Kazakistan Notları; Astana

  • GİRİŞ03.11.2022 09:26
  • GÜNCELLEME04.11.2022 09:28

Kaleme aldığım tarihi romanlar sebebiyle kadim Türk coğrafyaları, büyük bozkırın orta yerine dikilmiş muhteşem çadırlar gibi her daim gönlümün baş köşesine kuruludur.

Kazakistan Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı’ndan Astana, Türkistan ve Almatı vilayetlerini kapsayan bir dizi kültürel etkinlik kapsamında aldığım davet üzerine doludizgin yollara düştüm. O anlarda aklımda büyük bozkırın orta yerine kurulmuş barış şehri Astana’nın göz alıcı resimleri dolanıyor, Türk dünyasının manevi başkenti Hâce Ahmet Yesevi diyarı Türkistan’ın huzur efsunlayan iklimi şahlanıyor ve Tanrı Dağlarının doruklarından Almatı’ya dek savrulup gelen gizemli sesler yankılanıyordu. 

Burabay Milli Parkı, bir zümrüt kolye gibi göz kamaştırıcı ve gizemli. 

Astana’daki ilk etkinliğimiz Kazakistan'ın Akmola Eyaleti sınırları içerisinde bulunan ve Kazakistan Cumhurbaşkanı’nın doğrudan yetkisi altında olan Burabay Milli Parkı ve Gölü’ne yapacağımız günübirlik geziydi. Kısa bir tanışmanın ardından bizi karşılamaya gelen rehberimiz Bayan Alua eşliğinde Astana’nın ışıltılı caddelerinden geçip büyüleyici bozkır manzaralarını yudumlayarak Burabay’a doğru hareket ettik. Yolun her iki yakasında sonsuza dek uzayıp giden muazzam bozkır manzaraları arz-ı endam ediyor ve bendenizin zihnini adeta binlerce yıl öncenin ve gelecek uzak ufukların gergefine sürüklüyordu.

Büyük bozkırın orta yerinde gözümün ve gönlümün huzur yüklü bir sonsuzluğa kilitlendiğini iyiden iyiye hissetmeye başladığım anda ansızın mevsimin değiştiğine ve tabiatın başkalaştığına şahit oldum. 

Önce karla yıkanıp arınmış ağaç kümeleri ve akabinde küçük göletlerin takip ettiği doyumsuz manzaraların ardından karla kaplı gür ağaçların oluşturduğu devasa bir ormana ulaştık.

Geçen iki saatlik zamana nazire edercesine tabiat ve mevsim de hızla başkalaşmıştı. Gözlerimizi bu büyülü görüntülerden henüz alamamışken bu defa da güneş ışınlarını masmavi yanaklarına bir tebessüm olarak takıştırarak bizlere gülümseyen muhteşem bir göl manzarasıyla karşılaştık. Bu bölgede yaşayan canlı ve fosil hayvan türlerinin sergilendiği müzeye yaptığımız kısa bir ziyaretin ardından bu büyüleyici gölün etrafında dolanarak Burabay’ı keşfe devam ettik.

Rivayete göre bu bölgede güzelliğinin yanında boyu posu ile ahaliyi mest eden bir deve yaşarmış. Bir yiğit onu yakalamaya niyetlenmiş ve sivri bir odunla onu yaralamış. Deve can havliyle dağın diğer tarafına kaçarak bir yere çökmüş. Devenin hıçkırıkları öylesine şiddetliymiş ki bu yüzden hiç kimse cesaret edip yanına gidememiş. Nihayet sesi kesilince onu yaralayan yiğit cesaretini toplayıp bakmaya gitmiş. Bir de ne görsün? Bir taşın yamacına çöken devenin gözünden akan yaşlar orada büyük bir göle dönüşmüş. Bu olaydan sonra herkes bu göle Buwrabay demiş. 

Burabay Gölü’nün ortasında bulunan Jumbaktas Tepesi’nden tutun da civara yayılmış her taş kütlesinin hem farklı bir görüntüsü hem de ilginç bir hikayesi var burada. Bir taraftan rehberlerimizden bunları dinliyor diğer taraftan da bembeyaz karlar arasında ışıldayıp duran göz kamaştırıcı tabiatın ve büyüleyici maviliğin tadını çıkarıyoruz.

Nihayet bozkırın üzerine bir abide gibi yükselmiş Kokshetau Dağlarının eteklerindeki milli müzede Kazak hanlarının hikayelerini, tarih boyunca kullanılan tamgaların anlamlarını ve muhteşem sinema gösterisi eşliğinde Kazakistan’ın turizm havzalarını dolandıktan sonra bu gökçe dağlara ve bozkırın billur göz damlası Burabay Gölü’ne veda edip Astana’ya dönüyoruz. 

Astana, bir huzur ve barış üssü olarak çağa gülümsüyor.

Büyük Bozkır’ın orta yerinde İşim Nehri’nin kanatlarında gök mavi tonlarıyla tasarlanıp kurulan Başkent Astana, ziyaretçilerini günün her saatinde ışıltılı ve görsel bir mimari şölen edasıyla karşılıyor.

Astana EXPO Uluslararası Fuar alanında Kazak Turizmi Tanıtım Ofis Müdürü Bayan Shyryn Musina ve ekibinin Kazak turizminin bugünü ve geleceğine dair yaptığı doyurucu ve bir o kadar da güzel sunumun ardından “Geleceğin Enerji Müzesi”ni ziyaret edip yetkin rehberlerden bilgi alma şansına sahip olduk. Bir sonraki durağımız “Kazakistan Milli Müzesi” idi. Burada bin yılların ötesinden çağıldayıp gelen kutlu bir milletin kültürel mirasının adım adım izlerini sürerken bazen atlara binip bozkırın derinlerine indik bazen geleneksel giysiler ve takılar eşliğinde toylara katıldık ve çoğu zaman da bir çadır hayatından Kızıl Elma’ya taşan keskin bakışların asalet yüklü muhayyilesine daldık.

Bu anlamlı ziyaretlerimizde bir taraftan kardeşlerimizin bu yüzyıla çok güçlü alt yapılarla hazırlanmakta olduğuna şahitlik edip gururlanırken diğer yandan da kendini dünyanın huzur ve barış iklimine katkı sunmaya vakfeden ışıltılı bir şehrin dostluk ve kardeşlik havasını teneffüs ettik.

1999’da UNESCO tarafından “Dünya Şehri” ödülüne lâyık görülen Astana, başta Kazakistan Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı ve Türk Devletleri Teşkilatı Ömür Boyu Onursal Başkanı Nur Sultan Nazarbayev olmak üzere yeni mayalanan çağa büyük bir vizyonla girmek isteyen mevcut Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’in liderliğinde hem ülkenin ışıldayan yüzü hem de kardeş Kazakistan Cumhuriyetinin bağımsızlığının sembolü olmaya devam ediyor. Şehrin her tarafından görülen Hoşgörü ve Barış Piramidi, Bayterek (Ömür Ağacı), Han Çadırı, Ak Orda Sarayı, Kazakistan Milli Müzesi, Nur Astana ve Hazreti Sultan Camii gibi muazzam yapılar birbiriyle uyum içinde Büyük Bozkır’ın süt mavisi güzelliğiyle el ele vererek Kazakistan Cumhuriyeti’nin bu büyük ideallerine güçlü bir şekilde yürümesinin önünü açıyor.

Çimkent’e hareket etmek üzere Nursultan Nazarbayev Uluslararası Havalimanı’na doğru giderken Büyük Bozkır’ın orta yerinde barış ve huzur temalı bir dünya şehri inşa etmeyi başaran kardeşlerimizin yeni dünyada da en güçlü şekilde yerlerini alacaklarına dair inancım perçinleniyor ve o duygularla bu güzel şehre veda ediyorum.

Elbette Hâce Ahmet Yesevi, Farabi ve Abay Kunanbay gibi kalburüstü düşünürler yetiştirip Büyük Bozkır’ı olduğu gibi dünya coğrafyalarını da akıl ve hikmetin en göz alıcı nakışlarıyla damgalamayı başaran bir milletin çocuklarına da bu yakışır.  

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com
 

 

 

Yorumlar1

  • Ahmet KARAKAYA 1 yıl önce Şikayet Et
    Hiç gitmediğimiz görmediğimiz bir şehrin heyecanını iliklerimize kadar hissettirdiğiniz için teşekkür ederiz sayın MÜRSEL GÜNDOĞDU
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat