Okumaktan Mânâ Ne?

  • GİRİŞ01.12.2022 08:32
  • GÜNCELLEME02.12.2022 09:07

Okuduğunda insanın nefesini kesen kitap ya da dizeler vardır. Öyle ki onlar, uzun süre zihninizi meşgul etmekle kalmaz sizi yoğun bir tefekkürün içine hapseder. Öyle zamanlarda ne yapsanız da başka bir şey okuyamazsınız.

Üniversitede yoğun okuduğumuz günlerdi. Din Felsefesi Hocamız Turan Koç’un odasına ziyarete gitmiştik. Bize “şu Ermiş adlı kitabı bir okuyun” demişti. Halil Cibran’ın bu eserini arayıp buldum. Vize haftasıydı. İnce bir kitap, tez zamanda okuyup bitiririm, diye ümit etmiştim. Ne gezer? Vizeler bitmiş ama kitap hala elimdeydi. Beş-altı kez okudum. Notlar aldım ve bazı bölümlerini neredeyse ezberledim. Bu kitaptan sonra uzun süre başka bir kitap okuyamadığımı hatırlıyorum. Zira hayata dair pek çok kavramı kelime kalabalığına kurban etmeden leziz bir süt haline getirmiş öyle içiriyordu okuyucusuna Cibran.

Daha yoğun bir hissiyatı nüzul sırasına göre Kur’an-ı Kerim meali okumaya başladığımda yaşamış, ilk inen “oku” emrinin günlerce tesirinde kalmıştım.

Ne okuyacaktı okuma yazması olmayan birisi? Ya da elinde bir metin olmayan insana oku emri vermenin manası ne idi? Bunu nasıl anlamamız gerekirdi? Yaratan Rabbin adıyla okumak ne demekti sonra? Zihnimde sorular yeni sualleri kovalıyor ve ben biçare onca sual sağanağının altında günlerce deli divane dolanıyordum. İşin vahim tarafı ne ikinci bir ayet okuyabiliyor ne de bu ayetin tefsirine bakıp bir nebzecik de olsa merak yangınımı söndürebiliyordum.

Nihayet bu durum dayanılmaz bir hal alınca cümle çözümlemesiyle bu yükün altından kalkmayı denedim.

Bir kâğıda “Yaratan Rabbinin adıyla oku” ayetini yazdım ve ilk kelimeden itibaren başladım üzerinde düşünmeye; yaratan. Tıpkı Google amcaya sorduğum gibi zihnime “neyi yarattı yaratan?” Diye sual ettiğimde hemen önümde binlerce sayfa beliriverdi. Bu sayfaları tek tek açıyordum. Tabiatı ve içindekileri yarattı, dedim ve buna yoğunlaştım. Sözgelimi dağları, ovaları, taşları, madenleri ve tabiat içinde gizli binlerce cevheri yarattı. Öyle ki bütün bunlar saymakla bitecek cinsten değildi. Üstelik her biri, bünyesinde binlerce cilde sığmayacak bilgiler barındırıyordu.

Sayfaları açmaya devam ediyordum ve önüme gelen her sayfada okunacak ne kadar şey olduğunun şaşkınlığını yaşıyordum.

Bitkileri yarattığını düşündüm sonra. Milyonlarca bitki çeşidinin özelliklerini, dokusunu ve kokusunu düşündükçe aklım zorlanmaya başlamıştı bile. Sıra hayvanları ve türlerini irdelemeye gelince Allah’ın yarattıklarının okumakla bitmeyeceği kanaati bende iyiden iyiye hasıl olmaya başladı. Henüz kâinatın gözbebeği insan sayfasını açmaya sıra gelmemişti bile. Öyle ya insanın iç dünyası ayrı bir hazine dış dünyası ise daha başka bir alemdi. Oku oku bitmezdi yani.

Fizik, kimya, biyoloji, coğrafya, zooloji, antropoloji, psikoloji, sosyoloji, parapsikoloji, sosyal psikoloji ve benzeri gibi onlarca ilim dalı gözümün önüne sıradağlar gibi kümelenmiş ve beni silindir gibi ezip geçmişti.

-Aman Allah’ım! Okuyacak ne kadar şey varmış meğer, diye bir yandan şaşırıp kalmışken diğer taraftan da hayata bakış ayarlarımın olabildiğince genişlediğini hissetmenin hayreti içinde kıvranmaya başlamıştım. Kaldı ki daha gözle görünmeyen varlıkların, gezegenlerin, yıldızların, güneşin, ayın ve sonsuza uzayıp giden göklerin kitabını henüz açamamış; astronomi, geometri, matematik, astroloji, kozmoloji ve metafizik gibi ilimlerin yanına dahi yaklaşamamıştım. İşte o vakitlerde vahyin sadece bir kelimesinin ağırlığıyla yüzleşmenin insana ne büyük sorumluluklar yüklediğini iliklerime kadar hissetmiş adeta dağılıp gitmiştim. Ömrünü hakikat arayışına adamış büyük mütefekkirlerin hayat hikayelerine yoğun ilgi duymam işte çıplak hakikatle bu tür bireysel yüzleşmelerden sonra kendini ele vermeye başladı.

Hz. Muhammed’in insanlık adına yaptığı muazzam devrimin tahammülü zor çilelerine nasıl sabrettiği, sahabenin mutlak teslimiyetinin sebeplerinin ne olduğu, cümle hayatını bu büyük hikmetleri anlamaya adayan kutlu alimlerimizin tefekkür sancılarının boyutlarının nereye uzandığı ve ilmin hemen her alanında at koşturup varlığın ve var oluşun esrarını keşfetmeye çalışan gerçek aydınlarımızın çabalarının altında yatan öz bilincin nereden kaynaklandığını işte o vakitlerde daha iyi anladım.   

Hayret makamında bir süre bu zihin dağınıklığıyla dolandıktan sonra ilk inen ayetin cümle çözümlemesine devam ettim; Rabbinin adıyla oku. Rab, terbiye eden anlamına gelen bir İsm-i Celal’di. Peki terbiye edenin adıyla okumak ne demekti?

Şimdiki yolculuğum bu sualin kalbine doğruydu ve bu yolda uzun süre ileri-geri dolandığımı hatırlıyorum. Neticede terbiye edenin adıyla okumanın her şeyin bir terbiye ile yani ölçülü yani düzen içinde yani hikmet üzerine yaratıldığını anlamak olduğuna kanaat getirip biraz olsun rahatladım. Millet olarak fıkıh ve akaide dair tefekkürümüzü temellendiren İmam-ı Azam Ebu Hanife ve İmam Maturidi’nin düşünce eksenlerinin merkezine neden hikmet kavramını yerleştirdiklerini o zaman daha iyi anlamıştım.

Bütün bu çabalarım beni çocukluğumdan beri ruhumu saran dizeleriyle hemhal olarak büyüdüğüm Yunus Emre’nin eşsiz ilahilerinin sahiline itmiş ve bir kez daha nefesimin kesilmesine sebebiyet vermişti.

Okumaktan mana ne? / Kişi Hakk’ı bilmektir, diyordu bizim Yunus. Arı duru bir Türkçeyle ve üstelik ummanı küçük bir bardağa sığdırırcasına veciz bir söyleyişle ifade ediyordu okumanın manasını. Hakk’ı bilmek diyordu onun için, hakikati bilmek. Yaratılışın ve var oluşun hikmetini anlamak bir bakıma. Tabiat ve kâinat nasıl bir ahenkle kurulduysa o düzeni muhafaza etmek, insanın üzerine yaratıldığı fıtratı itinayla koruyup kollamak…

Faydasız ilimden Allah’a sığınırım, diyen bir Peygamberin ümmeti olarak okumaktan elimizi çekmek dünyayı ateşe vermekle aynı anlama gelir. Zira tabiatın dengesini bozup onu tahrif etmeye odaklanmış anlayışlarla yeryüzünü imar etmekle memur kılınmış yaklaşımın savaşı dünya kurulalı beri var olmuş ve kıyamete kadar da devam edecektir. Günümüzde hikmetten yoksun yaklaşımlar tabiatın düzenini bozup onu nefes alamaz hale getirdiği gibi insan fıtratını da yerle yeksan etmiştir.

İlk inen ayetle okumakla emrolunmuş bir medeniyetin mensuplarına en ziyade her alanda derin okumalar yapmak ve ilmi yeniden tabiatın ve insan fıtratının muhafaza edilmesine hasretmek yaraşır.

Zira insanın bozulması kainattaki her dengenin altüst olması demektir ve insanın kurtuluşu dünyanın da kurtuluşu olacaktır.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel GÜNDOĞDU

Yorumlar9

  • Talip Görkem 1 yıl önce Şikayet Et
    mükemmel bir anlatım var olasın mürselim
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Metin kardeşin 1 yıl önce Şikayet Et
    Ağzına yüreğine sağlık hocam. Ne okuduğumuz da önemli bence. Okuduğumuz bizi nereye ulaştıracak. Şimdi okuyan nesle bakıp geçmişimizle alay edenleri görüp üzülüyorum. Yunus Emre. ilim kendini bilmektir diyor. Sen kendin bilmezsen ya nice okumaktır. Diyor ya. İşte bu...
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Misafir 1 yıl önce Şikayet Et
    Kainatı okuyan insanlıktan, kainatın canına okuyan insanlık!
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Mahallenin delisi 1 yıl önce Şikayet Et
    Kâinât mescid-i kebirinde, Kur'ân kâinâtı okuyor. O'nu dinleyelim... O Nur ile nurlanalım... Hidayetiyle amel edelim... Ve O'nu vird-i zeban edelim... Evet, söz O'dur. Ve O'na derler. Hak olup, Hak'tan gelip, Hak diyen ve hakikatı gösteren ve nurânî hikmeti neşreden O'dur!.. Bediüzzaman Said Nursi
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Abdullah KILIÇ 1 yıl önce Şikayet Et
    Dini kavramlar yerine seküler kavramlar bulmaya çalıştılar. Allah a inanmayı adeta alaya aldılar. Maalesef günümüzde de aynı düşünce kalıbından kurtulamayan 'bilim' insanları vardır.Gerçeklerle yüzleşmekten korktuklarını sanıyorum. O gerçekte tek başına bilimle her şeyi anlamayacaklarını bildikleri halde halen o noktada ısrarlarıdır. Allah' ı tanımadan İnsan kendini,dünyayı hele hele kainatı tanıyacağını düşünüyorsa bence boşuna çaba sarf ediyordur. Emeğinize sağlık hocam. Saygılar.... Yorumu tek seferde gönderemediğim için ikiye bölmek zorunda kaldım
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • Abdullah Tütüncü 1 yıl önce Şikayet Et
    Bütün okumalar, hak ve hakikati bulmak üzere olmalı. Bu konuda yazılmış doyurucu bir yazı olmuş. Allah kalemine güç fikrine derinlik versin üstadım.
    Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat