Güçlenen Türkiye’nin yankıları

  • GİRİŞ27.11.2025 09:10
  • GÜNCELLEME27.11.2025 09:10

Dünya diken üstünde.

Gücü elinde tutarak dünyayı haraca bağlayan kapitalist baronların ne karınları doyuyor ne de gözleri.

Bu baronlar, ellerinin ulaşabildiği dünyanın her köşesini babalarının çiftliği gibi parselliyorlar. Karşı çıkanı bir kulp bulup sindiriyor, teslim olanı iliklerine kadar hunharca sömürüyorlar. Nitekim bu günlerde de muhtemel çatışma alanlarına gereken yığınaklar yapılmış vaziyette. Yeni savaşların patlak vermesi için devasa büyük yangınlardan ziyade çok daha küçük kıvılcımlar yeterli olacak gibi görünüyor.

Kurulacak yeni dünya düzeni öncesinde yaşanan büyük bir kaos havası hâkim dünyaya.

Bu durum gelişmekte olan ülkelerin önüne, yeni normale teslim olmaktan başka bir alternatif sunmuyor aslında. Şu kadar var ki Türkiye, son yıllarda sonuçları çok net olarak görünür hale gelen teknolojik yatırımlar ve izlediği çok boyutlu dış politikanın doğal bir ürünü olan ulusal ve küresel barış diplomasisiyle benzer ülkelerden pozitif olarak ayrışıyor. 

Türkiye, küresel sisteme alternatif olabilecek ve dünyanın tıkanmışlığına yeni çözümler üreterek insanlığa nefes aldırabilecek hem tarihi hem de siyasi potansiyele sahip kilit bir ülke.

Bunu bütün dünya biliyor. Gözünü ve gönlünü hakikatlere kilitlemeyen herkes bunun farkında. Azıcık tarihi bilgiye sahip olanların bile gözünden kaçmayacak bir gerçeklik bu.  Türkiye’nin onca geç kalmışlığına ve uzun yıllar boyu suni meselelerle oyalanmışlığına rağmen her geçen gün ayakları üzerinde daha dik durabilme iradesi sergilemesi, bu büyük potansiyelini küresel ölçekte ziyadesiyle görünür kılmaya başladı. Bu durum dost ve kardeş ülkelere yepyeni ilhamlar aşılarken bazı çevreleri ise derinden rahatsız etmenin yanında onları yeni tedbirler almaya da sevk ediyor.

Türkiye’nin tam bağımsızlık ve mutlak barış adına attığı güçlü adımlar, başta Soykırımcı Terörist İsrail olmak üzere derin güçleri çok rahatsız ediyor.

Savunma sanayi başta olmak üzere enerji ve alt yapı alanlarındaki yerli hamlelerin etrafımızdaki ülkeler başta olmak üzere dünya üzerinde nasıl yankı bulduğuna dair her geçen gün küresel medyada çok kapsamlı araştırma ve inceleme yazıları kaleme alınıyor, makaleler yazılıyor ve röportajlar yayınlanıyor.

Yunan medyasının bu durum karşısında Türklerin imparatorluk kurduğundan bahsetmesi ve Türkleri sınırlamak için İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle bir eksen kurmaya çalıştıklarını dile getirmesi bu durumun çok açık bir göstergesi. Son olarak Atina medyasında yer alan “Yunanistan, Türkiye’ye karşı olası bir savaşa hazırlanıyor” tezi ise güçlenen Türkiye’nin en net yankılarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Yine İsrail medyasında hemen her gün yayınlanan analizlerde güçlenen Türkiye’nin yankıları panik halinde okuyucusuyla buluşturuluyor.

Bu durum dünya medyasında en sık gündeme gelen konular arasında.

Güçlenen Türkiye’nin yankıları meselesi hakkında ülkemiz medyasında da hatırı sayılır yazılar kaleme alınıyor, televizyon programları yapılıyor. Bu, siyasetten bağımsız olarak her Türk evladını gururlandıran bir mevzu. Meselenin bir de spor boyutu var ki son günlerin en sık rastlanan durumlarından biri haline geldi.

UEFA Avrupa Ligi'nin 4. Haftasında Fenerbahçe hem Viktoria Plzen takımıyla hem de taraftarların açtığı ırkçı koreografi ile mücadele etmek zorunda kaldı.

Çekya ekibi Viktoria Plzen ile sportif bir mücadele amacıyla Çekya’ya giden Fenerbahçe, “Türklerle savaş olmalı” yazan ırkçı ve bir o kadar da tehditkâr bir pankartla karşılaşmıştı. Bu durumun bir benzeri ve daha vahimi Basketbol Avrupa Ligi'nin 12. Haftasında Partizan-Fenerbahçe Beko maçında, Sırp taraftarların açtığı ırkçı pankartta iğrenç yüzünü gösterdi. Bu maçta Sırp taraftarlar, tribünlerde dakikalarca Türkler aleyhine ırkçı tezahürat yapmakla kalmadı aynı zamanda Türk tarihine vurgu yapan ve spor sahalarında asla rastlanmaması gereken bir koreografi de açtı.

1. Murad (Hüdavendigar) önderliğindeki Osmanlı Devleti ile Sırp kumandan Lazar Hrebelyanoviç önderliğindeki Sırp, Hırvat, Arnavut, Leh, Macar ve Çeklerden oluşan Haçlı kuvvetleri arasında yapılan 1389 yılındaki I. Kosova Savaşı'nda, Müslüman olma bahanesiyle 1. Murad’a yaklaşarak Osmanlı hükümdarını hançerle şehit eden Milos Obiliç'i tasvir eden bu pankart, Sırplardaki Türk korkusu ile her sahada güçlenen Türkiye’nin yankılarının hangi boyutlara ulaştığını göstermesi açısından da oldukça manidar.

Umarım atalarının aldığı dersi Sırplar da alır ama…

Bu elim olay asırlar boyu süren Sırp milliyetçiliğine temel alınıp destanlaştırılmış olsa da I. Kosova Savaşı neticesinde bölge ülkelerin alayının Osmanlı karşısında mağlup olduğu, Sırpların Osmanlı üstünlüğünü kabul ettiği ve Sırp Krallığının vergiye bağlandığı gerçeğini asla değiştirememiş ve değiştiremez de. Nitekim Fenerbahçe Beko takımımız deplasmanda Sırbistan ekibi Partizan takımını 99-87 yenerek bu acı veren tarihi gerçeği Sırplara bir kez daha hatırlatmış oldu.

Galatasaray’ın Belçika ekibine yenilmesi de bu furyadan nasibini aldı.

Şampiyonlar Ligi'nde Belçika temsilcisi Union SG takımının Salı akşamı deplasmanda Galatasaray'ı 1-0 mağlup etmesi Belçika basınında tek gündem oldu. Nitekim Belçika gazetelerinden De Morgen böyle bir sportif hadiseye “Union SG, Promise David'in golüyle 50.000 Türk'ü susturdu” şeklinde skandal bir başlık atarak Türkler konusunda yaşadıkları tarihi korkuları bir kez daha açıkça dile getirmiş oldu.

Sözün özü, güçlenen Türkiye’nin yankıları bu gücün hissedildiği her alanda kendisini bütün çıplaklığıyla izhar ediyor.

Gelecek günler buna benzer pek çok hadiseye gebe gibi görünüyor.

Mürsel Gündoğdu / Haber7

murselgundogdu@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat