Bu hafta içinde ülkemizin yarınlarına dair bir kültürel devrimle yüzleştik. Adeta yepyeni bir anlayışın muştusuyla sevince gark olduk ve kış mevsimine inat aydınlık yarınlarımıza dair umutlarımız olabildiğince yeşerdi.

Elbette Rami Kütüphanesi’nden bahsediyorum.

Klasik kütüphane algısını modern zamanların sosyolojisiyle harmanlayan muasır bir yaklaşıma şahitlik ettik tarihi Rami Kışlası’nda. Kültür ve medeniyetimizin geleceği ile yarınlara doludizgin yürümek isteyen gençlerimiz ve kitapsever dostlarımız adına büyük bir heyecan duydum bundan. Öyle ya üniversite yıllarından bu yana gittiği her yere en az iki valiz kitapla seyahat eden ve o yıllarda satın alamadığı kitabı kitapçı dükkanlarının rafları arasında her gün onlarca sayfa okuyarak bitirmek zorunda kalan birisi için bundan daha fazla heyecan veren ne olabilirdi ki?

Bu yüzden Rami Kütüphanesi’nin açılışını büyük bir beğeniyle takip ettim. O bölgede ya da oraya yakın yaşayan gençlere ve kitapseverlere imrenmekten kendimi alamadım bir türlü.   

Ankara Millet Kütüphanesi ülkemizdeki kütüphane çıtasını dünya ölçeğine yükseltmişti. Şimdi Rami Kütüphanesi’yle bu seviye daha da yükseklere çıktı. Zira 250 yıllık tarihi birikimin ihtişamını taşıyan Rami Kışlası aslına uygun restore edilerek bir dizi inşa çalışmalarının ardından adeta bir bilgi sığınağı olarak yeniden nefes almaya ve aydınlık yarınlarımıza umut kapısı olmaya başladı. Bu ülkenin yarınlarının kültürel bir devrimle inşa edileceğini çok iyi bilen maharetli eller uzun uğraşılar neticesinde bu tarihi yapıyı çocuklardan gençlere, üniversite öğrencilerinden akademisyenlere ve toplumun her kesimine hitap edecek bir bilgi otağı şekline büründürdü ve yeni bir çağa mayalanan bu ülkeye 51.000 metrekarelik genişliğiyle dünyanın en büyük kapalı peyzaj alanlarından birine sahip kütüphanesini kazandırdı.

On ayrı ihtisas kütüphanesi bulunan bu muazzam mekân bundan sonra seminer salonlarıyla; eğitim, kültür ve sanat etkinliklerine, sergi salonlarıyla; güzel sanatlardan geri dönüşüm ürünlerine kadar geniş yelpazeli sergilere, okuma salonlarıyla; 7/24 kitap okumak, ders çalışmak ya da araştırma yapmak isteyen herkese, engelli merkezleriyle; engelli bireylerin kusursuz bir kütüphane deneyimi yaşamasına konforlu ve ferah bir alanda ev sahipliği yapacak.

Kütüphaneler yüzyıllardan beri aydınlanmanın, yeni çağa mayalanmanın ve geleceğe umutla bakabilmenin ana merkezleri olmuştur. Tarihte her nerede büyük bir medeniyet filizlenmişse onun arka planında zengin kütüphanelerin olduğunu görürüz. Yeni bir tarih yazmanın arifesinde olduğumuz bu günlerde bu aziz ülkede yöneticilik yapan herkesin Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın bu güçlü iradesini dikkate alarak bulundukları il ve ilçelerin en güzel mekanlarında dünya ölçeğinde kütüphaneler inşa etmeleri artık kaçınılmaz hale gelmiştir. Her ölçekteki belediyemizin böyle bir yarışın içine girmesi ise tıpkı şehir hastanelerinde olduğu gibi aynı millet bahçelerinde yapıldığı gibi kültür alanında da yepyeni bir kültürel dönemin kapısını aralayacaktır.

Gençlerimizi toplumsal özelliklerinden koparan, onları hızla bireyselleştiren ve bu sayede yalnızlaştırıp kendi ağına takmak isteyen çok güçlü bir modern çağ dalgasıyla karşı karşıyayız. Öyle ki bu tufan gençlerimizin hayata dair dirençlerini ve geleceğe dair umutlarını kırıp parçalıyor, günden güne yok etmeye çabalıyor. Gençlerimize yönelik bu sinsi vahşet, akıllı cihazlar aracılığıyla sosyal medya ortamlarında daha cafcaflı bir sosyalleşme vaat edilerek yapılıyor. Neticede bu çağ, sosyal medya bağımlısı haline dönüştürdüğü gençlerimizi ailelerinden, akrabalarından, arkadaş çevrelerinden, kendi tarih ve toplumlarından uzaklaştırarak sanal sosyal ortamların sadık birer kölesi haline getiriyor.

Gençlerimiz evde oldukları zamanlarda bu tür sanal tehditlerin, sosyalleşmek adına yöneldikleri kafelerde ise vakit ve nakit tüketiminin esareti altına giriyor. Onların böyle bir dönemde sığınabilecekleri en güvenli limanlar şüphesiz çağın ruhuna uyarlanmış kütüphaneler olacaktır.

İnanıyorum ki 7/24 açık olup gençlerimizin güvenli, temiz, ferah ve sağlıklı alanlarda bilgiye ulaştıkları, çay, kahve gibi bireysel ihtiyaçlarının karşılandığı bu yeni kütüphanecilik yaklaşımı modern çağın çarkları arasında savrulan gençlerimize bir şifa iksiri olacaktır. Bu kültürel devrimin hız kesmeden bütün yurt sathında yaygınlaşması en büyük dileğimizdir. Bunu başarabilirsek hem gençlerimizin ülkelerine dair inanç ve bağlılığı perçinlenecek hem de geleceğe dair umutları olabildiğince güçlenecektir.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com