Dünya kalabalıklaşırken insan yalnızlaşıyor
- GİRİŞ28.08.2025 09:08
- GÜNCELLEME28.08.2025 09:08
Anadolu topraklarını ilim, irfan ve hikmet parıltılarıyla asırlardan beri mayalayan gönül tabiplerimizden Yunus Emre, “Şöyle garip bencileyin” adlı derin anlamlar yüklü şiirinde şu veciz ifadelerle sesleniyor çağımıza;
“Bir garip ölmüş diyeler/ Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar/ Şöyle garip bencileyin…”
Bu dizeler, insanın gittikçe yalnızlaştığına ve bireyin gelecek çağların tenha dehlizleri arasında kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya bulunacağına dair çok güçlü bir öngörüdür aslında; Kimsenin kimseden haberinin olmayacağı, kim ölmüş kim kalmış hiç kimsenin umursanmayacağı ve insani hasletlerin gittikçe daha da sıradanlaşacağı bir döneme hızla yaklaşıldığının muhteşem bir öngörüsü...
Bizim Yunus’un bu öngörüsü an itibarıyla gerçekleşmiş durumda.
Modernleşme olgusu insanlığın önüne önemli sorunlar çıkardı ki günümüzde bunların en yaygın olanlarından biri kuşkusuz “Yalnızlık Salgını”.
Dünyada şehirleşme, dijitalleşme ve bireyselleşmenin hızla artmasıyla birlikte insanlar, fiziksel olarak kalabalık ortamlarda bulunsalar bile kendilerini duygusal ve sosyal bağlardan yoksun hissetmeye başladılar. Bu durum gençleri olduğu gibi yaşlıları da doğrudan etkisi altına aldı.
Hal böyle olunca insanlar hem fiziksel hem de zihinsel olarak ciddi sağlık sorunlarıyla yüz yüze geldiler.
Bu salgına kapılıp yalnız yaşamaya başlayan insanlarda kaygı ve depresyon başta olmak üzere demans gibi hastalıkların diğer bireylere oranla çok daha fazla görüldüğü, kalp krizi ile felç riskinin arttığı ve yaşam süresinin kısaldığı sağlık otoriteleri tarafından sıklıkla dile getirilen hususlardan sadece birkaçı.
Bu salgının etkileri daha büyük hasarlara sebep olacak gibi…
Bu cümleden olarak Japonya’da, kendini toplumdan tamamen soyutlayan ve evden dışarı çıkmadan yaşayan insanlar sendromu yayılmaya devam ediyor. Japonlar buna “hikikomori” diyorlar. Bu yüzden Birleşik Krallık'ın ardından Japonya da “Yalnızlık Bakanlığı” ihdas etti. Yine Güney Kore'de her yıl binlerce insan yalnız ölüyor. Bizim Yunus’un dediği gibi bunların cesetlerinin bulunması bazen günler hatta haftalar alıyor. Güney Kore'de bu durum öyle can yakıcı bir duruma evrilmiş olmalı ki hükümet bu sorunla mücadele için Başkent Seul'de milyon dolarlar harcayarak, "kimsenin yalnız kalmayacağı bir şehir” oluşturmak için kolları sıvamış durumda.
Yalnızlık salgınıyla mücadelede ülkeler bazında alınan tedbirler bunlarla sınırlı değil elbette ve öyle görünüyor ki gün geçtikçe dünya devletleri bu konuda daha kapsamlı çözümlere ihtiyaç duyacaklar.
Dünya küçük bir köy haline geldiğine göre ülkemizin bu tür salgınlardan etkilenmeme şansı yok.
Müslüman bir ülke olarak yalnızlık salgını ve benzeri psikolojik-sosyolojik travmalara dair bazı avantajlara sahip olmamıza rağmen, dünyayı kasıp kavurmakta olan bu salgın elbette bizi de derinden etkilemekte.
Bir kere Müslüman bir bireyin inancı gereği hiçbir durumda kendisini yalnız ve çaresiz hissetmesi mümkün değil. İslam anlayışına göre kâinatın yaratıcısı ve her şeye gücü yeten Yüce Allah, her zaman ve zeminde insana şah damarından daha yakındır zira. Buna ilave olarak toplumumuzun genetik yapısında zekât, sadaka, fitre, kurban, infak, isar, ikram ve komşuluk hakkı gibi yardımlaşma-dayanışma ve paylaşma merkezli kriz savar değerlerimiz var. Bir de toplumuzun her alanında gönüllülük esasına göre teşkilatlanmış yardımlaşma ve dayanışmayı esas alan sivil toplum kurumları var ki bunlar da toplumsal yapının ayakta kalıp güçlenmesine zemin hazırlıyor.
Bu dini, milli ve kültürel değerler manzumesi bireysel- toplumsal çaresizlik anlarında toplumumuzu sıkıca sararak yalnızlık girdabından kurtaracaktır.
Dünyanın hızla yalnızlık salgınına sürüklendiği ve bunun için çözümler aradığı böyle bir dönemde yeni nesillerimizi milli ve manevi değerlerimizle donatamazsak ve toplumsal bağlarımızı güçlü tutamazsak işte o zaman biz de bu tür salgınların tehdidi altına girebiliriz.
Bu noktada bir tehlikeye özellikle dikkat çekmek gerek.
Dünya öyle bir hal aldı ki birileri bir yerden kriz düğmesine basınca birileri de bu krizi çözmek adına hemen harekete geçerek adeta yeni krizlerin kapısını aralıyor. Şöyle ki;
Yalnızlık salgınıyla ilgili çarpıcı gelişmelerden sonra yapay zekâ sohbet robotlarının hızla hayatımıza girmeye başladığına şahit olduk. Bu günlerde yalnız kalan veya kendini yalnız hisseden bireyler, her cümlesinde kendisini onaylayan ve öven bu robotlarla sohbete yönelerek yalnızlığını unutmaya çalışıyor. Bu durumun ne gibi yeni insani krizlere yol açacağına dair şu an elimizde sınırlı sayıda veri var. Ne var ki bu kısıtlı veriler bile bize bu durumun ağır psikolojik yıkımlara yol açabileceğini göstermeye yetiyor.
Mürsel Gündoğdu/Haber7
murselgundogdu@gmail.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol