Hiç eğmeden bükmeden dümdüz söylüyorum.

Kendini mütedeyyin/ muhafazakar olarak niteleyen kesim gaflet uykusunda.

Lütfen kusuruma bakmayın. 

Sinirle yazılmış bir cümle değil. Net bir eleştiri. Başta kendime.

Yahu adamlar camiye giriyor, içki şişelerini avluya atıyor. Mezarları tahrip ediyor, duvarına işiyor.

Bunun olacağı belli değil miydi? Neden orada önlem alınmadı?

Herkes neyi bekledi? Verilen tepkiler bu kadar cılız mı olmalıydı.

Bunların daha ne yapmasını bekliyoruz ki?

Durumun vahameti henüz anlaşılamamış!

Özgür Özel miting meydanından boykot çağrısı yapıyor. 

Ölümüne yani… Amacı o firmaların batması…

Firmalardan tık yok!

Ne yerli gururumuz TOGG, ne de Kızılay bir basit paylaşım yapmıyor. Ya da yapamıyor. 

Sanki herkes Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tek başına savaş vermesini bekliyor.

Çıkıp TOGG hesaplarından “satış rakamlarımızla dünya devlerini rahatsız etmiş olmalıyız ki ülkemizde birileri bizi hedef gösterdi” demek çok mu zor?

Ya da Kızılay, Kadir gecesi paylaşımının altına “kansız da olsalar yine varsın acil durumda kan ihtiyacını bizden karşılasınlar! Çanakkale ruhunu siyasete malzeme ettirmeyiz!” dese kıyamet mi kopar?

Öteki lütfedip paylaşım yapmış “biz siyaset değil kahve üretiyoruz!” demiş. Bu kadar naif bir yaklaşım bu işi bir adım ileri götürmez. 

Bunca boykot karmaşasında asıl kiminle mücadele ettiğinizi göremiyorsanız birileri neden sizi savunsun?

Siz kendinizi savunmuyorsanız neden başkaları sizi savunsun?

Hırsızlık var, birileri yakalayana kızıyor. 

Bu nasıl iş?

Cumhurbaşkanı’nın ölmüş annesine küfürler ediliyor. Bazı siyasiler kınama mesajları atıyor. 

Böyle olmaz ki!

Ne yapmalı, nasıl davranmalı?

Mesele şiddete şiddetle değil, şiddete akılla doğru cevapları verebilmek ve bir olabilmektir. 

Bize de bu yakışır.

İslam dünyasına birlik çağrısı yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şu sözleri aslında bizlere de bir mesaj değil mi?

-"Bu olumsuz tablonun ortaya çıkmasında küresel sistemin efendileri kadar İslam dünyasındaki ataletin ve dağınıklığın da payı var. İnancımızın bize emrettiği şekilde, bir duvarın tuğlaları gibi kenetlenemiyoruz." 

Duruşumuz nasıl olmalı?

Yıllar önce Kanal7 ‘de Ahmet Gemici imzalı haberde Refah Partisi kapatılma kararı sonrasında Erbakan’ın ne diyeceği merak ediliyor.

Erbakan Hoca toplantıya giriyor, camiye gidiyor, ama haberin sonuna kadar bir şey söylemiyor.

“Hadi artık bir şey desin!” diye düşünürken sonunda muhabir mikrofonu uzatıp “partiniz kapatılıyor ne diyeceksiniz?” diye soruyor.

Erbakan Hocanın cevabı: “kutlu yürüyüşümüzde bu sadece bir andır!”

Müthiş bir akış, harika bir haber!

Bizim mahallenin ders alması gereken yaklaşımlar.

İstanbul'da belediye yetkililerinin müteahhitlerin reklamcıların karıştığı iğrenç bir tablo gözler önüne serilmiş durumda. 

Birileri siyasi tartışmaları öne sürerek çuval çuval paraları indirmiş. 

Sorulan soruları muhatap almayarak, küçümseyerek cevap verenler aynı tavrı hakim ve savcı karşısında da gösterince tutuklandı. 

Şimdi ortada yeni bir durum var. 

İlk günden beri Cumhurbaşkanı Erdoğan muhalefete çağrıda bulunarak “bu yaşananların arkasında mısınız? Suçlamalara cevap verin!” diyor. 

Peki biz ilk günden beri Özgür Özel başta olmak üzere herhangi bir CHP’liden soruşturma ile ilgili detaylar hakkında bir cevap duyabildik mi? 

Hayır! 

“Yolsuzluk yapılmış!” diyorsunuz “ama Cumhurbaşkanı adayımızdı” diyorlar. 

“Rüşvet istenmiş” diyorsunuz “önümüzü kesiyorlar!” diyorlar. 

“Kişisel bilgilerimizi parayla satmışlar!” diyorsunuz “Atatürk'ün partisiyiz” diyorlar.

Sevgili muhalif dostumun anlattıkları

Belki de tarihe en acı şekilde yazılacak çirkin şekilde hatırlanacak sokak çağrısı var. 

Dayanamadım bir arkadaşı aradım. 

İsmini vermek yerine “kıvırcık” diyelim, öyle bilinsin… 

Önemli bir firmada üst düzey yönetici kendisi… 

Koyu bir muhalif ama vicdanlı bir insan. 

Her buluştuğumuzda siyasi tartışmalara girmezsek olmaz. 

O, muhalefetin yaptıklarını ve söylediklerini savunur. 

Ben de dilim döndüğünce kendi görüşümü savunurum. 

Her masadan kalktığımızda da kucaklaşırız. 

Kıvırcığa sordum: “Saraçhane eylemlerine katılan CHP'li var mı gerçekten?” dedim. 

Şöyle cevap verdi 

-”Var Mustafa'm var. Az da olsa CHP'liler de gidiyor.” 

“Peki neden gidiyorlar?” dedim. Cevabı şu oldu: 

-”Oraya gidenler zaten soruşturmanın içeriğine bakmıyorlar bakmaz da zaten. Sadece CHP'li birine komplo kuruluyor motivasyonuyla gidiyorlar. Bunu engelleyemezsin!” 

Kıvırcığa sordum “Peki sen ne düşünüyorsun?” cevabını netti: 

-”yahu adam çalmış çırpmış. Ben daha bunun nesini savunayım?  CHP'de başka adam mı yok? Belediye Başkanı olacak, Cumhurbaşkanı olacak. Ben bu duruma ifrit oluyorum. Ben muhalifim diye bunların yaptıklarını savunmak zorunda mıyım?”

Damarı yakaladım ya, biraz da irite edeyim istiyorum kıvırcığı: 

-”Bu polise taş atanlar balta atanlar hakkında ne düşünüyorsun?” 

cevap veriyor: 

-”Onlar zaten CHP'li falan değil ki. Hepsi terör örgütü militanları!  Zaten bunlarla bizim seçmeni yan yana getirenlere şaşırıyorum.  İnanılır gibi değil! Bu işin sonunda CHP'lileri de küstürecekler.”

Kıvırcığın söylediklerine katılmamak mümkün değil ama biraz daha sıkıştırmak istiyorum peki diyorum “insan hiç mi sorgulamaz? Sırf CHP'li olduğu için arkasında duruyorlar bunun motivasyonu ne?”

cevap veriyor: 

“beni her gün akrabalarım arıyor onlar benden daha koyu CHP'li sonunda kavga edip telefonu yüzümüze kapatıyoruz. Yahu Diyorum ki bu adam çalıp çırpmış. Bana diyorlar ki sen yoksa hükümetin savcısını mı dinliyorsun böyle bir şey olabilir mi? Bu devlet hepimizin. Polise taş atıyorlar ‘bu polis Tayyib'in polisi’ diyorlar ben böyle bir şeyi nasıl kabul edeyim?”

Ez cümle aklımızı başımıza toplayalım. 

Hem biz, hem de onlar…