Kişilik ve Karakterin Altı Sütunu

  • GİRİŞ12.01.2023 09:00
  • GÜNCELLEME13.01.2023 08:55

Hepimiz biliriz ki yıllara meydan okuyan görkemli yapılar güçlü temel ve sağlam sütunlar üzerine bina edilir. Kâinatın muhteşem varlığı insanın da bundan vareste olması söz konusu değildir.

İnsan en güzel şekilde yaratılmış ve Yüce Allah’ın halifesi olarak takdim edilmiştir. Böylesine yüksek potansiyele sahip bir varlığın, üzerine koca bir ömür inşa edeceği ruhî temelin çok güçlü, kişilik ve karakter sütunlarının ise çok sağlam olması gerekir. Çünkü hayat zordur, sarp geçitlerle doludur ve onun kime ne gibi sürprizler hazırladığı çoğu zaman belli değildir. Bu yüzden insanın atması gereken temelden başlayarak onun üzerine yükselteceği karakter sütunlarını her türlü sarsıntıya dayanabilecek maharet ve titizlikle inşa etmesi hayati önem arz eder.

Geriye dönüp baktığımızda tarihte iz bırakan ve gönüllerde taht kuran insanların, kişilik ve karakterlerini bir bayrak misali yaşadıkları çağın burçlarına asmayı başarmış abide şahsiyetler olduklarını görürüz.

İnsanın kendini inşa etmesinin para pulla alakası yoktur. Biliriz ki büyük meblağ harcayarak özensizce yapılmış pek çok bina ufak sarsıntıyla yerle bir olmuş ve kendine umut bağlayanları enkazı altında bırakmıştır. Bu yüzden sağlam bir temel üzerine karakter kurulumu, yoğun bir çaba ve özenle inşa edilen oldukça meşakkatli bir süreci ihtiva eder. Bunlar içimizde saklı bir potansiyeldir ve kimseye hazır şekilde verilmez. Tabiri caizse bunu dişimizle tırnağımızla kazıyarak biz kendimiz elde ederiz. Zahmetsiz rahmet olmadığı gibi emek harcamadan güçlü karakter inşası mümkün değildir.

Bizler dini değerler başta olmak üzere pek çok ahlaki erdemi hiçbir çaba harcamadan aile ve toplumdan hazır aldığımız için bunlar üzerine düşünmeye, akıl yürütmeye, emek harcamaya ve yeniden inşa sürecine ihtiyaç dahi hissetmiyoruz çoğu zaman. Bu yüzden bizi ayakta tutacak değerleri içte mayalamayı, şekillendirmeyi ve kişilik-karakter oluşumuna sağlam birer sütun olarak eklemeyi başaramıyoruz. Oysa bu konuda öylesine güçlü bir teorik-pratik altyapıya sahibiz ki bunlardan iyi bir insan, iyi bir toplum, insanı merkeze alan mükemmel bir medeniyet çıkmaması ve bütün cihanı sarıp sarmalamaması akla ziyan bir durumdur. Nitekim kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim insanın güçlü bir karaktere sahip olması için gerekli bütün nüveleri bünyesinde barındırırken Sevgili Peygamberimiz de hayatı boyunca erdemli insanı inşa etmenin mücadelesini vermiştir.

İnançla, ihlas ve samimiyetle bu yola çıkanın atacağı temel iyi niyettir. İnsan en önce içinde bunu mayalamalı ve bu çabaya koyulmalıdır. Zira insan, öz harcını nasıl karar ve onu nasıl mayalarsa hayatın her safhasında bu biricik çabanın tezahürleri ortaya çıkar. İyi niyet olmadan üzerine bina edilen her şey çökmeye mahkumdur ve iyi niyet dünyanın en değerli hazinesidir.  

Nitekim Sevgili Peygamberimizin şu hadisi bu durumu layıkıyla izah eder;

“Ameller ancak niyetlere göredir. Kişi için ancak niyet ettiği şey vardır…”

Yüce Allah tarafından güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen ve insanlara en güzel örnek olarak takdim edilen Sevgili Peygamberimizin şu hadisi, iyi niyet üzerine inşa edebileceğimiz kişilik ve karakterimizin altı sütununu bizlere işaret etmesi açısından hayati önemdedir;

“Şu altı şey hakkında söz verin, Cennet’e gireceğinize kefil olayım."

Cennetin “insanın ulaşabileceği nihai huzur ve mutluluk otağı” olduğunu hesaba kattığımızda bir insanı sonsuz huzura kavuşturacak kişilik ve karakterin altı sütununun önemi daha belirgin şekilde ortaya çıkar.

Efendimizin işaret buyurduğu altı husus şunlardır;

  1. Konuştuğunuz zaman doğru konuşun.
  2. Vaatte bulunduğunuz zaman yerine getirin.
  3. Emanet hususunda güvenilir olun.
  4. İffetinizi muhafaza edin.
  5. Gözlerinizi haramdan koruyun.
  6. Ellerinizi haramdan uzak tutun.

Doğruluktan sözünde durmaya, güvenilirlikten iffeti muhafazaya, göz ve elleri haramdan uzak tutmaya kadar İslam’ın özünü ifade eden bu hususları iyi niyet temeli üzerine birer sütun olarak işleyip kişilik anıtı olarak dikmeyi başaran insan, hiçbir sarsıntıyla devrilmeyeceği gibi bir karakter abidesi olarak toplumun baş köşesinde asırlarca yaşamaya devam edecektir.

Geçmiş devirlerin olduğu gibi çağımızın da en büyük yanılgısı odur ki insanın gözü hep dışarıdadır. Kendi dışındaki her şey insanın biricik ilgi odağıdır. Oysa insan kendisi olmadan hiçbir şey olamaz. Teknolojinin sanal nimetleriyle dış dünyanın renk cümbüşüne dönüştüğü günümüzde insanın bu ışıltıdan kendisini çekip çıkaracak ne hali ne de mecali kalmıştır. Dışa dönük bu boyun tutulmasına akıl ve vicdan kırılması da eklenince insanlar bu ışıltılı dünya aygıtlarının sadık birer kölesi haline dönüştüler. Bütün bunlar tıpkı plastik bir emziğin ağlayan çocuğu susturması gibi insanı avutan ama fersah fersah da kendinden uzaklaştıran durumlardır.

Velhasıl insan, kendi dışındaki her şeyle hemhal olmaktan fırsat bulup bir türlü kendine dönemiyor ve kendi kişilik/karakterini inşa etmeye vakit ayıramıyor. İşte bu yüzdendir ki böylesine zorlu bir çabaya girişmeyi göze almaktansa miras yoluyla elde ettiği değerlerin kuru edebiyatını yapıp kendini avutmakla yetiniyor sadece.

Kültürün, edebiyatın, sanatın ve kişilik/karakterin bir meta haline dönüşüp sanal marketlerde bolca etiketlenmesi de bu yüzden aslında.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com

Yorumlar1

  • İbrahim Alkılıç 1 yıl önce Şikayet Et
    Değerli Bulancak lı hemşerim, bu yazdığın yazının altına aynen imzamı atarım. Allah razı olsun.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat