İnsan bozuluyor, aile çözülüyor…

  • GİRİŞ30.10.2025 09:10
  • GÜNCELLEME31.10.2025 09:57

Aile meselesine sadece bir “yuva kurma” olarak bakmamak lazım. Aile aynı zamanda bir milletin kimliği olduğu kadar hafızası ve bekasıdır da

Bu yüzden bir milletin aile yapısının bozulmaya başlaması ya da bu yapının çözülüyor olması, o milletin kimlik ve hafızadan tutun da toplumsal dayanışmadan ulusal güvenliğe kadar pek çok alanda buhran ve bunalımlar yaşamasına kapı aralıyor.

Toplumumuzun en güçlü yanlarından birisi de sağlam bir aile yapısına sahip olması.

Gelin görün ki bu durum dünyadaki gelişmelere paralel olarak bizde de hızla kaza kırıma uğruyor. Öyle ki bir yandan evlilik yaşı gittikçe artıyor ve evlilik sayısı hızla azalıyorken öte yandan boşanma oranlarında baş döndürücü bir artış yaşanıyor. Diğer bir söylemle ülkemizde ortalama hane halkı büyüklüğü yıllar içinde gözle görülür bir düşüş gösterirken, tek kişilik hane halkı oranı ise belirgin bir şekilde artıyor.

Nasıl ki sağlıklı toplumlar güçlü ailelerden meydana geliyorsa, güçlü aileler de nitelikli insanlardan oluşur.

Günümüz insanı çok yönlü bir kuşatma altında.

Özellikle gençlerimiz, önce içi boşaltılan sonra damak tatlarına göre yeniden tasarlanıp soslanan “kişisel özgürlük” ve “bireysel tercih” söylemleri adı altında her türlü haz mecralarına ve dijital tutsaklığa mahkûm edilmek isteniyor. Aile büyükleri her akşam dizilerdeki ışıltılı hayatların sanal sorunlarıyla hemhal olup hayal alemlerinin derinlerine doğru uzun bir gezintiye çıkarken çocuklarımız da kendi odalarında birileri tarafından her türlü hiddet, şiddet, zorbalık ile hazzı bünyesinde barındıran oyun ve eğlencelerin parıltılı dünyasında gönüllü bir eğitime tabi tutuluyor.

Bu durum bir yandan aile bağlarını iletişimsizlik ve tatminsizlik girdabına yuvarlayıp kademe kademe gevşetirken öte yandan çocuklarımızı, kendi tarihsel hafızasından ve kadim değerlerinden soyarak başka kültür ve anlayışların sadık birer kölesi haline getiriyor.

İnsanı koruma altına almadan aileyi koruyamayız. Tıpkı aileyi korumadan insanı koruyamayacağımız gibi.

İnsanı koruma çemberine alan bireysel, toplumsal ve tarihsel bağlar var. Bu durum aile için de geçerli. Kültürümüzde insanın yuva kurması emredilmiş, gençler ısrarla evliliğe özendirilmiş. Yine medeniyetimizde aile, kutsal müesseselerden biri kabul edilirken boşanmak ise helallerin en kötüsü olarak tavsif edilmiş. Şimdilerde kendi kültür ve medeniyet değerlerinden ziyade başka kültürlerin ilhamıyla hareket edenler, aile müessesesini dini, tarihi ve kültürel kodlarından arındırıp bireysel tercih meselesine indirgeyince bu zihni bozulma beraberinde ailevi çözülmeyi de hızlandırdı.

Oysa insan, soğanın cücüğü gibidir. Nasıl ki soğanın katmanları bu cücüğü sarıp sarmalayarak tam bir korumaya almışsa insanı da bozulup çürümekten koruyacak sosyal katmanlar vardır.

İnsan yalnız başına kalınca her türlü tehdide açık hale gelir ki bugün insanı kuşatarak ele geçirmek ve yönetip yönlendirmek isteyen her yaklaşım, bütün felsefesini insanı sahip olduğu her çeşit bağdan soyup atmak yani yalnızlaştırmak üzerine inşa etmektedir. Nitekim aile, insanı sarıp sarmalayan, koruyup kollayan müesseselerden birisidir ki hiçbir yaklaşımın aileyi ifsat etmeden insanı ele geçirme şansı yoktur. Aynı şekilde akrabalık bağları da aileyi koruyup kollayan katmanlardan birisidir ki hiçbir yaklaşım bu bağları zayıflatmadan aileyi çözme ve ifsat etme şansına sahip olamaz.

Bu yılın “Aile Yılı” olması çok anlamlı ama…

Aile söz konusuysa, gelecek yıllarda da sürdürülebilirliği olan kalıcı bireysel ve toplumsal uygulamalara imza atma zorunluluğumuz var. İnsan gibi, aile gibi, toplumun geleceği gibi milletler için beka sorunu olan meseleler, göstermelik adımlarla, kısa soluklu proje ve günü kurtaracak etkinliklerle geçiştirilemez ve geçiştirilmemeli de.

Bu tür hayati konularda kaş yapalım derken göz çıkarmamak da lazım.

Mesela nüfus azalıyor diye evlenme ve çocuk teşvikleri vermek ilk anda bu meseleye kesin bir çözüm gibi görünse de çoğu zaman kalıcı bir başarı getirmez. Üstelik bu durum bazı sahtekarlıklara kapı da aralayabilir. Bu konuda asıl atılması gereken adımlardan birisi, “Aile Okulu” adı altında halk eğitim merkezlerinde sertifikalı kurslar açmak olabilir. Bu yolla, evlenmek isteyenleri bir dizi ciddi eğitimden geçirmek, bu kursları başarıyla tamamlayanlara evlilik sertifikası vererek yuva kurmada teşvik etmek, çocuk dünyaya getirmeyi bazı kriterlere bağlamak ve bunu sağlayıp çocuk sahibi olmayı hak eden aileleri ciddi anlamda desteklemek gibi daha kalıcı adımlar atılabilir.

Aile konusunda sapla samanı birbirinden ayırmak gerekir.

Aileyi kutsallığından soyutlayıp insanı yalnızlığın ve bireysel hazların kölesi haline getiren yaklaşımlar, toplumumuzu büyük bir krizin eşiğine getirmiş durumda. Bu krizi, devletten üç-beş kuruş almak için evlenip çocuk sahibi olan art niyetli kişilerin teşvikleriyle daha da derinleştirmemek lazım. Malum. Ebeveynliği hak etmemiş bu kişilerin çocukları hem devlete hem de topluma ağır bir vebal olarak miras kalıyor zira. 

Mürsel Gündoğdu/ Haber7

murselgundogdu@gmail.com

Yorumlar3

  • Misafir 1 hafta önce Şikayet Et
    Öncelikle boşanmaların önüne geçmek için Ömür boyu olan Nafaka kaldırılmalıdır Nafaka almak için boşanmalar hızla artmak da
    Cevapla
  • Misafir 1 hafta önce Şikayet Et
    Evlenmek nasıl doğalsa anlaşamayıp boşanmak da o kadar doğaldır ama kanunlar hep kadından yana boşanan kadınlar emekli olmuş gibi ömür boyu Nafaka almak da bu çok çok yanlış Ömür boyu Nafaka acilen kaldırılmalıdır artık iki de birde nafaka artırım davaları erkekleri perişan hale getirmek de ve sonrasında cinnet geçiren erkeklerin sayısı da hızla artmak da ve sonuçları da çok ağır olmak da
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • AĞACAN 1 hafta önce Şikayet Et
    Saygıdeğer hocam çok çok çok önemli ve HAYATİ ÖNEME SAHİP BİR NOKTAYA DİKKAT BUYURMUŞSUNUZ. Emeğinize sağılık . Umarız ki bu ve buna benzer projeler Aile Yılı Kapsamında yetkililer tarafından DİKKATE ALINIR.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat