Kaleme ve Satır Satır Yazdıklarına Andolsun

  • GİRİŞ27.07.2021 08:03
  • GÜNCELLEME27.07.2021 08:17

“Nûn. Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun.”

(Kalem Suresi 1. Ayet)

Epey süredir her ülkede yaşanmakta olan münferit bazı olayların ülkemizin ana gündeminin zirvelerine yerleştiğine şahit oluyoruz. Bendeniz bu süreçte oluşan devasa duyarlılığı insani gelişmişlik düzeyimizin yükselişi olarak yorumlayıp bir taraftan hayranlık duyarken diğer yandan da aslında neler oluyor diye içten içe kendime sorular yöneltmeyi de ihmal etmedim.

Eğer bu durum toplumsal gelişmişlik düzeyimizi işaret ediyor olsa idi sadece belli konularda değil hayatın her alanına dair kapsamlı bir duyarlılığı içermeli değil miydi?

Toplumumuz saygı ve sevgide geriye ket vururken, ahlak ve maneviyatta gün geçtikçe seviye bir tık daha düşerken, kitap okumada herhangi bir atılım içine girilmemişken, insanların birbirine tahammül sınırı gittikçe daralırken ve olmazsa olmaz bireysel-toplumsal değerler konusunda hafızalarımız tükenmeye yüz tutmuşken gençlerimiz nasıl olur da bazı insani konularda anormal derecede duyar kasabiliyor ve bilinçli hareket edebiliyor acaba?

Böyle haberler özellikle sosyal medyada neden sıklıkla servis edilir ve gençlerin gözlerinin içine adeta sokulur?

Oysa bu tür haberler onların gencecik beyinlerinde sanki ülkenin her yerinde her an böyle vakaların olduğuna dair büyük bir algı ve akabinde de önyargı oluşturuyor. Üstelik bu önyargı hiçbir kanıtla yıkılamayacak kadar sağlam türden. Onların bu görüşlerinin aksine bir duruş sergileseniz ve bu hususta kesin bir delil getirseniz bile bunun onlar üzerinde hiçbir etkisi olmuyor. Üstelik hiç vakit kaybetmeden hemen oracıkta saflıkla, tarafgirlikle ve bilgisizlikle suçlanıyorsunuz. Bununla ilgili bizzat kendi çocuklarımla yaşadığım bazı tartışmaların yanında çevremdeki pek çok gençle zaman zaman buna benzer can sıkıcı diyaloglara girmişliğim de var.

Ülkemizdeki insan hakları ihlalleri, kadın cinayetleri, kadın-erkek eşitliği, ekonomik sorunlar ve döviz hareketleri, yabancı sermaye, sığınmacıların durumu, hukukla ilgili ihlaller, büyük ölçekli yatırımlar ve sonuçları, cinsiyetle alakalı mevzular, yönetim sistemi ve dış politikayla ilgili konular bunlardan ilk akla gelen meselelerdir.

Sosyal medya ortamında eğitim- öğretim faaliyetlerini sürdüren gençlerimiz oradan aldıkları büyük ihtisasla anında bir ekonomist, insan hakları uzmanı, hukuk profesörü, dış politika, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler mütehassısı ile hemen hemen her konuda fikri olan aydınlanmış birer birey olarak çıkıyorlar karşımıza. Bu durum ilk bakışta hoşumuza gitmiyor da değil. Ne var ki bu aydınlanma kesin ve doğru bir bilgi olmaksızın sadece kuru bir slogan ile sarsılmaz bir önyargıdan ileri gitmiyor. O yüzden gençlerimizi bu kirli ve karanlık mecradan çekip almak, onların sanal ve sahte aydınlanmalarını hakikate tahvil edecek adımlar atmak ve onlara doğru ve gerçek bilginin kapılarını açmayı öğretmek geleceğimiz adına hayati bir önem arz ediyor.

Servis edilen bu tür haberlerden gençlerin çıkardığı en net sonuç ise şudur; Artık bu ülkede yaşanacak bir hal kalmadı. Bu ülke iflah olmaz. Bir yolunu bulup bu ülkeden çekip gitmek lazım…

Bizim ülkemizde yaşanan olayların çok daha fazlası aslında gençlerimizin yönlendirildikleri ülkelerde de yaşanmasına rağmen bizim çocuklar neden böyle bir kirli algı bombardımanına tabi tutuluyor? Bunun amacı nedir? Bunu kimler yapıyor? Bunca bilgiyi gençlerimizin önüne kimler servis ediyor? Bu değirmenin suyu neren geliyor? Gençlerimizin kendi ülkesinin geleceğine dair umutları niçin çalınmak isteniyor? Bu tür haberler kime hizmet ediyor?

Yabancı ülkeler tarafından fonlanan yerli medya organları ve onların ürettikleri bu tür haberlere dair perdenin hafifçe aralanması olayı bizlere gösterdi ki meğer bu değirmenin suyu ülkemiz üzerinde bir takım karanlık emelleri olan belli merkezlerden geliyormuş.

Bunun görünen bazı amaçları şunlardır; Gençlerin ve yurdum insanının ülkesine, devletine ve kurumlarına güvenini sarsmak, gençleri sahte hayallerin kahramanı yaparak onların geleceğe dair umutlarının kanatlarını kırmak, insanımızın göz, akıl ve gönül ayarlarını bozmak.

Bu merkezler fonladıkları işbirlikçileri eliyle bu ülkenin yarınlarına müdahale etmek ve bu milleti kendilerine sadık birer köle kılmak istiyorlar. Bunun yolunun da ülkede istikrarsızlık ortamı oluşturmaktan geçtiğini gayet iyi biliyorlar. Bizi evimizin içine hapsedip mümbit tarlalarımızı sürmek istiyorlar. Kendi ufuklarını cilalayıp bizimkini karatmaya yelteniyorlar. ABD’nin 2023 seçimlerine kadar bu algı bombardımanı artırarak devam ettireceği herkesin malumu. Rusya, Çin, İran, Arap ve Avrupa ülkeleri de kendi çıkarları doğrultusunda kirli algı oluşturmayı sürdürecekler. Bunun için işbirlikçilerine fon gönderip don giydirmeye devam edecekler. Bu onların işi.

Ya kalemini satan ve Yüce Allah’ın üzerine yemin ettiği satırların namusunu ayaklar altına alanlara ne demeli?

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com

@MrslGndgdu

mursel.gundogdu1@facebook.com

Yorumlar2

  • Mehmet Karakayalı 2 yıl önce Şikayet Et
    Yazınıza imzamı atarım ,teşekkür ederim mehmet Karakayalı
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • FAHRİ KUŞ 2 yıl önce Şikayet Et
    Yerinde bir yazı
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat