Kıbrıs’ta derin güçlerin sığ planları
- GİRİŞ20.11.2025 08:59
- GÜNCELLEME20.11.2025 08:59
“Türkiye Yüzyılı” sloganıyla belirlediği yeni yüz yıl hedefine güçlü ve emin adımlarla yürümekte olan bir ülke Türkiye.
Bunun için hem vatan sathında hem de sınırları boyunda terörden arınmak için sıra dışı adımlar atmaktan geri durmuyor. Savunma sanayiine yönelik yerli ve milli üretimde harika başarılara imza atıyor. Enerjide dışa bağımlılığı azaltabilmek için gece gündüz çalışıyor. Gelecek yüz yılı şekillendirecek madenlerden tutun da mineral ve teknolojilere dair güçlü yatırımlar yapıyor. Hayat pahalılığı ve doğal afet risklerine karşı bir dizi tedbirin yanında önemli adımlara da imza atıyor.
Türkiye, geleceğe yürümekten kendisini alıkoyacak her engelin üzerine korkusuzca giderken, kök değerlerinden aldığı ilhamla bu engelleri aşarak her geçen gün küresel anlamdaki etki alanını daha da genişletiyor.
Doğu ile Batı’nın kesişim noktasındaki Türkiye’nin bu güçlü adımları, zulme uğrayan diyarlar tarafından hayranlıkla takip edilirken, bölgede öteden beri etkin olan çevrelerle bölgeye dair kirli emelleri olan ülkeleri ise son derece rahatsız ediyor. Bu durumdan en çok tedirginlik duyan ülkelerin başında ise ABD, daha doğrusu derin ABD geliyor ki onlar yakın geçmişte Yunanlıların kadim Türk korkusu duygusunu istismar ederek Yunanistan’ın bütün limanlarını askeri üs haline getirmiş ve bizi yine bize ait olan hilal taktiğiyle çevrelemeye yeltenmişlerdi.
ABD seçimlerinden sonra yeni yönetimin bölgede Türkiye ile çalışma ve bölgesel barışı sağlama kararlılığı sergilemesinin ardından bir süreliğine gündemden düşen Türkiye’ye yönelik hilal sarmalı meselesi, derin ABD’nin İsrail’i sahaya sürmesiyle yeniden gündemin baş köşesine oturmaya başladı.
Küçük gibi görünen Kıbrıs Adası, büyük sorunların ana üssü haline geliyor.
7 Ekim olaylarından sonra İsrail’in Gazze’ye yönelik insanlık dışı saldırıları ve soykırım uygulamasının ardından Türkiye- İsrail ilişkileri tarihin en gergin seviyesine ulaştı. Yakın zaman önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu için çıkardığı tutuklama emri ise bu gerginliğin adeta tuzu biberi oldu. Bu sebeplerle öfke nöbetleri geçiren İsrail, bir yandan Gazze’de uluslararası barış gücü kapsamında Türk askerinin bölgeye girmemesi için her türlü çabayı gösterirken öte taraftan derin ABD’nin teşviki neticesinde Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile ilişkilerini iyice sıkılaştırıyor.
İsrail, aynı derin ABD gibi bunu Türkiye karşıtlığı tezi üzerinden kurguluyor ve Yunanistan ile GKRY’nin her geçen gün gelişip güçlenen Türkiye karşısındaki kadim korkularını kullanarak adım adım hayata geçiriyor.
Siyonistlerin Kıbrıs’a olan ilgisi yeni bir durum değil aslında.
Bu 19. yüzyılın sonlarından beri tartışılan bir mesele. O dönemde bazı Siyonistler, Filistin’in kaynaklarının sınırlı oluşundan tutun da yüzölçümünün dünya Yahudileri için yetersizliği ve benzeri gerekçelerle Kıbrıs Adası’nı ele geçirilmesi gereken bir yerleşim alanı olarak değerlendirdiler. Yani İsrail için Kıbrıs Adası, yüz yıllık bir güvenlik mimarisinin parçası olarak hem Doğu Akdeniz’de kalıcı bir yerleşim hedefi hem de İsrail’i olası tehditlere karşı koruyan ileri bir karakol olarak tasarlandı.
Bugün adada yaşananlar, yüz yıllık planın bir parçası aslında.
İsrail, geçtiğimiz dönemde adaya kalıcı olarak yerleşmek için akıl dışı meşruiyet arayışlarına girdi ki bunlardan biri İran’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) etkinliğini artırdığı ve burayı İsrail’e yönelik terör saldırıları için üs olarak kullanacağına yönelikti. Attığı bu taşla, adanın kuzeyinde küresel bir güvenlik sorunu olduğundan hareketle hem Türkiye hem de KKTC’yi gözden düşürerek adaya kalıcı olarak yerleşmek gibi birçok kuş vurmayı hedefleyen İsrail, ne kadar algısal haber yapsa da bunda yeterince başarılı olamadı. Şimdilerde ise ağababası derin ABD’nin yolunu izleyerek Türk korkusu olgusundan hareketle bir yandan adayı silahlandırırken öte yandan aklı sıra derin sahibinin bıraktığı yerden Türkiye’yi çevrelemeye devam ediyor.
İsrail, bu işi başarabilmek için GKRY’ni kendine mecbur etmek durumunda. Bu yüzden başta güvenlik alanında olmak üzere siyasi ve ekonomik sahada elindeki tüm enstrümanları hızla devreye sokuyor.
Burada doğuyla batıyı birbirine bağlayan ticaret yolu güzergahındaki, hidrokarbon gibi hayati enerji kaynakları ve bölgesel güvenliğin tam merkezinde yer alan, Ortadoğu’nun her yerine müdahale etmeye imkân tanımanın yanında uzak yerlere düzenlenecek havadan operasyonlara zemin teşkil edebilecek Doğu Akdeniz’in kalbi mesabesindeki stratejik bir adadan bahsediyoruz. Buraya dair ortamın her alev alışında ABD Başkanı Donald Trump ile ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Türkiye ile İsrail’in bu bölgede karşı karşıya gelmeyeceklerini ısrarla iddia etseler de bütün işaretler gösteriyor ki yakın gelecekteki en derin kriz, tam da bu bölgede patlak verecek.
Türk korkusu İsrail, Yunanistan ve GKRY’ni bir araya getirdi.
Gelişen Türkiye’nin ayak sesleri ve Ortadoğu ile Doğu Akdeniz’de artan etkinliği, bu üçlü çeteyi olabildiğince tedirginliğe sürükleyerek sıkı birer müttefik kıldı. İsrail, bir yandan ABD nezdinde yürüttüğü diplomatik faaliyetlerle Türkiye’ye F-35 satılmaması dahil pek çok alanda ülkemizin önünü kesmeye yönelik girişimlerde bulunurken diğer yandan da Yunanistan ve GKRY ile yürüttüğü güvenlik politikalarına hız verdi. Bu gelişmeler Yunanistan, GKRY ve İsrail donanmalarını aynı amaç etrafında birleştirmeyi sağlarken aynı zamanda yapılan ortak tatbikatlar ve silahlanma operasyonları ise Türkiye’ye göz dağı vermeyi hedefliyor.
Siyonist yaklaşım Kıbrıs Adası’nı İsrail güdümlü bir güvenlik mimarisinin merkezi haline getirmek istiyor.
Bu stratejinin en büyük tehdidi ise Türkiye’nin bölge üzerinde her geçen gün artan nüfuzu. Böyle bir planı hayata geçirmek isteyen çevreler, her zaman Türkiye’nin bu gücünü hesaba katmak zorunda kalacak ve atacakları adımlarda Türkiye’yi karşılarında bulacaklardır.
Tarih bize hatırlatıyor ki Türkiye her ne zaman kendisine ve dostlarına yönelik bu türden tehditler hisseder ise her zorluğu göze alarak harekete geçmekten ve işi hayırla neticelendirmekten asla çekinmez.
Mürsel Gündoğdu/Haber7
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol