Kuzey Irak'ta güvenli bölge

  • GİRİŞ19.06.2020 11:41
  • GÜNCELLEME19.06.2020 11:52

Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde terör örgütü PKK’ya yönelik Pençe harekatları ile - resmi olarak böyle bir tanımlama yapılmasa da- yeni bir ‘güvenli bölge’ oluşuyor.

 

 

Çünkü;

Terör örgütünün buradaki varlığı fiili bir ‘bölgesel kontrol’;

 

 

Irak merkezi hükümeti ve Bölgesel Yönetim, 35 yıldır buraya giremiyor;

PKK buradan 384 kilometrelik Irak sınırı boyunca Türkiye’ye yönelik terör üretiyor.

Suriye’nin kuzeyinde olduğu gibi.

Türkiye, batıda Afrin’den başlayarak PKK/YPG’nin sözde kantonlarını ortadan kaldırdı.

Ardından, Irak’ın kuzeyinde istihbari ve askeri etkinliğini arttırdı.

Bağdat ve Erbil’i ‘bölgeyi örgütten alamıyorsanız, bize mani olmayın’ pozisyonuna ikna etti.

Örgütün merkezi Kandil’e kadar nokta operasyonlarla terör elebaşlarını ortadan kaldırmaya başladı.

Terör örgütü, ABD’ye daha kolay sığınabileceği ve Suriye’de elde ettiği alanları koruyabileceği Irak-Suriye sınırındaki Sincar’a yerleşme projesini başlattı.

Türkiye bunu Bağdat-Erbil diplomasisi ve nokta operasyonlarla önledi.

Ancak daha fazlasına Bağdat ve Erbil’in gücü, Washington’un da niyeti yok.

Türkiye, burada da - Bağdat ve Erbil yönetimleri teröre karşı yeterli güvenceyi sağlayana kadar- ‘güvenli bölge’yi kendisi oluşturmak zorunda.

Türkiye’nin bu harekatı, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ve Irak hükümetini de güçlendirecek.

Özetle;

Pençe-Kaplan harekatı, terör örgütünün Kandil-Sincar arasındaki coğrafi omurgasını kıracak tarihi bir harekattır.

***

Ama bitmedi.

PKK/YPG, ABD korumasında sınırımızdaki Kamışlı bölgesinden Türkiye’yi tehdit ediyor.

Örgütün İran kolu PJAK, hala Türkiye’ye terör ihraç ediyor.

Bu harekatlar, ABD ve özellikle İran tarafında da yeni sonuçlar doğuracak.

LİBYA’DA NE OLDU?

Özetini baştan söyleyeyim;

Türkiye, Akdeniz’de inisiyatif aldı.

2008 finans krizinden sonra belini doğrultamayan Fransa’nın ‘enerji kaynaklarına konma’, Rusya’nın ‘yayılma’, İsrail ve BAE’nin ‘demokrasi girişimine karşı Mısır darbesi örneğini hakim kılma’ girişimine karşı yaptı bunu.

Güç de olsa meşru bir yönetim oluşturan ve kendini BM’ye kabul ettiren Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti, uluslararası arenada İsrail-BAE-Fransa kumpasına karşı yalnız bırakıldı.

Fransa, Rusya ve BAE ise Kaddafi’nin kovduğu eski general ve gayrımeşru çete lideri Halife Hafter’in “Bana Libya’yı verin, size herşeyi vereyim” teklifine yatırım yaptı.

Türkiye ise ‘meşru’ yönetimin yeni bir demokrasi kurmasını destekledi.

Verdiği askeri, istihbari eğitim ve İHA-SİHA desteği bu karanlık projeyi bitirdi.

Özel ordu şirketi Wagner üzerinden Hafter’i destekleyen Rusya, Türkiye’nin girişimleri ile ‘ara konuma’ çekildi. Türkiye’nin “ABD de meşruiyetten yana inisiyatif alsın’ çağrısına destek verdi.

Fransa, BAE ve Mısır yalnızlaştı.

Adamları Hafter 2 haftadır kayıp!

Ülkede veya sağ olup olmadığı bilinmiyor.

***

Türkiye, birkaç yıl önce Katar’a kurulan kumpasın bozulmasına nasıl katkı sağlamışsa, bugün de Libya’ya kurulan kumpası bozdu.

***

Elbette Libya ile birlikte Türkiye de kazanacak.

Türkiye’ye deniz ve hava üssü verilmesi de konuşuluyor.

Kimse bunu Hafter’in sahipleri gibi ‘gayrımeşru bir çeteyi iktidara getirip ülkeyi sömürmek’le karıştırma gafletine düşmesin.

Libyalılar, Türkiye’nin ‘işbirliği’ anlayışı ile Avrupa’nın anlayışını ayırt edebiliyorlar.

AVRUPA VE ABD HAREKATA SESSİZ!

Türkiye’nin Suriye sınırından PKK/YPG’yi kovduğu harekatlara canhıraş bir şekilde karşı çıkan Fransa, Almanya ve ABD yönetimleri ile medyası, Kuzey Irak’a yönelik harekata ‘ajans haberi’ serinliğinde yaklaştı.

Bir nedeni PKK’yı resmen terör örgütü kabul etmeleri.

Ama asıl neden Türkiye’nin artık ‘gayrımeşru gerekçelerle’ durdurulamıyor olması.

Ne diyordu Oğuz Atay ‘Tutunamayanlar’da Selim’in ağzından: “Ben başlamazsam ancak durdurulabilirim.”

KÖTÜ MÜTTEFİK KABİLİYET SAHİBİ YAPAR

Kötü müttefikler, kötü komşular, kötü muhalefet Türkiye’yi istihbari ve askeri alanda milli kabiliyetler geliştirmek zorunda bıraktı.

Bunun için teşekkürü hak etmiyorlar.

AKLIN SINIRLARI

Türkiye’nin kara sınırı 2 bin

949, deniz sınırı ise 7 bin 816 kilometre. Bir deniz ülkesiyiz.

Ama bu ülke deniz haklarına sahip çıkarken “Akdeniz’de İsrail, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi ile neden kavga ediyoruz” diyenler var!

Bazıları, akıllarına çizilmiş sınırları aşamıyor.

TÜRKİYE’NİN SINIRLARI

(10 765 km.)

Kara toplam: 2.949 km

Suriye: 911

İran: 560

Irak: 384

Ermenistan: 328

Gürcistan: 276

Bulgaristan: 269

Yunanistan: 203

Nahçivan: 18

Deniz toplam: 7.816

Ege-Akdeniz: 4.763

Karadeniz: 1.778

Marmara: 1.275 

Akşam

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat