ABD zor günler geçiriyor.

Yıllarca dünyayı BÖL - PARÇALA - YÖNET anlayışıyla dizayn etmeye çalışanlar şimdi bölünmekten duydukları endişeyi dile getiriyor.

Los Angeles'ta, Kalifornia'da sokaklar yangın yeri. 

Biz biz bu durumu çok iyi biliriz. Yani şu anda Amerika'da yaşayanlarla belki de en iyi empati kurabilecek milletiz. 

Şehirlerin yakılıp yıkılmasının, vandalizmin ne kadar kötü bir şey olduğunu onlar da şu anda yaşayarak görüyorlar. 

Fakat şunu da belirteyim ki Gezi Parkı provokasyonları sırasında o dönemki ABD yönetimleri Türkiye’de yaşananlarla ilgili “endişeliyiz” diyordu. 

Şu anda o günden bugüne tabii ki farklı bir yönetim ve farklı bir anlayış  var ABD’de.

Trump cephesinde yeni bir şey yok gibi. 

-” Müdahale etmeseydik bütün şehri yakacaklardı” diyor. 

Bugüne kadar yaptığı açıklamalar genel konuşma tarzının dışına çıkmıyor. 

Yani Trump bildiğimiz Trump… 

Hani dedi ya “tüküreni vurun!” Bu, Trump'ın alışık olduğumuz tarzı. 

Fakat dünkü konuşmasında mesaj üstüne mesaj olduğunu gördük. 

Trump'ın konuşmasını yaptığı 82. Hava Tümeni Port Bragge üssü Kuzey Karolina da bulunuyor. 

Bu üs bordo berelilerin bulunduğu üs. 

Trump konuşurken arka planda askerleri görüyoruz. 

Bordo bereliler.

Bordo bereli demek onlarda ordunun en hızlı konuşlandırılabilen birliği özel eğitimli birlikler anlamına gelir. 

Trump işte tam da Amerikan ordusunun kuruluş yıl dönümünü kutlama toplantısında konuşuyor. 

Ellerinde Amerikan bayraklarıyla bir nevi destek oluyorlar. Yani buradan şöyle bir mesaj çıkabilir: “Ordu hala benden yana!”

İkincisi; bu Amerikan askerlerine biraz dikkatli bakarsak kollarında iki adet A harfi var. Anlamı “All Americans” 

Dolayısıyla burada da Trump'ın göçmen karşıtı politikalarını konuştuğumuz bir dönemde tam da o işaretlerin olması aynı ayrıca bir mesaj. 

Trump'ın tamamen güvenlikli bir ortamda bir askeri üste etrafında askerlerin bulunduğu ve hatta arkasında kendini destekleyen bayraklarla flamalarla kendisini destekleyen sloganlar atan askerlerin olduğu bir ortamda cam fanusun önünden konuşması da bir mesaj.

Sanki daha önceki suikast girişimine vurgu yapar gibi bir mesaj.

-”Bak ben suikaste uğradım. Ama şu anda yine buradayım. Yıkılmadım Ayaktayım!” mesajı vermeye çalışıyor. 

Ve gelelim en tartışmalı ifadeye… Trump şöyle dedi. “ Dış güçler ülkemizi işgal etmeye çalışıyor.” 

Türkiye'de bir “dış güçler” ifadesinden bazı ülkeleri anlarız. Hatta belki Amerika belki İsrail belki de Batı deriz. Herkesin kendine göre sayacağı ülkeler vardır. 

Şimdi sormak lazım; ABD Başkanı “dış güçler” dediğinde tanımladığı dış güç neresi olabilir? 

Mesela adı çokça konuşulan Soros bir dış güç değil! 

Ya da kendi ülkesinde yaşayan ve eylem yapan göçmenler dış güç değil!

Dış güçler diyerek Trump başka bir şey de kastediyor olabilir.

Geçtiğimiz hafta haber ajanslarına şöyle bir haber düştü. 

İsrail basınında Haaretz Gazetesi'nde ve eş zamanlı olarak Amerika'da yine “İsrail'in sesi” olarak tabir edilen New York Times gazetesinde iki farklı makale yayınlandı. 

O makalelelerin başlığı şuydu: ABD, Suriye coğrafyasında İsrail'e göre Türkiye'yi tercih ediyor. 

Hatta bu yorumlarda ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack hakkında “Türk ajanı” diye bir ifade kullanılıyor. 

Çok ilginç! 

Belki de tarihte eşi benzeri olmayan bir şekilde Amerika'nın Büyükelçisi “Türk ajanı” diye nitelendirildi. 

O makalenin satır aralarında ABD Başkanı Trump'a direkt gönderme var.

Acaba geçtiğimiz hafta yayınlanan bu haberler, Trump'a “Bak İsrail'e karşı böyle bir tavır alıyorsun o zaman bizde sokaklarını cehenneme çeviririz!” mesajı olabilir miydi?

İnsan sormadan edemiyor! 

ABD Başkanı “dış güçler” diyerek herhalde Meksika'yı işaret edecek değil!

Trump illa ki bir ülkenin adını mı versin?

Aslında olanlar çok belli değil mi?

Bende açıkçası “dış güçler” ifadesi; İsrail tarafından yapılan bu yorumları çağrıştırdı. 

Acaba İsrail, ABD’yi direkt olarak tehdit ediyor ve Başkan Trump da bunu gördüğünü ifade mi ediyor?

M. Mustafa Yıldız / Haber7