Bizi kıskanıp Allah'la aramıza girmeye çalıştılar
- GİRİŞ12.06.2013 16:02
- GÜNCELLEME12.06.2013 16:02
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Gezi Parkı eylemlerine katılan ve şiddet olaylarına meyletmeyen gençlere Başbakanınız olarak ‘Gelin, görüşelim' mesajı gönderdi.
Yazar Ali Karahasanoğlu konu hakkında şunları yazmıştı: “28 Şubat sürecinde, dönemin başbakanı Mesut Yılmaz, sonrasının başbakanı Bülent Ecevit, başörtü mağdurlarına bir defacık olsun, “Gelsinler görüşelim” demiş miydi? Dememişti… Gittikleri illerde, halkın bir şekilde kendilerine ulaşıp, “başörtü ile ilgili sordukları soru”lara da, hep faşistçe cevaplar vermişlerdi..Onlara o günlerde ve bugünlerde verilen sıfat “demokrat..”
BİZİ KISKANIP ALLAH'LA ARAMIZA GİRMEYE ÇALIŞTILAR
Karahasanoğlu'nun söylediklerine benzer cümleler kuracağım belki ama başımdan geçtiği için sizlerle birebir paylaşmayı tercih ettim.
1998-2002 yılları arasında Mersin Üniversitesi'nde öğrenciydim. Yani 28 Şubat sürecinin en cafcaflı zamanları. Fen-Edebiyat Fakültesinde namaz kılacak 2 metrekarelik de olsa bir mescidimiz dahi yok. Birkaç arkadaşımız Dekanlığa mescit tahsis edilmesi konusunda yazılı başvuruda bulunmuş. Ancak yazıyı ciddiye alıp olumsuz bile olsa yanıt verilmemiş.
Bunun üzerine kampusun giriş kısmında şantiye işçilerinin namaz için kendilerine tahsis ettikleri bir odaya kâh yürüyerek kâh minibüsle giderek namazlarımızı aksatmadan sürdürdük.
ŞANTİYEDE BİLE KISKANDILAR
Ancak bunu duyan bazı idareciler, şantiyedeki işçileri tehdit ederek ‘Öğrencileri buraya alırsanız işinizden olursunuz' tehdidinde bulunmuşlar. İşçi ağabeyler bunu bize mahcup bir şekilde ilettiler.
Bizler de bizi eğiten (!), bize öğreten (!) bu tür bazı idarecilerimiz gibi olmadığımızı, insan halinden anladığımızı, korkmamaları gerektiğini, dolayısıyla bu konuda müsterih olmalarını, ekmekleriyle oynayacak kadar alçalmadığımızı, bir daha şantiyeye gelmeyeceğimizi söyleyip helalleşerek ayrıldık.
ALLAH'LA KUL ARASINDAKİ SELİN ÖNÜNE GEÇİLEBİLİR Mİ?
Allah'la kul arasındaki selin önüne geçilebilir mi? Allah'tan ve kuldan gelen karşılıklı rüzgârın meydana getirdiği cereyanı kim kesebilir? Tüm yasaklamalara, karşılarında yokmuşuz gibi davranıp cevap dahi vermemelerine rağmen selimiz, elektriğimiz çok şükür ziyadesiyle artarak devam etti.
Bu sefer şantiye gibi uzaklara da gitmeden, dekanın bulunduğu binada boş odalarda, boş sınıflarda, çalışanların üzerlerini değiştirdikleri odalarda, öyle veya böyle bir şekilde ibadetlerimizi eda ettik. Bırakın kulaklarını, ruhları dahi haberdar değildi bu durumdan.
BIRAKIN BAŞBAKAN'I ‘GELİN, GÖRÜŞELİM' DİYEN DEKAN DAHİ BULAMADIK
Ama biz, bugünkü eylemciler gibi ‘Gelin görüşelim, gözlerinizden öpüyorum' diyen başbakan bulamamıştık karşımızda. Bırakın Başbakan'ı Bakan, Vekil, Rektör, Dekan, Bölüm Başkanı dahi bulamadık karşımızda. Sanki biz yokmuşuz gibi davranmışlardı.
Üstelik hiçbir zaman ülkeyi yakıp yıkmamamıza, yağmalama yoluna girmememize rağmen. Ancak haklarımıza demokrasi yoluyla, tırnaklarımızı kazıya kazıya ulaştık.
Bugün kızlarımız okullarına başı açık veya kapalı ayrımı yapılmadan, genel olarak rahatça girebiliyorlar. Gençlerimiz meslek liseli, İmam-Hatipli diyerek kenara atılmadan zekâları ve birikimleri nispetinde diledikleri okulu kazanabiliyorlar. İnsanlarımız belki de yarın resmi kurumlarda serbestçe çalışma hakkını elde edecekler.
Tüm bu kazanımlar için ne araba yakıldı ne dükkân yıkıldı ne yollar kesildi ne de polise Molotof atıldı. Bu nasıl başarıldı dersiniz? Yukarıda da denildiği gibi sabırla ve ‘Despotizm Dağı'nı tırnaklarla santim santim kazıyıp ortadan kaldırarak… Demek ki neymiş? Hak aramak haksızlıkla değil adı üstünde Hakk'ı aramakla oluyormuş.
Selametle kalın.
muslumisiklar@gmail.com
Yorumlar1