Ramazan, İlahi Merhamet İklimidir

  • GİRİŞ14.03.2024 08:01
  • GÜNCELLEME15.03.2024 08:51

Mübarek Ramazan-ı Şerif mevsiminin olanca hikmetleriyle gönül kapılarını açtığı günlerdeyiz.

Kıymetini bilenler için bir diriliş, arınış ve kurtuluş muştusudur on bir ayın sultanı. Biz bilemedik, biz unuttuk. O yüzden bu ilahi merhamet iklimi, epey zamandır bir rahmet halesi olarak doğmuyor ufuklarımıza. Bir mağfiret meltemi olarak dokunmuyor zihinlerimize. Gönüllerimiz perme perişan, akıllarımız puslu, gözlerimiz yaşlı. Acılar, kesif acılar üşüşüyor coğrafyalarımıza. Yüreklerimiz bir çöl kadar kurak.

Yine de bizim savrulmuşluğumuzu unutup, gün ve gecelerin arasından kutlu bir uyarıcı olarak çıkıp geldi Ramazan. Hoş geldi, sefalar getirdi.

Önce içerden savrulduk. Sonrası hüsran…

Epey zamandan beri yaşadığımız çağın bizi dostça sarıp sarmalamadığını anlayamadık. Bu asrın bizi, bizde hiçbir zaman bulunmaması gereken şeylere mecbur bıraktığını hissedemedik, göremedik, fark edemedik. Yüzyıllar var ki gafletteyiz, nisyandayız.

Kendimizden, bin yılın ötesinden süzülüp gelen değerlerimizden, kültür ve medeniyet köklerimizden ırağa düşeli bir hayli zaman oldu. Mümbit gönül bahçelerimizin topraklarını yabancı kültürler sürüyor, coğrafyalarımızı onlar istila ediyor, ekinlerimizi yad iklimler tarumar eyliyor. Medeniyetimizin bize vadettiği efendiliğe sırt çevirdiğimizden beri yabancı kültürlerin kıskacına kapıldık. Bir tür gönüllü köleler haline dönüştük kendi topraklarımızda. Önce zihinlerimiz köleleşti ardından bedenlerimiz…

Önce zihinlerimiz kuşatıldı ardından coğrafyalarımız. Önce ruhlarımız istila edildi ardından her şeyimiz.

Bunu fark edemedik. Çağın sükûn bulmayan arzuları gibi biz de daha çok şeye sahip olabilme yarışına girdik. Çağın dizginlenemeyen tutkuları gibi biz de ihtiraslar bataklığına saplanıp debelenmeye başladık. Önce zihinlerimizi boş beleş meselelerle ardına kadar doldurduk, düşünemez hale geldik. Sonra bedenlerimizi ağzına kadar tıka basa doldurabilmenin telaşına koyulduk, nefes alamaz hale geldik. Nihayet ruhlarımızı eşyanın kalabalığında boğduk, şuursuzca yaşamaya başladık. Böylece daha çok tüketelim derken tüketimin kölesi olduk ve daha çok şeye sahip olalım derken bu çağın üreticilerinin sadık birer hizmetkarı haline geldik.

Oysa hangi kuş, sırtına yüklenmiş ağırlıklarla göklere kanat çırpabilirdi? Ve hangi insan, yüreğe istiflenmiş lüzumsuz yükle sonsuza kanatlanabilirdi?

Özgürlüğün biriktirmekle değil eksiltmekle olduğunu unutturdu bu çağ bize. Şükrün en büyük zenginlik olduğunu da. Tıpkı mutluluğun mal yığmakla değil fazlalıklardan kurtulmakla mümkün olacağını unutturduğu gibi.

Sonra dışarıdan kuşatıldık, ahvalimiz perişan…

İçte savrulan dışta toparlanabilir mi? İçte kaybeden dışta bulabilir mi? Ruhta mağlup olan bedende galip gelebilir mi? İçte ayrı düşen dışta bir olabilir mi?

Bu çağ, hız yapalım derken daha çok kaza yaptırdı bize ve daha fazla haz alalım derken yok oluş bataklığına daldırdı bizi. Günün sonunda kendi hayatlarımızın mimarları olacağımız yerde başkalarının hayat hikayelerine figüran olmakla ömürleri tamamlar ettik. Okumayı terk ettik, cahilleştik. Düşünmeyi terk ettik, düşünenlerin hizmetkarı olduk. Üretmeyi terk ettik, tüketimin kölesi olduk. Birlik-beraberliği terk ettik, bir olmayı başaranların kuklaları haline geldik. Dünyayı imar etme misyonumuzu unuttuk, dünyayı istila edenlerin tahakkümü altına girdik.

İşte Mübarek Ramazan, her yıl böylesine fıtrat kırıcı, silici ve yok edici alışkanlıklarımıza bir başkaldırı mevsimi olarak çıkıp gelir aramıza ve biz onun bu devrimci çağrısını sürekli unuturuz.

O, Kur’an ışığında öze dönüş çağrısı için, diriliş için, arınış için ve ebedi kurtuluş için bıkıp usanmadan çalar kapılarımızı ve biz ona sağır kesiliriz.

O, ayarı bozulan ruh-beden dengesinin yeniden tesisi için misafir olur hanelerimize ve biz onun hikmetlerini fark etmeyiz bile.     

Yine de o, bizim savrulmuşluğumuzu, dağınıklığımızı ve unutmuşluğumuzu unutup gün ve gecelerin arasından bu yıl da yıl kutlu bir uyarıcı olarak çıkıp geldi hanelerimize. Hoş geldi, sefalar getirdi.

Acılarımıza, hüsranlarımıza, köleleştirilmiş ruhlarımıza ve istila edilmiş gönül coğrafyalarımıza şifalar sunması dileğiyle bütün dostların Ramazan Mevsimi mübarek olsun.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel Gündoğdu

murselgundogdu@gmail.com

Yorumlar7

  • Ayhan 1 ay önce Şikayet Et
    Kaleminize sağlık sayın yazar gönlümüze tercüman oldunuz teşekkür ederiz.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • tas 1 ay önce Şikayet Et
    Çok güzel bir tespit. Tebrikler..
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • tas 1 ay önce Şikayet Et
    Biz bu nesli nasıl kendine getirebiliriz? Ne yapmalı, Nasıl yapmalı? Bir türlü işin içinden çıkamıyoruz. Rabbim kolaylıklar versin. Bizleri muzaffer kılsın İnşaallah.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • YASİN YILDIRIM 1 ay önce Şikayet Et
    umarım bu ayın rahmeti ve bereketi gönül perdelerimizi aralarda; muhtaç olduğumuz nur yüzümüze vurur. Yaradan her zaman merhametlidir lakin kulları şu aralar maraza peşinde. Yine Yaratanın rahmeti sonsuz.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Abdullah 1 ay önce Şikayet Et
    Çok trajik ve derinlikli bir tespit, teşekkür ve tebrik ederim.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat