Abdülhamid'in Balyoz'u

  • GİRİŞ30.09.2012 11:20
  • GÜNCELLEME30.09.2012 11:20

Diğer cezalar 20 yıldan aşağıya doğru iniyor. Öte yandan yorumlar da peş peşe geliyor. Mesela Cengiz Çandar, Balyoz'un "Türkiye'nin Nürnberg'i" olduğunu iddia etti. Almanya'nın ve Avrupa'nın Nazi tahakkümünden temizlenmesinde olduğu gibi Türkiye'deki bir kesimin de darbecilik alışkanlıklarından arındırılması bakımından benzerlik büyük.

Yalnız bazı farklar da yok değil. Mesela Nürnberg'de 'Naziler'le gönüllü olarak işbirliği yapan 300 doktordan 7'si idam cezasına çarptırılmışken bizim 'balyozcu' doktorlarımız maşallah mahkûmlara ağıt yakmakla meşguller...

Tarihimizde ilk kez 'gerçekleşmiş bir darbe'nin yargılandığı Yıldız Mahkemesi'ni tam da bugünlerde hatırlamamız gerekiyor. Neydi Yıldız Mahkemesi?

27 Haziran ile 28 Temmuz 1881 tarihleri arasında tamamlanan Yıldız Mahkemesi'nde Sultan Abdülaziz'in katli yargılanmışsa da, aslında onun perde arkasında 1876 darbesinin yargılandığını ve mahkûm edildiğini söylememiz gerekir. Davacı, "maktul"ün, yani Abdülaziz'in "velisi" sıfatıyla Sultan II. Abdülhamid'di. Görünüşte bir cinayet davası yargılanıyordu ama aslında kanlı bir darbenin hesabı görülüyordu. (Yılmaz Öztuna'nın dediği gibi Abdülhamid keşke davayı doğrudan darbe suçlamasıyla açtırsaydı bugüne daha etkili bir miras bırakmış olurdu ama bu da önemli bir adım sayılmalıdır.)

Şeffaf yargılama

Yıldız Sarayı'ndaki Malta Köşkü ile karakolu yakınındaki dev bir çadırda halka açık olarak yapılan duruşmalar, son derece şeffaf bir şekilde herkesin gözü önünde cereyan ediyordu. Mahkemenin başkanı Süruri Efendi, ikinci başkanı ise Rum Hiristo Forides idi. Üyeler arasında Ermeni Takavor Efendi'nin bulunması, dışarıya adil bir yargılamanın yapılacağı mesajını veriyordu. Zira özellikle 1876 darbesine karıştığına dair deliller bulunan İngiltere, mahkemeyi pürdikkat izlemekteydi. Nitekim mahkemeyi başından sonuna takip eden İngiltere'nin İzmir Başkonsolosu'nun eşi Mrs. Dennis, mahkûm edilip çıkarken Midhat Paşa'ya kendi eliyle bir demet karanfil takdim edecektir.

Sonuçta 9 idam kararı çıktı. İdama mahkûm edilenler Yozgatlı Mustafa Çavuş, Boyabatlı Hacı Mehmed, Cezayirli Mustafa, Fahri Bey, Binbaşı Necib Bey, Binbaşı Namıkpaşazade Ali Bey, Midhat Paşa, Damat Mahmud Celaleddin Paşa ve Damat Nuri Paşa'ydı.

Ayrıca o sırada Manisa'da bulunan eski Sadrazam Mütercim Rüşdü Paşa ile Medine'de bulunan eski Şeyhülislam Hayrullah Efendi, haklarında idam hükmü verilmemekle birlikte "müebbet hapis cezası almış statüsündeydiler". Diğer sanıklar Albay İzzet ve Seyyid Bey 10'ar yıl kürek hapsine çarptırılmışlardı (Öztuna, Bir Darbenin Anatomisi, Ötüken: 1984, s. 489).

İçlerinden yalnız Midhat Paşa temyize gidecekti. Ancak üyeleri arasında Rum İkyadis ve Nikolaki Yorgiadis efendilerin de bulunduğu Temyiz Mahkemesi itirazı reddetti. Ardından Bakanlar Kurulu toplandı ve bir tutanak düzenledi. Tutanakta üzerinde durulan en önemli husus, cinayet değil, darbeydi. Abdülaziz'in tahttan indirilmesinin devlet için en büyük felaketlere sebep olduğu, "bütün felaketlerin kaynağının bu darbe olduğu" belirtiliyordu.

Laik mahkeme

Artık son kararı Sultan Abdülhamid verecekti. Belki bir kısmınız şaşıracaksınız ama yukarıda bazı gayrimüslim hukukçuların adlarını saymamdan anlamış olmalısınız: Yıldız Mahkemesi laik bir mahkemeydi, temyiz kararını laik bir mahkeme vermişti ve sanıklar laik ceza kanununa göre cezalandırılmıştı.

Ancak Abdülhamid halife sıfatıyla kararın bir de şer'î mahkeme tarafından tasdik edilmesini istedi. Şeyhülislam tasdik ettiyse de, Fetva Emini itiraz etti. "Eğer" dedi, "şer-i şerif üzerine bir hüküm isteniliyorsa şeriatın bize emrettiği şekilde yeniden yargılanmalı."

Bunun üzerine Abdülhamid mahkeme kararlarının din adamlarından oluşan "Meclis-i Ulema"da müzakere edilmesini istedi. 19 Temmuz'da Meclis'ten alınan kararda idam onaylanmıştı.

Bütün dünyanın bakışları üzerimizdeydi. Adaletin tam olarak tecelli ettiğine herkesi inandırmak ve intikam hissiyle hareket edilmediğini göstermek gerekiyordu. Bunun için Abdülhamid bir adım daha atarak eski başbakanlardan Safvet Paşa'nın başkanlık ettiği 25 kişilik bir "olağanüstü meclis" toplayıp fikirlerini sordu. Aralarında Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa ile "Mecelle" müellifi Cevdet Paşa'nın da bulunduğu 15 devlet adamı idamların aynen onaylanmasını istedi. Diğerleriyse cezaların hafifletilmesinden yana tavır koymuştu.

Yazının devamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz

Mustafa Armağan - Zaman Pazar

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat