Bu Dünyadan Bir Alim Geçti

.

  • GİRİŞ19.01.2021 09:46
  • GÜNCELLEME20.01.2021 08:56

Giresun’un şirin ilçesi Bulancak sakinleri bu günlerde yasta. Zira çok sevdikleri, adeta ilçenin simgesi ve markası haline gelmiş olan önemli bir değerini kaybetmenin derin hüznünü yaşıyorlar.

Çoluğu çocuğu, yaşlısı genci ile bu ilçedeki herkesin üzerinde silinmez izler bırakan Alim Kısa, sessizce çekip gitti aramızdan. Kimimizin dayısı, kimimizin amcası ve abisi olan Alim Kısa, zaten hep yürüyordu, bir yerlere gidip geliyordu. Yerinde hiç durmuyordu. Bir bakarsınız köyün birisinde başında kasketi, elinde bastonu sırtında pazar çantası ve ayağında çizmesiyle hızlı adımlarla yürüyor. Nereye gittiğini bugüne kadar hiç kimseye belli etmedi ve nereden geldiğini de. Zaten kimse buna akıl sır da erdiremedi. Arabaya binip ilçeye inince bir de görürsünüz ki köyün yollarında bıraktığınız Alim, sizden önce şehre gelmiş ve peşine takılan çocuklarla beraber caddeleri arşınlamaya başlamış bile.

Hikmetinden sual olunmaz bir Alim işte. Bulancak’ta bilip tanımadığı ev, uğrayıp selam vermediği kapı ve kendisini sevdirmediği kimse kalmamıştır herhalde. Herkesin onunla yaşanmış bir anısı vardır mutlaka.

Alim, insanın hasını da tanırdı, hamını da. Kimin yanında bir tabak yemek yiyeceğini, bir tas ayran içeceğini de bilirdi, kimin kapısından hızla gelip geçeceğini de. Sevdiklerinin yanına sıklıkla uğrar, hâl hatır etmesini bilir ve kendisine gönlünü açanlara gözden kayboluncaya kadar içten ve samimi dualar ederdi. Zorda kalınca kimin evine misafir olacağını, kimden zarar gelmeyeceğini ve kaldığı eve hiçbir rahatsızlık vermeyeceğini de gayet iyi bilirdi. Bu yüzden bir bakmışsınız bazen aşikâr bazen de gizlice misafir olduğu evden sabah erkenden sessizce ayrılıp gitmiştir.

Alim’i görüp de mutlu olmayan ve yüzü gülmeyen kimse yoktu Bulancak’ta. Herkes ona takılır, hâl hatır eder ve o da olanca samimiyetiyle sorulan suallere masum bir çocuk saflığında cevap verirdi.

Kendisine samimiyetle yaklaşıp içten davranan insanlarla derin mevzulara da girdiği de olurdu onun ve oldukça hikmetli laflar ederdi. Bazen güzel bir şiir okur bazen yanık bir türkü söyler bazen de içinde küllenen yıllanmış duygularını aşikâr ederdi. Bu yüzden onun deli mi yoksa veli mi olduğu hususunda herkes birbirinden farklı düşünürdü. Onun bu kadar köyü nasıl dolandığı, ne yiyip içtiği, çok uzun mesafeleri nasıl kısa sürede kat ettiği ve yakın bir süre içinde farklı yerlerde nasıl göründüğü hala herkesin aklında cevap arayan sorulardan sadece birkaçıdır.

Bendeniz onu hep koşuşturmasıyla tanıdım. Selamlarıma her zaman fazlasıyla karşılık vermiş ve hatır sormalarımdan memnuniyet duymuştu. Buna karşılık olarak Alim, her defasında benim de hatırımı sormayı ihmal etmemiş ve iyi olduğumu öğrenince dualar edip yanımdan uzaklaşmıştır.

Alim, çocukluğumda bizim sokağa sıklıkla uğrardı. Annem ona her zaman yemek ikram eder ve hayır duasını alırdı.

Bir defasında gece vakti herkesten habersiz gizlice bizim evin çatısına çıkmış ve bütün geceyi orada geçirmiş. Vakit sabaha meyledince evin bacasından gür bir sesle aşağıya seslenmeye başlamış;

-Hey millet! Kalkın. Sabah namazı geçiyor.

Bizimkiler bir sesle uyanmışlar ama ne sesin nereden geldiğini ne de kimden geldiğini bir türlü anlayamamışlar. Büyük bir korkuyla yataktan fırlayıp salonda toplandıklarında annem durumu fark etmiş ve bu sesin Alim’den başkasından gelmediğini söyleyerek herkesi yatıştırmış.

Eskiden bizim mahallede kimse evinin kapısına kilit vurmaz, hırsızlık korkusundan azade olarak gönül huzuruyla yaşayıp giderlerdi.

Baba dostumuz Has Mustafa amcamız ve ailesi bu güvenle olacak ki o gece evin dış kapısını dahi kapatmadan bir güzel uykuya dalmışlar. Çocuklardan birisi sabahleyin kalkıp elini yüzünü yıkamaya gittiğinde dış kapının açık olduğunu fark edip odaları dolaşmaya başlar. Bir de ne görsün. Misafir odasında birisi döşekleri yere serip bir güzel yatmış. Avazı çıktığı kadar bağırınca ev ahalisi hemen oraya toplanmış. Bir de ne görsünler. Alim, bir Tanrı misafiri olarak eve girmiş ve iyi bir uyku çekmiş.

İşte böyle biriydi Alim abimiz. Yeri gelir namaza kalkın diye insanları uyarır, yeri gelir kapısını açık gördüğü dost bildiği birinin evine girer yatardı. Ama ne kimseye bir zararı dokunurdu ne de misafir olduğu eve rahatsızlık verirdi. Sabah erkenden duasını ederek misafirlikten ayrılır ve bir türlü yürüyüp de bitiremediği yollara geri dönerdi.

Memleketimin simgesi haline gelmiş bu renkli kişinin vefat haberini duyunca çok üzüldüm. Bu salgın günlerinde çocukluğumuzun ve gençlik dönemimizin tatlı hatıraları bir bir siliniyordu hafızalarımızdan.

Alim abimiz bize samimiyetin, vefanın, karşılıksız sevmenin ve bir gönülde yer etmenin ince sırlarını kendince öğretip gitti. Mekânı cennet olsun.

Çok sevdiğimiz ve hayatımızda iz bırakan ne kadar insan bu salgın sürecinde sessizce ayrılıp gitti aramızdan. Sakallı amcamın hanımı anne yarımız Şadiye yengemi de kısa bir zaman önce kaybettik. Çocukluktan itibaren hayatımızın her karesinde silinmez izi vardı Şadiye yengemizin. Köyümüzün nüfus müdürüydü adeta. Kimin hangi yılın hangi ayında, gününde ve saatinde doğduğunu akranlarıyla karşılaştırmalı olarak bilir ve unutmadan hafızasında taşırdı. Ona her uğradığımızda doğum tarihlerimizi tazeler ve güler yüzüyle hoş sohbetinden istifade edip ayrılırdık yanından.

Yine köyümüzün yetiştirdiği önemli değerlerden akranımız, akrabamız ve lise arkadaşımız Kemal Artul’un da aramızdan zamansız göçü bizleri derinden üzdü. Lise yıllarında sınıf arkadaşlığımız ve aynı evi paylaşmışlığımızın ardından yolu Ankara Üniversitesi’ne yönelince aramıza mesafeler girmişti. Ülkemizin geleceğine dair güçlü bir umudu ve güzel hayalleri vardı. Hepsini gönül bohçasına derdest edip ayrıldı aramızdan.

Onlar bu dünyaya dair emanetlerini sahibine teslim ederken bizler eksilmeye ve azalmaya devam ediyoruz. Cahit Sıtkı Tarancı’nın dediği gibi “gittikçe artıyor yalnızlığımız”. Bu anıları canlı tutmak ve gelecek nesle aktarmak için ilçe belediyemizden isteğimiz, bu değerlerimizle ilgili yaşanmışlıkların kayda geçilmesi ve hatıra kitaplar çıkarılmasıdır. Bu, gelecek kuşaklara önemli bir kültür hizmeti olacaktır diye düşünüyorum. İlçemizde bunu hakkıyla yapabilecek pek çok arkadaşımız da var üstelik.

Bu süreçte aramızdan ayrılanlara Yüce Allah’tan rahmet, hastalarımıza da acil şifalar diliyorum. Yazımı Cahit Sıtkı Tarancı’nın edebiyatımızın ölümsüz eserlerinden olan Otuz Beş Yaş Şiir’inden bir bölümle noktalıyorum;

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

Hatırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız,

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Başın sağ olsun Bulancak. Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com

@MrslGndgdu

mursel.gundogdu1@facebook.com

Yorumlar4

  • okuyucu 3 yıl önce Şikayet Et
    Bu dünya dan çok güzel insanlar gelip geçti Hocam hepsi çok güzel hatıralar bıraktılar arkaların da..Rahmet diliyorum hepsine....
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Idris 3 yıl önce Şikayet Et
    Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Çorumlu 3 yıl önce Şikayet Et
    Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun. Rabbim Peygamber efendimize komşu eylesin inşallah.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Hüseyin ÖZTÜRK 3 yıl önce Şikayet Et
    ALLAH CC Rahmet eylesin mekanı cennet olsun.Deli zannedilen veli insanların
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat