Kıbrıs’ın Kuzeyi Kıbrıs'tan büyüktür

  • GİRİŞ23.10.2025 09:27
  • GÜNCELLEME24.10.2025 09:42

Böyle bir başlık atarken kastettiğim elbette nüfus ve yüz ölçümü büyüklüğü değil. Mesele bunların çok ötesinde bir nüfûz hadisesi aslında.

Burada mevzubahis olan şey ise asırlardır Türk’ün yüreğinde capcanlı duran bir büyük ideal. 

Bu öyle bir ideal ki asırlar boyunca çağlara yürümüş ve dünyaya hükmetmiş bir milletin kutlu bir töresi olarak her Türk evladı gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bağrına da itinayla ekilip sulanmış, gün be gün büyütülerek vakti gelince patlamaya hazır bir volkan misali sabitlenmiştir.

Bu töre Türk’ün hiçbir şartta değişmez idealidir ve öyle de kalacaktır. 

İşte her ne zaman Kıbrıs’ta yaşayan Türk’ün yüreği incitilirse, her ne vakit Kıbrıs Türkü’nün sınırları ihlal edilirse, Kadim Kıbrıs adasında Türk’ün geleceğe dair hayalleri her ne zaman çalınmaya ya da umutları karartılmaya ve yahut da çıkarları istismar edilmeye başlanırsa…

Böylesine zor vakitlerde işte bu kutlu töre derhal yürürlüğe girer ve önüne bent olmaya çalışan envai çeşit engeli yerle yeksan ederek her zemin ve şartta hükmünü icra etmeye başlar. 

Rumlar, Yunanlılar, onlara hamilik edenler ya da içeride fonlanıp semirtilen beslemeler; kim olursa olsun böyle bir akıbetten kurtulamaz.

Rumlar, hamilerine güvenip Türk’ü incitince, “Ayşe Tatile Çıktı.”

Kıbrıslı Rumlar, 1821 yılından beri ham bir hayal görüyor ki bunun adı Enosis. Kıbrıs’la birlikte Türk’ün Ebet Müddet Yurdu Anadolu'nun batı yakasını Yunanistan'a bağlamayı amaç edinen bu boş hayal, İngiliz ve Yunan desteğinde ilan edilerek ısıtılıp köpürtüldü ve bu yolla Kıbrıs Türküne göz dağı verilmek istendi.

Oysa hiçbir Türk diyarına Rum’un hayalleri bile yaklaşamaz... 

Adanın tamamını diplomatik yollardan ele geçiremeyeceğini anlayan Kıbrıslı Rumlar, ham hayallerinden vaz geçmedi ve yeni rüyalar görebilmek için terör örgütü EOKA’yı kurarak 1955'te kanlı eylemlere başladı. Artık Enosis’e karşı olan herkes açık bir düşmandan ibaretti. Eli kanlı EOKA, 1958 yılı sonuna kadar, 400’ü Rum olmak üzere 109 Türk ve 100 İngiliz'i öldürerek 33 Türk köyünü de göçe icbar etti. Buna karşı direnişe geçen Kıbrıslı Türkler, “Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)” çatısı altında birleşerek bu zulme direnmeye çalıştı. Bu gelişmeler üzerine 1959 yılında İngiltere, Türkiye ve Yunanistan garantörlüğünde uluslararası anlaşmalara dayanan ortak bir Kıbrıs Cumhuriyeti ihdas edildi. 

Kıbrıslı Rumlar adada, her fırsatta kaos üreterek barışı sabote eden ve Türklere yönelik katliamlara girişen bir halk. 

Nitekim yapılan antlaşma sonrası Kıbrıs Türk toplumuna 1960 Anayasası ile sağlanan haklar, üç yıl sonra Rumların tek taraflı kararıyla kaldırıldı. Rumlar Türklerle ortak devlete eşit yaşamaya razı olmuyor, adanın her tarafına egemen olmak istiyordu. Bu sebeple 1963 yılından itibaren Kıbrıslı Türklere yönelik silahlı saldırılar yeniden hortladı. 20 Aralık gecesi Lefkoşa'nın Tahtakale semtinde “Kanlı Noel” saldırıları başladı. Bu baskınlarda 364 soydaşımız şehit düşerken 103 Türk köyü boşaltıldı ve 25 bin kardeşimiz evsiz bırakıldı. Rum çeteleri adanın her yerinde Türklere yönelik katliamlar yaparken o esnada Yunan uçakları da Türk bölgelerini bombalamaya başladı. 

Kıbrıslı Türk zulme uğrayınca, Kadim Türk Töresi uyandı. Volkan gibi taşan Büyük Türk İdeali, İngiltere, ABD ve Yunanistan’a rağmen adaya sınırlı bir hava harekâtı düzenledi. Bu sayede Rum birlikleri bozguna uğratılarak Türk halkına yönelik toplu katliamlar bir süreliğine de olsa önlenmiş oldu.

Kıbrıs’ta hiçbir zaman ve zeminde ilk hava harp şehidimiz Cengiz Topel ve arkadaşlarının ruhunu incitmemek lazım.

Tarih 8 Ağustos 1964. Bu sınırlı hava harekâtı kapsamında Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel, Eskişehir'den Kıbrıs'a, dörtlü kol komutanı olarak gönderildi. Hedef Rum hücumbotlarıydı. Onlara yönelik ikinci taarruzda dört jetimiz vardı ve komuta, Yüzbaşı Cengiz Topel'deydi. Topel'in jeti, ikinci dalışa geçtiği sırada yerden isabet aldı. Jetten dumanlar yükseliyor, uçağımız alev alev yanıyordu. Paraşütle atlamayı başaran Topel, bir Rum köyü yakınlarına sağ salim inmeyi başardı. Ne var ki Rum güçleri tarafından esir alındı. Gözü dönmüş Rumlar ne savaş hukuku tanıyordu ne de esir hakları. İşkence ettiler aslan parçamıza ve Yüzbaşı Cengiz Topel oracıkta şehit düştü. 

Dün, bugün ve yarın… Kıbrıs’ta atılan ve atılacak her adımda Cengiz Topel’lerin hatırasına saygı duymamız ve onların muazzez ruhlarını incitmememiz gerek.    
Zulüm sürerse, Türk’ün volkan misali taşmaları da durmaz.

Nitekim geçen zaman zarfında Rumların kardeşlerimize yönelik katliam ve zulümleri hız kesmeden devam edince Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıslı Türklerin garantörü olarak 20 Temmuz 1974'te yeniden harekete geçti. Amaç adada kalıcı barışı sağlamaktı ve Türk Silahlı Kuvvetleri kimseye aldırış etmeden Kıbrıs Barış Harekatı'na başladı. 2 günlük çatışmanın ardından Birleşmiş Milletler devreye girdi ve ateşkes yapıldı. Taraflar arasında 25 Temmuz’da “Cenevre Görüşmeleri” başladı.

Kıbrıslı Rumlar geçmişten bu yana barıştan rahatsızlık duyuyor.

Yunanistan’ı arkasına alan Rum tarafı, Cenevre Görüşmelerinde barış önerilerini bir türlü kabul etmiyor ve adada Türk halkına yönelik zulümlerini sürdürüyordu. Bunun üzerine töre yeniden uyandı ve “Ayşe Tatile Çıksın” parolasıyla 14 Ağustos 1974'te “2. Kıbrıs Barış Harekâtı” gerçekleşti. Adanın yüzde üçüne hapsedilip nefessiz bırakılan Kıbrıslı kardeşlerimiz bu harekatla hem huzura kavuştu hem de nur topu gibi bir devlet sahibi oldular.

Türk kanı dökülerek kazanılan böyle bir bağımsızlığı Kıbrıs Türkleri elinin tersiyle itip Rumların veya Avrupa’nın güdümüne girer mi?

Karakteri bağımsızlık üzerine kurulu bir halk asla böyle bir hataya düşmez. Gelin görün ki yüz yıllardan beri batı hayranlığıyla doğup büyüyen ve her geçen gün kendi değerlerinden uzaklaşan bir nesille karşı karşıyayız. Batılılaşma adı altında yaşanan kimliksizleştirme süreci, nasıl ki ülkemizde tarihini, kadim kültür-medeniyet değerlerini hiçe sayan kendine yabancı bir kitle ortaya çıkardıysa KKTC için de durum bundan farklı değil aslında. 

Avrupa Birliği’nin, çözüme kavuşmamış statüye rağmen AB’ye aldığı Rum kesimine karşılık sadece Türkiye’nin tanıdığı KKTC’den bahsediyorum. 

Kıbrıs’ta uzun yıllardan beri Kıbrıs Türküne kurulmuş çift taraflı işleyen bir tuzak var. Tarih ve kültür bilinci sahipleri farkında olsa da maalesef pek çok kişi düşüyor bu tuzağa. Bir de içimizde başka kültürlerin gönüllü beslemeleri gerçekliği var. O yüzden başta yeni nesillerimiz olmak üzere bütün fertlerimizi kendi değerlerimiz, tarihi ve kültürel birikimlerimizle tanışık ve barışık yetiştirme gibi bir zorunluluğa sahibiz.

Kıbrıs seçimlerinden başka anlamlar çıkarmaya çalışmak, tekeden süt sağmaya benzer ki bu hiçbir zaman mümkün olmadı.

Hele ki bu seçimde oyların %62,76’sini alarak Cumhurbaşkanı seçilen Tufan Erhürman’ın zafer konuşmasında; “Hiç kimsenin en ufak bir endişesi olmasın. Dış politikadaki tüm meseleler elbette Türkiye Cumhuriyeti ile istişare içerisinde ele alınacak ve istişare içerisinde yürütülecek” dedikten sonra bu kapı tamamen kapanmıştır.

Seçimlerde hepimizi üzen Türkiye karşıtı pankart ve söylemlere gelince onlar, bir avuç Rum beslemesinin hezeyanından başkası değil.  

Yüzlerce “Şehit” ve binlerce “Gazi” kanıyla sırlanmış ata yadigarı toprakları KKTC’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinden Rum tezleri doğrultusunda tartışmaya açmak, bir taraftan Rumların tarihteki mezalimlerini meşrulaştırmak anlamına geleceği gibi öte yandan da Türk’ün binlerce yıllık tarihine ve ilelebet var olacak gelecek idealine ihanet anlamına gelecektir ki kimse bunun vebalinden yakasını kurtaramaz.

Mürsel Gündoğdu/Haber7
murselgundogdu@gmail.com

 

Yorumlar6

  • YUSUF 2 hafta önce Şikayet Et
    1974 Harekatı'ından bahsederken Kıbrıs'ın gerçek Fatihinin rahmetli Necmettin ERBAKAN olduğundan da bahsetmeliydiniz. Zira R. Denktaş'ın da itiraf ettiği gibi Erbakan Hoca olmasaydı Kıbrıs'ı alamazdık. Rahmet ve minnetle.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • koray derik 2 hafta önce Şikayet Et
    İslam dünyasının Kıbrıs'ta Rum tezini desteklemelerinin sebepleri sorgulanmalıdır. Nasıl oluyorda Türkiye'de düzenlenen islam spor oyunlarına KKTC li sporcuların katılmaları engelleniyor ?
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Ayarcı 2 hafta önce Şikayet Et
    Harika bir yazı... ama sonuç olarak Türkiye'nin 82 vilayeti KIBRIS OLMALIDIR... beş yüz bin nüfuslu bir vilayetimiz olur biter...
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Vatandaş 2 hafta önce Şikayet Et
    Kıtır kıtır kesecekler orada Türkleri. Rumlarla birleşme istekleri onların sonu olacak
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Bülent duman 2 hafta önce Şikayet Et
    Yılların verdiği ihmalkarlık.sadece maddi yardım değil manevi yardım lazım
    Cevapla Toplam 7 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat