Düşünceyi Uyandırmak Üzerine

  • GİRİŞ22.06.2021 09:00
  • GÜNCELLEME23.06.2021 08:56

İnsanoğlu bu dünyaya pamuk ipliğiyle bağlıdır. Onun bu zayıf bağını güçlendirecek yegâne husus ise hayatın anlamına dair zihnine çarpan sorulara verdiği sağlam cevaplardır.

Hayatın ve var oluşun anlamı nedir? Bu dünyada niçin varız? Yaratılışımızın ve bu dünyada olmamızın gayesi nedir? Gibi sualler, insanın bu dünyada karşılaştığı en çetin sorulardır. Pek çoğumuz bunlarla yüzleşip hesaplaşma fırsatı dahi bulamadan göç edip gidiyoruz dünyadan. Kimimiz ilk gençlik yıllarında bu suallerle yüz yüze gelip hayatımıza bir yön tayin ediyor, bazımız da dünyadan ümidi kesmeye meyledince bu soruları muhatap almak durumunda kalıyoruz. O zaman da iş işten geçmiş oluyor.

Hayatın anlamını düşünerek yola çıkmak, ömür feracesinin ilk düğmesini iliklemek gibidir. İlk düğmeyi doğru takarak hayata başlayanlar, her yeni çabayla yaşama daha güçlü tutunurken yanlış ilikleyenler ise çabaladıkça hatalarına yeni yanlışlar ekleyerek yoluna düşe kalka devam ederler.

Bir ömrü şekillendiren şey, hayata yüklenen anlamdır.

İnsanın dünyadaki var oluş gayesi bu temel sorulara hayatın baharında doğru cevaplar vererek yola çıkmaktır. Bunun yöntemi de kendi çocuklarımız olsun başkaları olsun her bir ferdi akıl varlığı olarak kabul etmek, onlara baskı uygulayarak değil de tıkanan düşünce kanallarını açarak yardımcı olmak, en az ellerini, ağızlarını ve gözlerini kullandığı kadar aklını da çalıştırmayı öğreterek hayata güçlü hazırlamaktır. Bu sayede gençler henüz hayatlarının ilk evrelerinde hem kendinin hem başkalarının hem de içinde yaşadığı evrenin farkına varıp bu zor sorularla muhatap olabilirler.

Akıl, insanın iç ışığı ve gönül okyanusunun deniz feneridir.

İnsan ancak kendi içindeki ışıkla yönünü bulup yol yürüyebilir. Karşıdan gelen her ışık insanın gözünü kamaştırma ve görme duygusunu azaltma riskini içinde barındırır. Bu yüzden aklını kullanmayı ve düşünebilmeyi öğretemediğimiz her nesil, toplumumuz için kayıp bir halkadır. Bugün batı hayranlığıyla gözleri kamaşmış pek çok gencimiz var. Aynı şekilde kendi göz alıcı tarihinin ışıklı çağlarıyla avunmakla oyalanan hatırı sayılır gencimiz de mevcut. Buna bir de modern çağın sanal ışık tayflarının büyüsüne kapılmış gençlerimizi eklediğimizde millet olarak işimizin epey zor olduğunu daha iyi fark ederiz. Bu durum toplumumuzun aydınlık yarınlara yolculuğunun önünde mutlak aşılması gereken en çetin boyun ağrılarından birisidir.

Dışardan gelen her ışık, aklı zenginleştirmek içindir.

İnsanın aklını kullanması, iç ışığını yakması demektir. Bu ışığı vaktinde tutuşturamadığı sürece insanın kendini bilme/tanıma şansı yoktur. Aklını kullanmayan insan, elinde feneri olduğu halde onu açmayan kimse gibidir. Böyle bir kişi ancak günlük ezberlerinin içinde beyhude dolanmakla kalır ve büyük ideallerin sarp geçitlerine sevdalanamaz. Güçlü yarınlara dair umudu olan toplumlar hem eğitim sistemlerini hem de hayat tarzlarını gençlerin iç ışığını tutuşturup kendilerini bilmeleri üzerine inşa etmek zorundadır. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim’deki pek çok ayetin sonu insanı ısrarla düşünmeye davet eder. Bu hususu Sevgili Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde; “aklı olmayanın dini de yoktur” şeklinde ifade etmiştir.

İnsan aklını kullanmadığı zaman başka akılların istilasına uğrar.

Bu toplum Hanefi-Maturidi gibi aklı önceleyip gürül gürül geleceğe akan ehl-i rey damarından su içmiştir. Ne var ki zaman içinde bu damar bazı tıkanıklıklara uğramıştır. Şimdilerde akıl deyince korkan ve aklını kullanmak isteyenleri sorgusuz sualsiz yaftalayan bir toplum haline dönüştük. Oysa aklını kullanmayan bir insanın başkalarının akıllarına köle olması kaçınılmaz olduğu gibi böyle toplumlar da aklını kullanan milletlerin psikolojik, siyasi, toplumsal ve zihinsel istilasına uğramak durumunda kalırlar. Bu yüzden aklını başkasına teslim eden bir insanla olduğu gibi böyle bir toplumla da çetin yolların aşılma şansı yoktur.

Hayatın anlamı ve değeri üzerinde sorulara muhatap olmak ve onları cevaplamak, aklı kullanmak gibi yoğun bir düşünme eylemi gerektirir.

Çocuklarımıza henüz yolun başında yürümeyi, yemek yemeyi, su içmeyi, konuşmayı ve diğer hayati becerileri öğrettiğimiz gibi akıllarını kullanmayı da öğretmeliyiz. Onların gelecekte ne olacaklarına dair gayretlerimizin çok daha fazlasını akıllarını kullanabilmeleri için de sarf etmeliyiz. Bunu başarabilirsek onların hayatı baştan sona anlam zenginliğiyle donanır. Kendilerini boşlukta hissetmezler. Hayata tutunacak güçlü bağları olur. Daha aydınlık yarınlar istiyorsak en önce düşünceyi uyandırmak gerekir.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com

@MrslGndgdu

mursel.gundogdu1@facebook.com

Yorumlar1

  • Duran 2 yıl önce Şikayet Et
    Ağzına sağlık hocam.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat