Eğri otursanız da doğru konuşun

  • GİRİŞ12.06.2020 11:38
  • GÜNCELLEME12.06.2020 18:39

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, salı günkü TBMM Grubu konuşmasında, koronavirüs salgınına karşı Bilim Kurulu’nun aldığı kararlara uyma çağrısı yaparken, “1923 yılında Cumhuriyet’i

 

 

kurduğumuzda sadece 554 doktor,

4 tane hemşire vardı. Bugün Avrupa’nın en güçlü sağlık ordusu bizde” dedi.

 

 

Kemal Bey, Bilim Kurulu’nun Sağlık Bakanlığı’nca oluşturulduğundan ve Avrupa’nın en güçlü sağlık ordusunun nasıl yetiştiğinden bahsetmedi.

Ben bahsedeyim.

***

AK Parti’nin iktidara geldiği 2002’de Türkiye’de toplam 91 bin 949 hekim, 72 bin 393 hemşire vardı.

2019 sonu itibariyle hekim sayısı 164 bin

594’e, hemşire sayısı 198 bin 465’ya yükseldi.

Türkiye’nin hedefi 2023’te hekim sayısını 200 bine çıkarmak.

Yine yetmeyecek.

Zira 100 bin kişiye düşen hekim sayısı İngiltere’de 281, Almanya’da ise 425.

***

Bu sürede hekim yetiştiren tıp fakülteleriyle ilgili neler olduğunu da hatırlatayım.

2003’te tıp fakültesi kontenjanı 4 bin 941’di. Bu sayı 5 yılda sadece ‘39’ arttı ve 4 bin 980’e çıktı.

AK Parti hükümeti 2008’de bu sayıyı 5 bin 700’lere çıkarınca itirazlar başladı.

Türk Tabipler Birliği’ne göre öğrencilere yeterli eğitim verilemeyecek, mezunlar ‘yarım doktor’ olacaktı!

Onlarca konferans, panel, basın toplantısı yaptılar, ‘bilimsel’ bildiriler, eylem çağrıları yayınladılar.

2007’de 318 olan İstanbul Tıp Fakültesi

kontenjanı 2013’te 498’e çıkarılınca, TTB öğrencileri de alet ettiği eylemler başlattı.

Yılda 30 öğrenci fazladan geldi diye!

Hükümet dinlemedi, tıp fakültesi kontenjanları artırılarak 2019’da 15 bin 50’ye ulaştı.

Aslında 16 yılda 10 bin, yani yılda 625 artış çok değil. Aynı sürede Türkiye nüfusu her yıl 1 milyon arttı.

***

2003’te sağlık kurumu sayısı 9 bin 183, yatak sayısı 165 bin 465’ti.

2018’de ise sağlık kurumu 34 bin 559’a, yatak sayısı da 231 bin 913’e yükseldi.

Son şehir hastaneleriyle 250 bine yaklaştı.

Yoğun bakım yatağında ise Türkiye 100 bin kişiye düşen 40 yatakla dünya liderliğine yükseldi. En yakın takipçisi 34.7 yatakla ABD, 29.2 yatakla Almanya, 7.3 yatakla Japonya!

***

AK Parti hükümetlerinden önce;

Hastaneler yetersizdi.

Teknik donanım yoktu.

Hoca sayısı yetersizdi.

Para ayrılmıyordu.

Bunların hepsi doğru.

Ama asıl eksik olan ‘bilimsel akıl’dı.

Bilimsel aklı ideolojik karanlığa gömen sözümona TTB ve siyasette, medyada, üniversitedeki yandaşlarının önerdiği ‘bilimsel’ çözüm şuydu: Öğrenci sayısını arttırmayalım!

Öğrenci yoksa tıp eğitimi de mükemmel yürüyebilirdi!

Bir kısım hocalar derste harcayacağı vakti, muayenehanede para kazanmakla değerlendirebilir; hatta dersi de asistanlara yükleyebilirdi!

Ayrıca ‘herkes’ hekim olamazdı!

***

İlkesel olarak zaten eğri oturmayalım.

Eğri oturanlar da doğru konuşmalı.

Bugün koronavirüsle mücadele eden, aşı ve ilaç geliştirmek için laboratuvarlarda sabahlayan Türk hekimleri, hemşireleri hangi yıllarda yetişti?

Her hastaya yatak, ilaç ve tıbbi cihaz imkanı sunan sistem ne zaman kuruldu?

Nelere ve kimlere rağmen?

Üstelik hâlâ ‘fazlasını yapmalıyız’ diyen bir hükümetin adını anmaktan kaçınarak ‘sağlık ordusu’ndan bahsederseniz en hafifinden ‘ayıp’ olur. 

HEKİM SAYISI

1923: 554

1940: 2.378

1950: 6.895

1960: 8.214

1970: 13.843

1980: 27.241

1990: 50.639

2000: 85.117

2002: 91.949

2013: 133.775

2019: 164.594

ERDOĞAN’IN ‘LİYAKAT’ HASSASİYETİ VE İKİ İSİM 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’de sağlık reformu adıyla bilinen Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı henüz başbakan olduğu 2003’te başlattı.

AK Parti’nin ilk hükümetinde Sağlık Bakanı Prof. Recep Akdağ, müsteşarı Prof. Necdet Ünüvar’dı.

Akdağ, 2013’e kadar kesintisiz bakanlığı sürecinde programı hayata geçirdi. Ünüvar, 2007 ortasına kadar 5 yıl boyunca projenin ikinci adamı oldu.

***

SSK-devlet hastanesi ayrımı kalktı.

İlaç fiyatlarında dünyadaki en ucuz fiyat şartı konuldu.

Herkes Genel Sağlık Sigortası altında toplandı.

Aile hekimliği, tamamlayıcı özel sigorta başladı.

Sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı yüzde 36.5’lardan yüzde 75’lere yükseldi.

Projenin notunu bizzat vatandaş verdi.

Koronavirüs sürecinde bir kez daha veriyor.

***

Akdağ, ‘kendimize mahsusu bir program yapacağız’ dediğinde, ‘kendimize mahsus’ yüzünden işitmediği laf kalmadı.

Ama programın başarısı ortaya çıkınca, ABD dahil dünyanın birçok ülkesine Türkiye’nin reformunu ‘ders’ olarak anlatmaya davet edildi, anlattı.

‘Liyakat’ varsa proje, proje varsa imkan bulunabiliyordu.

***

Konu sağlık olduğu için bu iki isim ‘temsili’…

Yoksa liste uzun…

Birçoğuna eleştiriler de getirilebilir.

Ama ‘liyakat yok’ derseniz, 16 yıldır Erdoğan’ın siyasi liderliği ve kurduğu kabinelerin icraatıyla girdiği seçimlerde, ilk seçimde aldığı oya dahi düşmeden iktidar olmasını ‘sihir’le izah etmeniz gerekir.

Pek ‘çağdaş’ ve ‘bilimsel’ olur! 

Mustafa Kartoğlu / Akşam Gazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat