Ölçü medeniyetinden ölçüsüzlük çölüne savrulmak

  • GİRİŞ08.06.2023 09:10
  • GÜNCELLEME09.06.2023 08:49

Medeniyetimizin en ayırıcı vasıflarından birisi ölçüyü merkeze almasıdır. Öyle ki medeniyetimize göre var olan her şey belli bir ölçüye göre yaratıldığı gibi kâinatta cereyan eden her şey ise belli bir hesaba göre hareket etmektedir.

Ölçme ve hesap, matematik ilminin alanına giren mevzulardır. Ölçmek, biçmek, toplamak, çıkarmak, çarpmak, bölmek ve inceden inceye hesap-kitap yapmak matematiğin olmazsa olmazları arasındadır. Bu demektir ki bizim medeniyetimizi layıkıyla anlayabilmek için her şeyden önce iyi bir hesap kitap uzmanı yani matematikçi olmak gerekir. Bu sayede medeniyetimize mensup bir Müslüman, iğneden ipliğe varıncaya kadar yaratılan her şeyin üzerine inşa edildiği ölçü/sistem hakkında derinlemesine tefekkür edebilsin ve bu kutlu medeniyetin derin köklerini gerçek manada anlayabilsin. Yine hiçbir şeyin ölçüsüz/hesapsız yaratılmadığını hakkıyla bilsin ve kâinatın her zerresine hâkim olan bu ölçünün başta kendi hayatları olmak üzere yaşamın bütün alanlarına sirayet edebilmesinin yoğun çabasına koyulsun. Ölçüsüzlükten, dengesizlikten, bozgunculuktan ve her konuda haddi aşmaktan da olabildiğince uzak dursun.  

Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim bu hususta manifestolarla doludur. Örneğin Yüce Allah, Kamer Suresi 49. Ayette şöyle buyurur;

"Gerçekten biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık."

Rahman Suresi 5-8. Ayetlerde ise şöyle buyurur;

"Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir. Yıldızlar ve ağaçlar Allah'a secde ederler. O, göğü yükseltti ve ölçüyü koydu. Sakın dengeyi bozmayın.”

Yine Furkan Suresi 2. Ayette şöyle buyurur;

"Allah her şeyi yaratan ve yarattığına belli bir ölçüye göre düzen verendir."

Kutlu medeniyetimizin temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’deki bu ve benzeri aforizmalar, ölçü medeniyetine mensup Müslümanları matematik başta olmak üzere fizik, kimya, biyoloji, astronomi, felsefe, mantık, teoloji, geometri gibi varlıkların üzerinde yaratıldığı ölçü ve hesabı bilmeye dair bütün ilim dallarına kayıtsız şartsız yönlendirdiği gibi yaratılışın derin hikmetlerini anlamaya da tam manasıyla memur kılmaktadır. Biz Müslümanlar bu görev emrini yeterince idrak ettiğimiz dönemlerde dünya ilim, kültür ve medeniyet mirasına kalıcı izler bıraktık. Dünya ölçeğinde büyük bilginler yetiştirdik. İlimde, kültür ve sanatta öncü olduk. Ne zaman ki ilim işlerinden filim-fırıldak işlerine evrildik, işte o zamanlar ilimle uğraşan sair medeniyetlerin ürettikleri mamullerin sadık birer tüketicisi haline geldik.

Bunun anlamı modern zamanlarda akıl tutulması yaşamaktır. Kelimenin tam manasıyla ölçü medeniyetinden ölçüsüzlük çölüne savrulmaktır.

Düştüğümüz yerden ayağa kalkmamız gerekiyor.

Müslümanların ilim, kültür ve sanatta akıl tutulması yaşaması neticesinde modern dünyaya medeniyet ölçeğinde bir alternatif sunamaması, dünyayı sadece içinde yaşanmaz bir hale getirmekle kalmadı aynı zamanda bütün mazlum coğrafyaları da kan ve gözyaşı seline maruz bıraktı.

Ümmi bir peygambere ilk nazil olan emrin “oku” olmasının hikmetinin bütün kainatın üzerine yaratıldığı ölçüyü okumak, araştırmak ve anlamak olduğunu hesaba katmadan, beşikten mezara kadar ilim öğrenmenin künhüne yeterince vakıf olmadan, ilim Çin’de de olsa onu almamız gerektiğini iliklerimize kadar idrak etmeden, ilim öğrenmenin kadın-erkek bütün Müslümanlara farz kılındığının bilincine varmadan ve bilenlerle bilmeyenlerin asla aynı olmayacağını zihinlerimize iyice yerleştirmeden modern zamanlarda bizim için revan olacağımız hiçbir medeniyet yolu ve yolculuğu olmayacaktır. 

Bugün itibarıyla matematik dahil yukarıda saydığım ilim dallarının tamamı batı kültür ve medeniyetinin renkleriyle boyanıp desenlenmiş, onların ideallerine hizmet etmek amacıyla şekillenmiş ilimlerdir. Yaratılan her şeyin ölçüsünü ve kâinatın üzerine bina edildiği muhteşem düzeni ortaya çıkarıp bütün insanlığa hizmet etmesi gereken bu ilimler ne yazık ki kendilerini diğer insanlardan üstün gören, medeniyetlerine şerik kabul etmeyen ve tek gayeleri kendi halklarının mutluluğu olan indirgeyici ve ayrımcı medeniyet sahiplerinin elinde bütün insanlığı sömürmektedir.  Nitekim bugün dünyanın farklı coğrafyalarındaki her türlü yer altı ve üstü kaynaklardan tutun da insanlığın ortak alanı olan uzay zenginliklerine kadar her şey böyle bir anlayışın sömürü ve işgali altındadır.

Matematik ve fen bilimlerine sosyal bilimler aşısı yapmamız gerekiyor.

Yeryüzünde hiçbir ayrıma tabi tutmadan bütün insanlığın mutluluğunu esas alan alternatif bir medeniyet kurma şansına sahip tek ülke biziz. Bu konudaki en büyük şansımız ise genç nüfusumuzdur. Gençlerimizin önüne anlaşılır bir hedef konduğu zaman onları hiçbir engel yolundan çeviremez.

Günümüz eğitim sisteminde gençlerimiz; matematik ve fen bilimlerindeki formüllerin ne işe yaradığını, bunların gerçek hayatla bağlantılarının ne olduğunu, bunların medeniyet bağlamında ne gibi anlamlar ifade ettiğini açık-seçik öğrenme şansına maalesef sahip değiller. Ne yazık ki bu konuda uzun zamandan beri Batı medeniyetinin dokusu ve kokusu esas alınarak formüle edilen bu ilimlerin özünden ziyade kabuğuyla meşgul olan bir eğitim sistemiyle karşı karşıyayız. Alternatif bir medeniyet kurmak istiyorsak matematik ve fen bilimleri noktasında bu kısır döngüyü bir an önce aşmamız, bu akıl tutulmasına nihayet vermemiz ve bu kadim ilimlerin medeniyet ölçeğinde ne anlam ifade ettiğini gençlerimizin beyinlerine nakış nakış işlememiz gerekiyor. Bunun en kestirme yolu ise matematik ve fen bilimlerine güçlü bir sosyal bilimler aşısı yapmaktan geçer. Bu sayede gençlerimiz varlıkların üzerine inşa edildiği ilahi ölçünün ve yaratılan her şeyin belli bir hesaba göre hareket ettiğinin hikmetlerine kolayca vakıf olabilirler. Buradan hareketle de evrensel bir yaklaşım içinde sadece belli bir zümreye değil bütün insanlığa fıtrata uygun huzur ve mutluluk ölçüsü sunabilecek anlayışa ulaşabilirler. Kâinatın dengesini ve düzenin koruyacak güçlü adımlar atabilirler. Daha da önemlisi dünya coğrafyalarını ve uzayı sömürge alanları olarak görenlerin karşısına daha güçlü ilmi donanımla çıkabilirler.

Surda açılan gedik; genç mühendislerimiz medeniyet sevdamızı harlamaya devam ediyor.

Ülkemizin alternatif bir medeniyet ortaya koyabilme adına tam bağımsızlık yolunda yerli ve milli teknolojide son yıllarda attığı dev adımlarda binlerce genç mühendisimizin baş rolde olması yarınlarımız açısından oldukça sevindirici bir durumdur. Bu gidişle onların sayısı yakın bir gelecekte on binleri aşıp yüz binlere ulaşacaktır. Bu durum ilmin özünden mahrum bırakılıp kabuğuna mahkûm edilen talihsizliğimizi yerle bir etmekle kalmayacak, çağa yürüme irademizi de iyice hızlandıracaktır.

Öyle inanıyorum ki yeni mayalanan yüzyılın en önemli kavşağında ortaya konan bu güçlü irade çiçeklenip meyvelerini artırdıkça bütün mazlum coğrafyaların hararetle beklediği kutlu medeniyet doğumu gerçekleşecek ve dünya güçten yana değil hak ve adalet ekseninde yeniden şekillenecektir.   

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel Gündoğdu

murselgundogdu@gmail.com   

 

Yorumlar2

  • Ali Kurt 10 ay önce Şikayet Et
    Hocam Allah razı olsun.Harika
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Burhan DURAN 10 ay önce Şikayet Et
    Temennilerine Katılıyorum Abi İnş.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat