedros’un açıklamasına göre bu süreç, daha büyük sıkıntılarla ve artarak devam edecek. Ta ki en kötüsü gelene kadar. Dahası da var. Dr. Tedros, birçok ülkenin, virüsün yayılmasının engellenmesi ve hayat kurtarma adına benzeri görülmemiş önlemler aldığının altını çizdikten sonra bu önlemlerin virüsün yayılmasını yavaşlatmada başarılı olduğunu ancak salgını tamamen durdurmadığını belirtti. Bu cümlelerden anlaşılan şu;

Ülkeler ne kadar olağanüstü çaba harcarlarsa harcasınlar bu salgın bitmeyecek. Dalga dalga sürecek. Azalıyor gibi görünse de aksine artarak varlığını korumaya devam edecek.

DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros’un açıklamasının ilerleyen bölümünde salgının devam etme sebebi olarak sunduğu gerekçe, DSÖ’nün kimin değirmenine su taşıdığı konusunda oldukça sağlam ipuçları vermektedir. Şöyle diyor ilginç açıklamasında;

“Bazı ülkeler ekonomilerini ve toplumlarını yeniden açmaya başladıkları için vakaların yeniden ortaya çıkmasıyla karşı karşıya kalıyor. Pek çok insan olaya hassas bakıyor. Virüsün hala yayılacağı çok alan var. Hepimiz bunun bitmesini istiyoruz. Hayatımıza kaldığı yerden devam etmek istiyoruz. Ama zor gerçek şu ki bu salgın sona ermeye yakın bile değil."

Genel Direktör’ün bu açıklaması gerçekten tuhaf ve endişe vericidir.

Ülkeler, ekonomilerini yeniden açmaya başlayınca salgın ortaya çıkıyormuş. Ne yapacaktı ülkeler? Kepenk mi kapatacaklardı? Üretimlerini mi sıfırlayacaklardı? Eriyip yok mu olacaklardı? Vatandaşlarını açlığa ve yoksulluğa mı mahkûm edeceklerdi? Böyle bir beklenti DSÖ’nün değil olsa olsa onu finanse eden ağa babalarının beklentileridir ve DSÖ, talihsiz bir şekilde onların sözcülüğünü yapıyor. DSÖ, böyle bir açıklamayla ulus devletlerin ekonomik olarak erimesinden ve nihayet çöküşünden yana bir tavır almıştır. Bu para lobileri avuçlarını açıp ekonomik çöküş sürecine giren ülkelerin kendi kucağına düşmesini ve bu sayede kendilerine köle olmasını dört gözle bekliyorlar. Çıkış nedeni üzerinde spekülasyonların bütün hızıyla devam ettiği bu salgının ne kadar süreceği dahi henüz belli değilken DSÖ’nün ulus devletlere kepenk kapatma çağrısı düz mantıkla anlaşılır bir durum değildir. Sadece bu tutum bile bu salgının yapay olarak üretildiği kanaatini olabildiğince güçlendirmektedir. Zira bu süreçte ulus devletlerin zayıflatılarak tasfiye edilmesi, ekonomik köleliğe mecbur kılınması ve onun yerine dünya vatandaşlığı gibi yeni bir yapılanmanın düşünüldüğü uzun süredir konuşuluyor. DSÖ bu açıklamasıyla dünyaya yeni bir şekil vermek isteyen karanlık baronların oluşturmayı düşündükleri bu düzenin değirmenine oluk oluk su taşımaktadır.

Toplumsal değişimler, her zaman sancılı süreçleri de beraberinde getirir.

Bir toplumu değiştirmek için insanları ya ikna edersiniz ya da korkuyla, endişe ve acılarla terbiye edersiniz.

Genel Direktör Dr. Tedros’un açıklamasına baktığımızda bu yeni dünya düzeninin korku, endişe ve acıyla kol kola gelmekte olduğunu hemen anlıyoruz. Zira Dr. Tedros, yaptığı bu talihsiz açıklamada insanları toplumdan, tabiattan ve çevresinden kopmaya davet etmekte, onları çaresizlik ve yalnızlık girdabında olanca korku ve endişeleriyle baş başa bırakmak istemektedir.

Oysa DSÖ gibi bir kuruluşun böylesi bir süreçte atması gereken öncelikli adım, salgına dair korku ve endişeyi körükleyen açıklama yerine salgının yayılmasının engellenmesi için gerekli tedbirlerin neler olduğunun hemen her gün dünya kamuoyuna açıklanması, insanlara sağlıklı bir gelecek adına umut verici çalışma ve gelişmelerin sunulması, gerekli bütün tedbirlerin titizlikle alınarak ekonomik ve sosyal hayatın devam etmesinin önündeki engellerin kaldırılmasından yana olmalıydı.

Yaşadığımız çağda haset, kin, nefret, riya, tamahkarlık, kibir gibi birey ve toplum hayatını içten içe kemiren virüslerin varlığı zaten büyük bir sorun iken birdenbire ortaya çıkan Çin kaynaklı Covid 19 salgınıyla başta DSÖ olmak üzere bireyler olarak hep birlikte korkusuzca mücadele etmeli ve alacağımız sıkı tedbirlerle bu salgının dünyanın bütün sosyal yaşam alanlarını yerle bir etmesine asla izin vermemeliyiz. Bu virüsün yayılma nedeni ülkelerin ekonomilerini ve toplumlarını yeniden açmaya başlamaları değil tedbirsizliktir. Temizlik, maske ve mesafe gibi üç basit tedbirle tamamen yok edebileceğimiz bu salgın, çok basit hatalarla ve ihmal zincirleriyle maalesef aramızda dolaşmaya devam ediyor. 

Bu salgın, yetkililerin aldıkları bütün tedbirlere ve sağlık çalışanlarımızın olağanüstü gayretlerine rağmen, bireysel hatalar ve sorumsuzluklar yüzünden tam da yeni bir dünya düzeni kurmak isteyenlerin amacına uygun olarak uzun süre sosyal alanlarımıza hâkim olmayı sürdürecek gibi.

Görünen o ki DSÖ, insanlar üzerine endişe ve korkuyu olabildiğince körükleyerek bizler de olanca tedbirsizliğimiz sayesinde bu karanlık baronların değirmenine su taşımaya devam edeceğiz.

Ne diyelim? Yüce Allah, basiretimizi artırsın.

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com

@MrslGndgdu

mursel.gundogdu1@facebook.com

Yorumlar3

  • Abdullah KILIÇ 3 yıl önce Şikayet Et
    BM, DSÖ, v.b.Bütün Uluslararası kuruluşların ne zaman ve kimlere hizmet etmek için kurulduklarını araştırmamızda fayda var. BM şu anda bir çok kuruluşu kendi içinde barındırmaktadır. Bugüne kadar bütün insan hakları ihlallerine rağmen İsrail,ABD;ÇİN yani güçlü ülkekeri cılız bir kınamaktan başka bir yaptırım uygukadığını duyan oldu mu? Bu kuruluşlar geri kalmış ve yıllardan beri gelişmekte olan,ne hikmetse hiç gelişmeyen !ülkeleri askeri ve ekonomik maliyetlere katlanmadan aldıkları kararlarla sömürmektir. Bu kuruluşlardan medet ummak saflıktır.Bu saf lık rolunden bir an önce kurtulup kendimizi toparlamak zorundayız.
    Cevapla
  • fırat23 3 yıl önce Şikayet Et
    Sağolun hocam. Bana göre de DSÖ küresel muktedirlerin borusunu çalmakta ve asla güven vermemektedir.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • HİKMET YILDIZ 3 yıl önce Şikayet Et
    Değerli hocam.. Duygu ve düşuncelerinize katılıyorum. Kslemınıze ve yüreğinize sğlık. Bu orgütün korku ve endişe pompalamak.. Gibi görevlerş var sanki inanmıyor ve güvenmiyorum. Bu DSÖ. ne. Selam ve ssygılar
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat