Bir Değerler Şairi Arif Nihat Asya; Mahzun ve Muktedir

  • GİRİŞ05.01.2023 09:31
  • GÜNCELLEME06.01.2023 09:36

7 Şubat 1904 yılında İstanbul Çatalca İnceğiz Köyü’nde dünyaya gözlerini açan Arif Nihat Asya, milli ve manevi değerlerimizi eşsiz mısralarıyla adeta yeniden ısıtıp mayalayarak milletin gönlünde taht kurmuş ve 5 Ocak 1975 tarihinde Ankara’da hayata veda etmiştir.

Arif Nihat’ın hala giderilmemiş iki hüznü vardır. Bu yüzden milletin sinesinde mahzun bir şairdir. Öte yandan o, milletimizin bin yılın ötesinden kucaklayıp getirdiği milli ve manevi değerleri bir bayrak misali vatanın mavi göklerine asıp biteviye dalgalandırarak toplumuzda silinmez iz bırakmayı başarmış muktedir bir kalemdir. Herkesin anlayacağı sadelikteki mısralarını büyük bir ustalıkla örerken yaptığı kelime seçimi ve usta işi dil işçiliğiyle şiirin milli şuurun en önemli aracı olduğunu yediden yetmişe herkese haykırmıştır. Onun şiirlerinin her kesimden insanı tesiri altına alması işte bu yüzdendir.

Arif Nihat Asya’nın yüreğini Anadolu irfanı mayalamıştır.

Tokatlı Ziver Efendi ile Tırnovalı Zehra Hanım'ın tek çocuğu olarak dünyaya gelen Arif Nihat henüz bebekken babasını kaybetmiş, annesinin yeniden evlenip Filistin'e gitmesi üzerine üç yaşından itibaren dedesinin yanına yerleşmiştir. İlk öğrenimini halasının yanında tamamlamıştır. Orta tahsilini Bolu ve Kastamonu liselerinde parasız yatılı yapmıştır. Millî Mücadele'nin karargâh şehri olan Kastamonu'daki öğrenim hayatı Arif Nihat’ın kişiliğinin mayalandığı, karakter sütunlarının ayağa dikildiği ve sanatının şekillendiği yıllardır. Böyle bir ruhla kaleme almaya başladığı şiirler ilk olarak hocası Enver Kemal Bey'in yönettiği “Gençlik” adlı dergide görücüye çıkmıştır.

Öğrenimine İstanbul Üniversitesi Yüksek Öğretmen Okulu Edebiyat Bölümü'nde devam eden Arif Nihat’ın ilk şiir kitabı “Heykeltıraş” burada öğrenciyken yayımlanır. Mezun olduktan sonra edebiyat öğretmeni olarak Adana'ya tayin olur. Bu dönemde Üsküdar Mevlevihanesi'nin son şeyhi Ahmet Remzi Akyürek'le tanışır. Bu tanışma ona dervişlik mektebinin çile kapısını aralamakla kalmayıp irfani şiirlerin yolunu da açacaktır.  Nihayet Adana'nın düşman işgalinden kurtuluşu töreni için yazdığı “Bayrak” şiiriyle tanınır ve bütün yurtta Bayrak Şairi olarak anılmaya başlanır.

Arif Nihat milli ve manevi değerler şairidir.

Arif Nihat Asya’nın muazzam dil işçiliğinin hikmeti, deriyi terbiye ederek işlenmeye hazır hale getirme mesleği yani debbağlıkla uğraşmış bir Ahi ustanın torunu olmaktan kaynaklanır zannımca. Zira en büyük dedesi Kapusuz Hacı Ahmet Efendi’nin mesleği deri terbiyeciliğidir. Onun mısralarının ruha aracısız sirayet edişinin sebebi ise köklü tarihimizden süzülüp gelen milli ve manevi değerlerin birer nakış misali harf harf işlenip herkesin anlayacağı sadelik ve zarafette şiirleştirilmesidir.

Arif Nihat’ın şiirleri bizi millet yapan ve asırlardan bu yana bir arada yaşamamızı sağlayan öz değerlerimizin gür bir çağlayanıdır. Vatan ve bayrak sevgisi başta olmak üzere hürriyet, bağımsızlık, kahramanlık, şehitlik, adalet, ümitvar olmak, musiki ve mimarimize hayranlık ile köklerimize bağlılık onun şiirlerinin vazgeçilmez ölçüleridir.

Yüreklerden taşsın / Yine imanlar

Itri bestelesin Tekbir’ini

Na’tını Galip yazsın / Mevlid’ini Süleyman’lar

Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle

Geri gelsin Sinan’lar.

Türklük ve Turancılık bilinci ile atalara saygı gibi milli değerlerimiz de onun dizelerinde coşkun bir söyleyişle dile gelir.

Şu yakın suların

Kolu neden bükülmez?

Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin

Benden doğar, bana dökülmez?

Ben ki ateşle konuşurdum, selle konuşurdum

İtil’le, Tuna’yla, Nil’le konuşurdum.

Sangaryos’u Sakarya yapan,

İkonyum’u Konya yapan dille konuşurdum.

Aynı şekilde Tevhit inancında anlamını bulan Allah ve Peygamber sevgisi başta olmak üzere bütün dini değerlerimiz Arif Nihat’ın mısralarında yüce bir ruhla görücüye çıkar.

Biz kısık sesleriz… Minareleri / Sen ezansız bırakma, Allah’ım!

Ya çağır şurada bal yapanlarını / Ya kovansız bırakma Allah’ım!

Mahyasızdır minareler… göğü de / Kehkeşansız bırakma Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu / Müslümansız bırakma Allah’ım!

Arif Nihat Asya bir Mevlâna aşığı ve bir Mevlevi şeyhidir aynı zamanda. Onun bu tarifsiz Mevlâna sevgisi vasiyetine de yansıyacak ve tıpkı onun gibi ebedi istirahatgahına Konya’da çekilmek isteyecektir. Ne var ki onun bu vasiyeti yerine getirilmemiştir. Bu durum onun birinci mahzunluğudur. İkinci mahzunluğu ise öldüğü zaman mehter marşıyla defnedilmek istemesi ve bunu vasiyet etmesidir.

Arif Nihat Asya’nın bu iki vasiyetini bugün yerine getirmek mümkün müdür bilemem ama çok iyi bildiğim bir şey var ki o da “Fetih Marşı” adıyla kaleme aldığı ve mehtere adeta yeni bir ruh üfleyen şiirinin gençlerimize yeni yüzyılın kapısını ardına kadar açacak cümle ilhamı en mükemmel şekilde muştulayacak kudrette oluşudur; 

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;

Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;

Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Öyle inanıyorum ki Fetih Marşı hem yeni mayalanan yüzyılın bir Türk asrı olmasının önünü açacak hem de sahte idealler bataklığında boğulmaya terk edilmiş gençlerimizi gönüllerinden tuttuğu gibi ölümsüz bir idealin aydınlığına kanatlandıracak milli ve manevi değerleri ihtiva eder;

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden...

Senin de destanını okuyalım ezberden...

Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Zamane çarklarının sanal mecralarında öğütülmeye çalışılan gençlerimizin yeniden özbilinç kazanmasında da Fetih Marşı bir şifa tomurcuğu gibidir;

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...

Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini?

Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;

Fatih'in İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Gençlerin tarih bilinci ve millet şuuru kazanmasında Fetih Marşı’nın katkısı bir diriliş muştusu gibidir adeta;

Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır.

Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır.

Haydi artık uyuyan destanını uyandır.!

Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın

Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın.!

Köklerden göklere yükselme idealimiz bu şiirin mısralarında billurlaşır;

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan

Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan!

Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan'dan ....

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Ve genç neslin kendini var edip gerçekleştirme ideali de…

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!

Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!

Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın?

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel GÜNDOĞDU

Yorumlar10

  • Aydın 1 yıl önce Şikayet Et
    Kabrinin Ankara Karşıyaka'da olduğundan bihaberiz.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • İnsan 1 yıl önce Şikayet Et
    "Sana selam vermeden uçan kuşun yuvasını bozacağım" diyen bir varlık bırakın şair olmayı nasıl insan olabilir.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • R Z B 1 yıl önce Şikayet Et
    bende çok beğendim... allah cc ilminizi çoğaltsın...amiin
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Necati Dizdar 1 yıl önce Şikayet Et
    Üstadım kaleminize ve yüreğinize sağlık
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • mehmet ali 1 yıl önce Şikayet Et
    işte biz ....bizi bundan güzel hiç bir anlatamaz
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat