Osmanlı kadar başına taş düşmesin e mi!

  • GİRİŞ18.03.2012 09:55
  • GÜNCELLEME18.03.2012 09:55

Hem "Bursa'nın doğusunda kaç tane Osmanlı eseri var ki, övünelim?" Böyle yazmıyorlar mı, insanın "İnsaf imandandır" sözünü kılıçlaştırası geliyor.

Cumhuriyet kuruldu kurulalı aynı terane. Osmanlı bir tek Bursa ile İstanbul'u ihya etmiş, bakın Edirne'den itibaren Balkanlar'a, her taraf bal dök yala. Oysa Anadolu şehirleri kaderlerine terk edilmiş. Osmanlı Devleti Balkanlar'ı ihya edip dururken, "Anadolu'yu sadece asker ve erzak deposu" olarak kullanmış. Üstelik "Türk milletinin evlatlarını" Avrupa ile savaşacağım diye kırdırmış!

İçerisinde Oryantalist körlükten tutun da bilgi ve zekâ kısırlığına kadar birçok kusuru barındıran bu sığ bakış açısının gençlerimiz arasında neden bu denli rağbet bulduğu ise ayrı bir araştırma konusu.

1930'larda bunları söylemenin belki mazur görülebilecek bir tarafı vardı. Kaynak yoktu, olanlar da harf devriminden dolayı yasaktı. Üstelik ulaşılamıyordu. Arşivler açık değildi vs. Lakin şu kadar milyon eğitimli insanız, bu denli bol yayın ve belge, kütüphane raflarını çökertiyor, belediyelerden valilik ve kaymakamlıklara kadar pek çok kurum kültür envanterleri çıkarmaya gayret ediyor ama 85 yıldır aynı şeyleri tekrar ediyorsak daha temelde bir sorun olmalı diye düşünüyorum. Okuma tembeli desem, okuyanlar, hatta iyi okuyanlar var hamdolsun. Ancak galiba eskilerin deyişiyle 'temyiz kabiliyetimizi' kaybettik, ondandır.

Bakın, çalışan çalışıyor. Yenişehir Kaymakamlığı (Bursa) ne çok kitap neşretmiş. Eski Kaymakam Samet Ercoşkun, kitapları gönderdi de sevindirdi fakiri. Sayesinde Osman Gazi'nin emriyle kurulan bu ilk Osmanlı şehrinin geçmişine acı tatlı bir yolculuğa çıktım.

Geçenlerde Konyalılar elime okkalı bir cilt tutuşturdular. 5 kiloluk bu kitabı, fıtık olma riskini göze alarak taşıyıp masama koyduğumda, hele sayfalarını giderek büyüyen bir aşkla çevirdiğimde, "Keşke" dedim, "diğer şehirlerimiz de Konyalılar kadar sevip sahip çıksalar şehirlerine."

Belediye Başkanı Tahir Akyürek ve Konya öncülük ediyor bu eserlere. Daha önce Selçuklu Belediyesi bir fotoğraf albümü halinde "Konya'da Osmanlı Dönemi Eserleri" (2005) adlı güzel bir kitap çıkarmıştı. O zamanki başkan Adem Esen kitabı elime tutuşturduktan kısa bir süre sonra Konya ve ilçelerinde 200'e yakın Osmanlı eseri bulunduğunu hayretle öğrenmiştim. Evet, Osmanlı'nın Anadolu'ya tek çivi çakmadığı safsatasına kafasını kaptırmış olanların sadece "Selçuklu şehri" zannettiği Konya ve ilçelerinde -o da tespit edilebilen ve ayakta duran- 200'e yakın eser fotoğraflanmıştı.

İşte Meram'daki muhteşem Kapu Camii 1650 yılında yaptırılmış; yıkılınca 1868'de yeniden inşa edilmiş. Ya Karatay'daki Aziziye Camii'ne ne buyurulur? Annesi Pertevniyal Valide Sultan ile Sultan Abdülaziz'in birlikte yaptırdıkları 1872 tarihli bu muazzam cami de mi kemikleşmiş kanaatlerinizi değiştirmez? Bir sayfada Kadınhanı'ndaki Pınarbaşı Camii'nin 1853 yılında yapıldığı yazılı; başka bir sayfayı çevirince Ereğli'de Rüstem Paşa Hanı'yla burun buruna geliyorsunuz. Akşehir'deki Ticaret Lisesi 1918'de, Hasan Paşa Camii de 4 asır önce, 1510'da yaptırılmış. (Nasreddin Hoca Türbesi'ni son tamir ettirenin de Sultan Abdülhamid olduğunu belirtelim.) Hâlâ 'Osmanlı Anadolu'ya yatırım yapmamıştı' demekte ısrar ediyorsanız, ya Anadolu'yu bilmiyorsunuzdur ya da yatırımın ne demek olduğunu.

Mevlânâ Külliyesi mi dediniz? Bakın bakalım, Mevleviliğe en büyük hizmeti kim etmiş? Onu Konya'dan Hanya'ya, yani Girit adasına kim ulaştırmış? Budapeşte semalarından Kahire sokaklarına kim birer mistik tohum olarak ekmiş? Evet, Mevlânâ ve evlatları Selçuklular zamanında yaşamışlardı, elbette tarikat Karamanoğulları zamanında serpilmişti, ama Mevlevilik tarihteki en görkemli çiçeklenişini Osmanlılar döneminde yaşamıştı. Bir bakıma Mevleviliği Mevlevilik yapan Osmanlılar olmuştu.

Osmanlılığın Mevleviliğin mimarı olduğu gerçeğini Mevlânâ Kül-liyesi'nden somut olarak görmemiz mümkün. Osmanlılardan önce türbe vardı, yeşil kubbesi de vardı. Doğu ve batısındaki kubbelerin Karamanoğulları döneminde eklendiği bilinir. Bir şadırvan ve ufak tefek binalar, o kadar. Bunlar dışında bugün Mevlana Türbesi'nin etrafında ne kadar tarihî yapı varsa Osmanlı eseridir. Bu açık. Mescit, minare, selsebil, semahane, tilavet odası, şadırvan revakları, kütüphane, misafirhane, yemekhane, derviş hücreleri, mutfak (matbah), meydan, şeb-i arus havuzu vs. Bir de külliyenin girişinde II. Selim tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan haşmetli Selimiye Camii'ni sayalım da soluklanalım.

Hâlâ inat edenler varsa Konya'da kollarıma teslim edilen bin sayfalık kitaba [1] eğilsinler ve görsünler Osmanlı'nın bu Selçuklu şehrine yaptığı nice yatırımı. Eğildim ve bilmediğim nice çarpıcı bilgiler edindim.

Mesela Selçuklu ilçesinde 1798 tarihli bir çamaşırhane (yunak) bulunduğunu, dahası, bu halka açık çamaşırhanenin halen hizmet vermeye devam ettiğini öğrendim. Daha neler neler... (Bir de, bunlar ayakta duran yapılar. Yıkılıp kaybolanlar listeye dahil değil.)

Yazının devamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz

Mustafa Armağan - Zaman

Yorumlar1

  • behlüldane 12 yıl önce Şikayet Et
    BATI KÜLTÜRÜNDEN İLE ANCAK BU BEKLENİR.... Osmanlıya en büyük hizmeti yapan ABDULHAMİT BİLE HAKAN CENNET MEKANA SENELERDİR ,,KIZIL SULTAN,diye bizler okutmadılarmı,Bu hainlere sadece zavallı diyorum..
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat