Gücü kutsayan, saf aklın ve vicdanın apaçık değerlerini yerle yeksan eden, yeni sınırlarını bebekler başta olmak üzere çocuk, kadın ve masumların kanlarıyla çizmeye ahdetmiş marazlı bir dünya düzeniyle karşı karşıyayız.

Yeryüzü coğrafyalarında son zamanda yaşananlar, gelmekte olan büyük felaketin ayak seslerinden başkası değil. 

Bu durum aklı başında olan herkese olduğu gibi topluma yol gösterip yön vermesi gereken kurum ve kuruluşlara da farklı sorumluluklar yüklüyor. Gelin görün ki bu marazlı düzen henüz yolun başındayken onun sözüm ona ilke ve değerleri bütün dünyayı abluka altına almış durumda. Etrafımızı saran sahtekarlık, tamahkarlık, cinnet ve hiddet nöbetlerinden sokak ve caddelere taşan öfke seline, büyük bir gürültüyle çatırdayıp dağılan aile yuvalarından tutun da kurumlardaki ahlaki erozyonlara ve nihayet milletleri tehdit eden yeni nesil savaş oyunlarına kadar uzayıp giden bireysel ve sosyal çürümenin en önemli sebeplerinden birisi de gelmekte olan bu yeni düzenin öncü sarsıntılarından başkası değil aslında.

Gün geçtikçe daha da belirginleşen bu yeni normal, dünya ülkeleri için ek güvenlik tedbirleri almayı ve yeni ittifaklar kurmayı zorunlu hale getiriyor.

İnsanlık, mevcut düzene alternatif olacak güçlü oluşumlara muhtaç.

Sahip olduğu maddi güce yaslanarak zengin coğrafyaları istila eden ya da köleleştiren, halkların doğal zenginliklerini yağmalayan, dünyayı kan ve gözyaşı seline mahkûm eden mevcut hâkim anlayışın karşısında vicdandan ve insani değerlerden yana bir denge oluşturabilecek yeni bir güç merkezine insanlığın her zamankinden daha fazla ihtiyacı var kuşkusuz. İşte böyle fütursuz bir çağın tam da mayalanma evresinde tarih Türk’ü bu yeni düzene alternatif sunma noktasında aktif rol almaya çağırıyor. 

Gelmekte olan çağ Türk milletini, mefkuresini yeniden sırtlamaya çağırıyor. 
Tabiatın renkleri yeniden tonlanırken, coğrafyaların ve insanlığın geleceği yeniden şekillenirken ve küresel oyunun kuralları yeniden belirlenirken tarih Türk’ü, bu yeni sistemde dengeyi sağlama adına sahne kurmaya ve bu oyunda aktif rol almaya davet ediyor. 

Türkiye hem sahne kuruyor hem de oyunun kurallarını belirliyor.

Bin yılların imbiğinden süzülüp gelen Türk Devlet Aklı, oluşmakta olan bu yeni çağa en güçlü şekilde hazırlanmak adına içeride ve dışarıda son derece etkin bir siyaset yürütüyor. Her şart ve zeminde barış diplomasisi başta olmak üzere terörün her çeşidine sıfır tolerans ile ortak kaynakları bölüşerek birlikte kalkınma gibi modern dünyanın yabancı olduğu ilkeleri dünya gündemine taşıyarak insanlığın maruz bırakıldığı suni sorunlara reel alternatifler sunan Türkiye, gittikçe gelişip güçlenen yapısıyla yeni dünyanın denge unsuru olmaya en büyük aday.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye, Türk Devletleriyle ilişkileri zirveye çıkararak bu çağa çok güçlü hazırlıklar yapıyor. Dünya siyasetinin yeni ittifaklar kurmayı zorunlu hale getirdiğini fark eden Cumhurbaşkanı Erdoğan son seçim zaferinin ardından güçlü bir hamle yaparak Türk Devletleri ile İlişkiler Başkanlığı ihdas etti. Başkanlık görevini de Türk Dünyasının bugünü ve gelecek potansiyelini çok iyi bilen Prof. Dr. Kürşad Zorlu’ya tevdi etti. Böylece Türk Devletleri Teşkilatı üzerinden yürümekte olan Türk Devletleriyle ilişkileri hem partisinin genel merkezine taşıdı hem de bu işi bir devlet politikası haline getirdi.

Yıllar yılı bir potansiyel olarak hayalleri süsleyen Türk Dünyası İdeali, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde gerçeğe dönüşüyor.   

15 Aralık 2025 tarihi ise bu açıdan yepyeni bir milattır. 

Türk devletleriyle geleceğe dair güçlü bir yol haritası çizmenin, ortak değer ve potansiyelleri tespit ederek yarınlara miras bırakmanın ve ortak aklı harekete geçirerek kardeşler arasındaki birlikteliği derinleştirmenin yanında ekonomik iş birliklerini artırıp kültürel bağları daha sağlam örme vaktinin geldiğini müjdelemek adına AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Türk Devletleri ile İlişkiler Başkanı Kürşad Zorlu başkanlığında bir komisyon tarafından hazırlanan “Türk Dünyası Vizyon Belgesi”, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla AK Parti Kongre Merkezi'nde düzenlenen tanıtım programıyla bütün dünyaya ilan edildi.

Türk Dünyası küresel sistemde daha etkin bir aktör haline gelecek.

“Türk Dünyası Vizyon Belgesi” 14 bölüm ihtiva eden toplam 198 sayfadan oluşuyor. Üzerinde çok çalışılmış ve içeriği oldukça zengin bir belge bu. Öyle ki Türk Dünyası'nın kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerini belirleyip koordine etmenin yanında karar alma süreçlerini de hızlandırmak amacıyla “Türk Dünyası Vizyon Kurulu” nun oluşturulmasından tutun da “Türk İnsan Hakları Konseyi”, “Türk Dünyası Ortak Dil Platformu”, “Türk Dünyası Ortak Terörle Mücadele Merkezi”, “Türk Dünyası Savunma İşbirliği Örgütü”, “Türk Dünyası Enerji Ajansı ve Türk Dünyası Enerji Birliği” ile “Türkcoin benzeri bir dijital para birimi” gibi yeni ortak yapıların oluşturulmasına, ayrıca enerji, ticaret, ulaştırma, teknoloji ve kültür gibi hayati alanlarda iş birliklerini derinleştirerek küresel düzeyde ortak hareket edebilme kapasitesini artırmaya kadar geniş bir alanı kapsayan tarihe not düşecek cinsten bir  belge hüviyeti taşıyor.

Hızla yeni normaline evrilmekte olan dünyanın Türk’ü kardeşleriyle kenetlenmeye, birlik olmaya, fırsatları paylaşmaya, riskleri bölüşmeye ve güçleri birleştirmeye çağırdığı günlerdeyiz.

Stratejik olduğu kadar bütüncül bir çerçevede ele alınan bu vizyon belgesiyle birlikte Türk dünyası idealinin artık ayaklarının yere basmaya başladığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Tarihin her döneminde içinde bulunduğu çağa yürüme iradesi gösteren Türk milleti, böyle bir vizyon belgesinin ışığında küresel alanda etkin bir aktör haline gelecek ve bütün insanlığın barış ve huzur içinde yaşamasına katkıda bulunacaktır.

Mürsel Gündoğdu/Haber7

murselgundogdu@gmail.com