İnsan kirlenince…

  • GİRİŞ16.03.2023 08:09
  • GÜNCELLEME17.03.2023 09:35

Her türlü kir ve paslanmaya karşı bir çözüm üretebilir ve hayatta bu türden maddi kirlerden arınmanın değişik yollarını bulabiliriz. Bu konuda oldukça iyi de sayılırız aslında.

Market reyonlarında temizlik malzemelerinin satıldığı ayrı bölümlerde bu ihtiyacı karşılayacak onlarca çeşit ürüne rastlıyoruz. Üstelik dünyada temizlik söylemleri de hızla yaygınlaşıyor, toplumuzda “temizlik hastası” gibi deyimler gittikçe çoğalıyor. Ne var ki konu insan kirlenmesine gelince işte tam da orada durup kalıyoruz. Neredeyse sesimiz, nefesimiz kesiliyor.

Çünkü insan kirlenmesi her geçen gün artıyor ve adeta bir virüs gibi toplumun her katmanına hızla yayılıyor. Üstelik marketlerde insan kirlenmesine çözüm ütecek herhangi bir reyon olmadığı gibi bu hususta henüz geliştirilmiş bir ürün de mevcut değil.

Oysaki insan kirlenmeye başlayınca kirleniyor her şey; çevre kirleniyor, tabiat kirleniyor, toplum kirleniyor, dünya kirleniyor ve kâinat kirleniyor.

Elin, ayağın ve şekil-şemalin kirlenmesinde ne var? Onu harekete geçiren akıl kirleniyor. Bedenin kirlenmesinde ne var? İnsanın özü olan kalp ile onu değerli kılan vicdan kirleniyor. Ve nihayet gözün kirlenmesinde ne var? Onu besleyen gönül kirleniyor.

Gıdanın, havanın, suyun, çevrenin, tabiatın ve kâinatın kirlenip dengesinin bozulduğundan bahsetmeden önce insan kirlenmesinden söz etmeliyiz. Zira bütün bunların hepsi insan kirlendiği için oluyor ve insanı düzeltmeden bunların hiçbirinin temiz kalması da mümkün değildir. Akıl, vicdan, kalp, gönül gibi fıtri değerleriyle hakikati aramaya, ürettiğini bölüşüp paylaşmaya ve tabiatı koruyup kollamaya memur edilmiş insanı bu doğal özgürlük dengesinden koparıp tüketimin kölesi haline getiren modern çağ yaklaşımlarının kirlerinden arındırmadıkça temiz bir insana ve tertemiz bir dünyaya kavuşma şansımız olmayacaktır.

Dış güzelliğin iç güzelliğe galebe çaldığı, şeklin öze öncelendiği, maddenin manayı ezip yok ettiği ve dış temizliğin iç temizliğe tercih edildiği bir dünyada en azından şekille öz, içle dış ve madde-mana dengesi sağlanmadan insanın ve dolayısıyla dünyanın bir dengeye kavuşma ihtimali bile söz konusu olamaz.

Temizliğin maddi ve manevi olarak iki boyutu olduğu gibi kirlenmenin de madde ve mana boyutu vardır.

Virüs kapmış insanı ilaçla tedavi edebilirsiniz. Ne var ki virüsün kaynağını kurutmazsanız insanlığı virüslerden arındıramazsınız. Aynı bunun gibi kirlenmiş ellerimizi uygun deterjanla temizleyebiliriz ama bu, doğayı talan eden, hakkı olmayan şeye uzanan ve şiddete yönelen eli dezenfekte ettiğimiz anlamına gelmez. Zira onun daha farklı bir arınmaya ihtiyacı vardır ve ne yazık ki onca teknolojik gelişmeye rağmen bunu sağlayacak maddi bir ürün henüz geliştirilemedi. Hal böyle olunca insan olarak dışarıdan ne kadar temiz görünsek de türlü kirliliklere imza atmaktan geri durmuyor ve estetik-kozmetik imkanlarla dış görünüş itibarıyla güzelleşmeye çalışsak da bin bir çeşit çirkinliğin müsebbibi olmaya devam ediyoruz.

İnsan, özünden uzaklaştıkça kirleniyor ve kendisine yabancılaşıyor.

Özünden savrularak tamahkarlığın, her çeşit hırsın ve doyumsuzluğun nihayet bulmayan girdabında yaşamaya mahkûm olan insanın temiz kalmasından ve tabiatla barışık yaşamasından bahsetmek mümkün değildir. Bu, modern çağın bir dayatmasıdır aslında. Böyle bir durumda kirlenmemek için ağır bedeller ödemeyi göze almak ve inadına direnmek gerekir belki de. Bu zorlu süreçte insan ilk bakışta zarar etmiş görünse de kirlenmemek ve huzurlu kalmak gibi hiçbir maddi meblağın temin edemeyeceği devasa zenginliklere ulaşabilir.

Zira eller ve gönüller temiz kalmadan ekmeğimiz, havamız ve suyumuz temiz kalmadığı gibi ne her şeyi tarttığımız terazinin ayarı düzen tutar ne de öksüze, yetime, ihtiyaç sahibine, ana-babaya, konu komşuya, hakka ve hakikate ulaşan bir şefkat eli bulunur.

Fert bozulmadan toplum, toplumlar hastalanmadan da dünya denge tutmaz. İnsan kirlenmeden de dünya kirlenmez.

Temiz kalmak ve tertemiz bir toplumda hayat sürmeyi arzuluyorsak gözlerimizi uzaklardan ve başkalarından çekerek en önce kendimize odaklanmalı ve maddi-manevi temizliğimizi birinci gündem maddesi haline getirmeliyiz. Hareket noktamız burası olursa temizlik noktasında ilk düğmeyi doğru iliklemiş ve böylece istikamet üzere kalmış oluruz. Zira biz bu konuda işe kendimizi değiştirerek başlamazsak toplumun da değişme şansı olmayacaktır;

“Şüphesiz ki bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah da onların durumunu değiştirmez.”  Ra’d Suresi 11. Ayet

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel Gündoğdu

murselgundogdu@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat