Adil Toplumun Temelleri

  • GİRİŞ06.07.2021 08:25
  • GÜNCELLEME06.07.2021 08:54

Kültür ve medeniyetimizin kurucu değerleriyle tanışmak ve onların nice asırları aydınlatan tefekkür çilelerine şahit olmak, medeniyet köklerimizi doğru anlayıp değerlendirmenin yanında güçlü bir gelecek inşası için de vaz geçilmez bir yöntemdir.

Hiçbir toplum geçmiş birikimlerden faydalanmadan geleceğe yürüyemez ve masmavi göğün altında yaşayan hiçbir millet, köklerinden güç almadan göklere kanatlanamaz.

Bu kurucu değerlerimizin her biri paha biçilmez olmakla birlikte içlerinden bazıları var ki layıkıyla anlaşılamadığı takdirde medeniyetin en ağır yükünü taşıyacak sütunlardan birisi eksik kalmış demektir. İşte İmam-ı Azam Ebu Hanife de onlardan birisidir. İslam kültür ve medeniyetinin kendi içinde büyük kırılmalar/savrulmalar yaşadığı ve yapılan fetihler sebebiyle yabancı kültürlerle karşı karşıya geldiği çok zor bir dönemde yaşayan Ebu Hanife hem İslam inanç sistemini hem de İslam hukukunu dinimizin evrensel boyutunu dikkate alarak kurma/sistemleştirme iradesi gösteren ve bu uğurda en ağır bedelleri ödemeyi göze alıp canını ortaya koymaktan çekinmeyen cesur yürekli bir alimdir.

İmam-ı Azam’ın biz Türklerin gözünde Süreyya Yıldızı gibi parıldadığı herkesin malumudur. Onun ışıltısı, Arap olmayan ve sonradan İslam’a giren bütün milletlerin gözünde de her gün artmaya devam ediyor.

Sevgili Peygamberimiz veda hutbesinde İslam’ın insanlığa bakışına dair evrensel ilkeyi en veciz şekilde özetlemiştir; “Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır.” Bu açık ilkeye rağmen dört halife devrinden sonra hilafeti ele geçirip saltanata dönüştüren Emeviler, bir cahiliye adeti olan kabilecilik anlayışını devam ettirmiş, Arap olmayan ve İslam’ı yeni kabul eden milletlere “mevali” adı altında ikinci sınıf insan muamelesi yapmaya çalışmıştır.

İslam’ın evrensel ruhuna taban tabana zıt olan bu yaklaşım nedeniyle İslam’ı yeni kabul edenler adeta cezalandırılmış, ötelenmiş, dışlanmış ve aynı gayr-ı Müslimler gibi cizye vergisine tabi tutulmuşlardı.

Çocukluk yıllarını bu travmalar altında geçiren Ebu Hanife, ilmin kanatlarına tutunduğu gençlik yıllarından itibaren Allah’a iman eden herkesin inançlarında eşit olduğunu savunarak insanları bölüp parçalayan bu cahiliye adetini yerle bir etmiş ve yaşadığı dönemde söndürülmeye çalışılan İslam’ın evrensel kandilini yeniden tutuşturarak bütün Müslümanların umudu haline gelmiştir.

Bu sebeple İmam-ı Azam’ı layıkıyla anlamadan İslam inancının evrensel boyutlarının nasıl sistemleştirileceğini anlamak çok zor olduğu gibi onun bireyin hak ve özgürlük anlayışına getirdiği çağlar üstü yorumları bilmeden adil bir toplumun temellerini atmak da neredeyse imkansızdır.

Şüphesiz Ebu Hanife’ye dair her çaba, bu toplumun aydınlık yarınları adına ideallerine işlenmiş bir tuğla gibidir.

Geçtiğimiz günlerde Anadolu Ay Yayınları İslami ilimler serisinin altıncı kitabını yayınlandı. Bu kitabın adı “Ehl-i Sünnetin Kurucu Öznesi Ebu Hanife/ Adil Toplumun Temelleri” idi. Kitabın yayınlandığını duyar duymaz içimi derin bir huzur kapladı. Sebebi de adını hemen herkesin bilmesine ve onu mezhep imamı olarak kabul etmesine rağmen hayatının, fikirlerinin ve şehadetle sonlanan olağanüstü mücadelesinin yeterince özümsenmemiş olmasıydı. Öncelikle İslam kültür ve medeniyetine yön veren temel unsurların daha iyi anlaşılması adına kültürümüze yaptığı önemli katkılar nedeniyle Anadolu Ay mensuplarını kutlamak gerektiğini düşünüyorum.

Bu kitabın yazarı ise Prof. Dr. Hilmi Demir. Hilmi Hoca, bu kitabı yazarken içinde olduğu duyguları şöyle dile getiriyor önsözde;

“1994’te başladığım İlahiyat Fakültesi’ndeki akademik hayatım boyunca hep eksikliğini hissettiğim şeyi yapmak istedim. İnanç ya da literatürdeki deyimiyle akaide ait konuların aslında neden ve nasıl toplumsal boyuta taşındığını ve bir toplumu inşa eden önemli kültürel unsurlara dönüştüğünü göstermekti tüm çabam.” Hilmi Hoca yazının devamında haklı olarak “toplumu var eden ve onu sürekli kılan şeylerden birinin bu kurucu ilkeler” olduğunu ifade ediyor.

İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin inanç meselelerinde kayıp bir halka olarak kalışına bir başkaldırı mahiyetini taşıyan bu değerli eser aynı zamanda Hilmi Hoca’nın Ebu Hanife’yi keşfedişinin de bir hikayesi aslında.

İki bölüm halinde kaleme alınmış bu eserin birinci bölümü üç ana başlıktan oluşuyor;

1-İslam’ın Kayıp Halkası; Ebu Hanife,

2-Asabiyyeden Millete; Akidede Millet Olmak

3-Ehl-i Sünnetin Kurucu Öznesi Olarak; Ebu Hanife.

İkinci bölüm ise “Adil Ümmetin Akidesi” ana başlığında on iki alt başlıktan oluşuyor. Bu temel ilkeler İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin çağlar ötesinden sistemleştirip medeniyetimize harç yaptığı ve bütün insanlığa armağan ettiği ölümsüz fikirlerinin veciz bir özetinden başkası değildir.

Bu ilkeleri adı geçen kitabında şöyle sıralamış Hilmi Hoca;

1-İman kalp ile tasdiktir.

2-İlmi ve tefekkürü önceleriz.

3-Kul hakkı yemeyiz.

4-Hepimiz imanda eşitiz.

5-Günahkarın arkasında namaz kılarız.

6-Ameli imana dahil etmeyiz.

7-Tekfir etmeyiz.

8-Kabir azabına inanırız.

9-Kurucu nesle saygı duyarız.

10-Cennet veya cehennem bekçiliği yapmayız.

11-Hayrın da şerrin de yaratıcısını Allah biliriz.

12-Aceleyle hüküm vermeyiz.

Hilmi Hoca’nın güzel yorumlarıyla bir solukta okunası bu değerli eser için emeklerine sağlık derken Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı Yöneticisi Ali Ay Beyefendiye de hassaten teşekkürlerimi iletiyorum. Zira Ali Bey, kitap matbaadan çıkıp henüz dağıtıma sunulmadan bendenize ulaşmasını sağlayarak bu husustaki susuzluğumu gidermiş oldu.

Kültür ve medeniyet bozkırlarımızı sulayıp yeşertenlere selam olsun.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com

@MrslGndgdu

mursel.gundogdu1@facebook.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat