Milleti mehterle buluşturan Genelkurmay Başkanı da tutuklanmıştı

  • GİRİŞ15.01.2012 07:16
  • GÜNCELLEME15.01.2012 07:16

12 Eylül darbesinden sonra çıkarılan kanunda naaşları Devlet Mezarlığı'na taşınacaklar arasında Genelkurmay Başkanları da sayıldığı halde onlara bu şansın tanınmayışı, tartıştığımız sivil-asker ilişkileri bakımından çok önemlidir. Bir bakıma iade-i itibar, bir bakıma da yerine getirilmesi gecikmiş bir görev olacaktır bu. Bakalım bu ayıbı temizlemek kime nasip olacak?

İşte halen Zincirlikuyu'da gayet sade bir mezarda eşi Cavidan ve kızı Güsfent'le birlikte son uykusunu uyumakta olan Mehmet Nuri Yamut, 6. Genelkurmay Başkanı olarak 1950'den Nisan 1954'e kadar görev yapmış, emekliye ayrıldıktan sonra DP'den milletvekili seçilmişti. 27 Mayıs darbesi onu da Yassıada'ya atmaktan çekinmemiş, türlü hakaret ve işkencelere maruz bırakılmış, arası fazla sürmeden kansere yakalanmıştı. 9 Mart 1961'de Kasımpaşa Deniz Hastanesi'ne yatırılan Nuri Yamut, 3 ay sonra, 5 Haziran 1961 Pazartesi günü saat 18.30'da son nefesini vermişti.

Dolayısıyla İlker Başbuğ "ilk tutuklanan Genelkurmay Başkanı" değil, Rüştü Erdelhun ve Nuri Yamut'tan sonra tutuklanan üçüncü Genelkurmay Başkanı'dır. Lakin tutuklanış sebepleri arasında dağlar kadar fark olduğunu söylememiz gerekir.

6. ve 10. Genelkurmay başkanları olan Yamut ve Erdelhun, sivil otoriteyle iyi geçindikleri ve darbe yapmadıklarından yargılandıkları halde Başbuğ, darbeye teşebbüsten yargılanıyor. Yani bir zamanlar darbe yapmamak suç iken, şimdi darbe yapmak suç. Düşünün ki, bu noktaya gelebilmek, bu açık gerçeği idrak edebilmek için kaç azap çemberinden geçmemiz gerekti.

Genelkurmay'ın resmi sitesindeki Nuri Yamut biyografisi pek harcıalem hazırlanmış. Nedense 1913-1919 döneminden tek kelime ile olsun bahsetmiyor. Oysa bağlı bulunduğu 2. Kolordu'nun Zığındere'de görev yaptığı ve orada yaralandığı pekâlâ yazılabilirdi. Aynı şekilde 1916'da Doğu cephesinde bulunduğunu İsmet Görgülü'nün "On Yıllık Harbin Kadrosu" adlı kitabından öğrenebilirlerdi. (Sonlara doğru "Balkan, 1'inci Dünya ve Kurtuluş Savaşı'na katılmıştır" cümlesi yapıştırılmış. İyi de, şunu yerine yazsaydınız daha şık olmaz mıydı?)

Peki emrinde onca uzman bulunan Genelkurmay'ın sitesinde geçen "Yamut Paşa Fransızca bilmektedir" ifadesine ne demeli? Paşa öleli yarım asır oldu beyler! Ne demek "Fransızca bilmektedir"? Aynı şekilde milletvekilliğinden de bahis yok. Neden? Bir askerin milletvekili olması ayıpsa İnönü'yü anlatırken de aynısını yapmalı değil miydiniz?

Derdim, bir internet sitesini eleştirmek değil. Yamut hakkında bilgi kırıntılarını yan yana getirmek ve neden bu denli az, eksik ve de yanlış bilindiğini sorgulamak. Bir insanı öldükten sonra öldürmek denir buna. Oysa en azından şunlar yazılabilirdi:

1935'te kapatılan Mehterhane'yi 18 yıl sonra yeniden açma şerefi ona aittir. İstanbul'un Fethi'nin 500. yıl kutlamaları vesilesiyle Osmanlı Mehterhanesi'nden kalan eşya ve aletleri toplar, eski mehtercileri buldurup onlardan bilgi alır ve mehter törenlerini yeniden başlatır. Bu hayırlı hizmeti sebebiyle her daim rahmetle yâd edilecektir.

Paşa bir gezide Çanakkale şehitlerinin kafataslarından piramitler yapıldığını, kemiklerinin dağ gibi yığıldığını görür ve kahrolur. Bunun üzerine Zığındere şehitlerinin kemiklerini toplatıp gömdürür ve üzerine kendi adıyla anılan anıtı yaptırır. Torunu Haldun Şahingiray'ın telefonda verdiği bilgiye göre Paşa bu anıtı yaptırabilmek için İzmir'deki 2 evini satmıştır. Bir askerî tarihçi anıtın yapımı için maaşını bağışladığını ekliyor.

 Yazının devamını bu linkten okuyabilirsiniz >>>>

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat