Özbekistan Üçüncü Rönesans’ına Hazırlanıyor

  • GİRİŞ23.03.2021 09:35
  • GÜNCELLEME24.03.2021 08:16

Özbekistan, kadim medeniyet mirasımızın altın sandukalarından birisidir. Bu kutlu diyar, tarihe yön veren ilim ve tefekkür ufkumuza doğmuş aydınlık bir şafak olmanın yanında kültür ve medeniyetimizi şekillendiren emsalsiz değerlerimizin de ana vatanlarından birisidir.

Tarihten bu yana Türk’ün acısına ve sevincine annelik etmiş, ilim ve hikmet sofralarına vatan olmuş, gül ve gönül coğrafyamızın ata yadigarı Özbekistan, çağları aşan büyük birikimlerimizi yoğuran ve ideallerimizi mayalayan kutlu bir otağ mesabesindedir bizim için. Aklımızın ufuklarında ve gönlümüzün dehlizlerinde filizlenen kadim ilim, sanat ve kültürümüzün bereket havzalarından birisidir hiç tükenmeyesi.

İlmin bin bir çeşit tonunun arz-ı endam ettiği mümbit topraklarında uzun yıllar ötesinde medeniyetimizi ilmek ilmek dokuyan bilgi ve hikmet erlerimizin vakarla gezdiği, çağlara yön veren nice alimimizin bin yıllardan beri yüreğinde huzurla istirahat ettiği özge bir diyardır Özbekistan. Cehaletin ilim ve hikmeti, yanlışın doğruyu ve inançsızlığın inancı boğmaya yeltendiği anlarda bir küheylan edasıyla içinde yaşadıkları asrın savrulma ve kırılmalarına karşı dimdik ayakta duran ve korkusuzca aydınlık geleceğe yürüyen koç yiğitlerin, bahadırların ve alperenlerin öz vatanıdır.

Dünyanın en güzel şehirlerinden birisi olan Taşkent’e, adını duyduğumuzda bizi farklı iklimlere kanatlandıran Buhara’ya ve dünyanın en ışıklı şehri olan Semerkant’a hamilik eden Özbekistan, tarihten bu yana tutuşturmayı başardığı ilim ve hikmet ışıklarıyla karanlıkları boğmuş ve bütün dünyayı ilim-hikmet ışığıyla aydınlatmayı başarmıştır. Bu yüzden Özbekistan, dünya ilim ve kültür merkezlerinin en başında gelir. İmam Maturidi, Ebu Reyhan Biruni, İbn-i Sina, Muhammed Harezmi, Uluğ Bey, İmam Buhari, İmam Tirmizi, Mahmud Zemahşerî, Ebu Muin Nesefi, Ahmed Fargani gibi yetiştirdiği büyük ilim ve tefekkür pınarlarıyla dünyanın bütün bozkırlarına ilim ve hikmet nehirleri akıtmıştır.

8. Yüzyılın hemen başında İslam’la tanış olup bölük bölük İslâmiyet’i kabul eden bu huzur efsunlayan topraklar o dönemden itibaren Samaniler’in, Karahanlılar’ın ve sonrasında da Karahıtaylılar’ın hâkimiyetine girdi. Bu coğrafyada 13. Yüzyılın başında ise Harizmşahlar Devleti kuruldu. 9 ve 12. yüzyıllardaki bu çok kültürlü karışık siyasî ortam birçok sosyal ve ekonomik değişimi beraberinde getirerek kültürel hayatın canlanmasına vesile oldu. Bu süreçte Özbekistan’da dünyaca ünlü düşünür, ilim ve sanat erbabı, din âlimi ile bilge kumandanlar yetişti. Onlar, İslam medeniyetine olduğu gibi dünya kültürüne de büyük katkılarda bulundular. Böylece Özbekistan’ın Birinci Rönesans’ı gerçekleşmiş oldu.

13. Yüzyılda bu kutlu bölge, Cengiz Han liderliğindeki Moğollar’ın istilâsına uğradı ve bu istilaya karşı kıyama kalkan Buhara, Semerkant, Urgenç ve Tirmiz şehirleri tamamen yakılıp yıkıldı.

Özbekistan’ın İkinci Rönesans’ı ise 15. Yüzyılda gerçekleşti. Bölgede Moğol hakimiyeti sona erdikten sonra Emir Timur başkanlığında feodal bir devlet kuruldu. Emir Timur, Türk kabileleri başta olmak üzere Orta Asya’daki dağınık toplulukları bir araya getirerek bölgede birlik-beraberliği sağlamayı başardı. Bu tarihi girişiminin ardından da 27 devleti idaresi altına alarak büyük bir imparatorluk kurdu. Emir Timur döneminde Türkistan’da her sahada önemli gelişmeler yaşandı. Timur’un izlediği akılcı siyaset sayesinde ilim adamları, hikmet erbabı, sanatkârlar ve gönül sultanları buraya akın ettiler. Semerkant ve Buhara gibi şehirlerde birçok abide inşa edildi. Böylece sosyal, ekonomik, kültür-sanat ve ilim alanında önemli ilerlemeler sağlanarak ikinci bir Rönesans yaşanmış oldu.

19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Türkistan coğrafyası, Rusya İmparatorluğu tarafından işgal edildi.

Özbekistan’ın zengin doğal kaynakları ve verimli toprakları bu süreçte Rusların eline geçti. Bu duruma kaşı başlatılan ayaklanmalar kanlı bir şekilde bastırıldı. Bu işgal döneminde sanayi, tarım, ilim, teknik ve kültür alanlarında birtakım gelişmeler olduysa da Özbekistan için bu durum eski Sovyetler Birliği’ne ucuz ham madde, stratejik zenginlikler ve ürün satılacak pazar olmaktan ileriye gitmedi. Üstelik bu dönemde Özbekistan milli ve manevi alanda da büyük zararlar gördü. 1930-1950 yılları arasında 40.000 civarında aydın ve din âlimi, Sovyet rejiminin kurbanı oldu.

Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte Özbekistan Cumhuriyeti 31 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığını ilân etti ve aradan geçen 30 yıl içinde hızla toparlanmayı başardı. Bu günlerde ise bu kardeş ülkemiz bütün gayretini kuşanarak Üçüncü Rönesans’ına hazırlık yapıyor.

Maddi kalkınmayla beraber çağa yürüyebilmek; ilmi, kültürel ve tarihi dinamikleri harekete geçirip manevi kalkınma hamlesi başlatmaktan geçer.

Dünyanın en ışıklı şehri olan Semerkant’ta doğup yetişen İmam Maturidi’nin çağları aşan fikirleri, yeni bir medeniyet inşa edebilecek en sağlam unsurları bünyesinde barındırmaktadır. İmam Maturidi’nin tevhidi, hikmeti, adalet ve ahlakı düşünce ekseninin merkezine yerleştirdiğini göz önüne aldığımızda kurulacak bu güçlü medeniyetin dört ana sütunu kendiliğinden ortaya çıkmış olur.

Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev geçtiğimiz yaz İmam Maturidi Uluslararası Bilimsel Araştırma Merkezi’nin kurulmasına ilişkin kararnameyi imzalayarak yürürlüğe sokmuştu. Bu merkezin amacı; İmam Maturidi ve onun yolundan giden ilim adamlarının hayatı ve yazdığı eserlerle ilgili araştırmalar yapmak, bunların tanıtılmasına hizmet etmek, İmam Maturidi’nin dünyanın çeşitli kütüphanelerinde bulunan eserlerinin nüshalarını toplayarak katalog oluşturmak, Maturidilik üzerine çalışma yapan ilim adamı ve araştırmacılarla iletişim kurup ortak çalışmalar yapmak ve Maturidilikle ilgili araştırmalara destek vermektir.

Bu merkez, İmam Maturidi'nin paha biçilmez mirasını incelemenin ve onu uluslararası topluma tanıtmanın onur ve sorumluluğunu yüklenerek yola çıktı ve çalışmalarına aralıksız devam ediyor.

Bu cümleden olarak Özbekistan Uluslararası İslam Akademisi bünyesindeki İmam Maturidi Uluslararası Bilimsel Araştırma Merkezi'ne bağlı Uluslararası Bilim Kurulu’nun ilk çevrimiçi bilimsel toplantısı 17 Mart 2021'de gerçekleştirildi. İslam dünyasında 10. Yüzyılda inançla ilgili fikri savrulmaların yaşandığı kritik bir dönemde Semerkant’ta dünyaya gelip medeniyet ve toplum değerlerimizle bütünleşen bir inanç sistemi kurmaya muvaffak olan İmam Maturidi’ye yönelik çalışmalar bu sayede uluslararası bir boyuta taşınmış oldu. Bu önemli toplantı, bilimsel iş birliğinin daha da genişletilmesi ve düzenli toplantılar yapılması kararlaştırarak sona erdi.

Öyle inanıyorum ki bu merkezin ve bağlı kurulların çalışmaları hızlandıkça hem Özbekistan’ın Üçüncü Rönesans’ının manevi yapı taşları döşenecek hem de İmam Maturidi tefekkürünün gür ışığı, itikadi ve ahlaki savrulmaların yaşandığı bu yeni çağa şifa meltemleri estirmeye devam edecektir.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com

@MrslGndgdu

mursel.gundogdu1@facebook.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat