İsrail’in istediği yazıtın arka planı
- GİRİŞ20.09.2025 09:08
- GÜNCELLEME21.09.2025 11:52
Bir çok konuda olduğu gibi İstanbul’da “Silaom tableti” diye bir şey olduğunu ve bu yazıtın İsrail için hayati önemi bulunduğunu Netanyahu‘nun yaptığı açıklama sonrası öğrendik.
Bu konuda iki eleştiri yapmama izin verin lütfen.
1- Televizyonlarda yorum yapanlardan bazılarının konuyla ilgili çok fazla da araştırma yapmadıkları görülüyor.
2- Kudüs konusunu anlatacak tarih uzmanı elitlerin ülkemizde sayı olarak az olduğu ve bu elitlerin de konuşması gereken zamanda nedense sustukları görülüyor.
+Netanyahu 27 yıldır neden bu kuyruk acısını çekiyor?
+Neden Mesut Yılmaz’a gidiyor?
+Silaom tableti denilen İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunan o tableti neden istiyor?
+Bir de para teklif ediyor: “Silaom tabletini bana verirsen bunun fiyatı ne?” diyor Mesut Yılmaz’a.
Mesut Yılmaz dönemin Başbakanı.
O dönem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını işaret ederek “benim ülkemde Recep Tayyip Erdoğan diye biri var eğer ben sana bunu verirsem onun seçmenini kızdırırız” diyor.
Bir siyaset yürütüyor o zamanın şartlarında…
Mesut Yılmaz’ın yaptığı da doğru olabilir, siyasi bir duruş sergilemiş olabilir. Sonuçta vermemiş yani.
Silaom tableti ne?
Meraklısı için şöyle anlatalım.
Silaom tableti İsrail için hayati öneme sahip bir konu. Çünkü İsrail Gazze katliamı sırasında sürekli dini motifler kullanmaya çalıştı.
+Yeşayanın kehanetleri dedi
+Amelekler dedi.
+Gideon’un savaş arabaları dedi.
Bunların her biri Tevrat’ta birer bölüm.
Silaom tableti de Tevrat’ta “krallar ve tarihler” adlı bölümde geçiyor.
Yani Yahudiliğinin tarihinin anlatıldığı bölümde geçiyor.
Kısaca Kral Talut oğlu Kral Davut (Hazreti Davut’u biz peygamber biliriz onlar kral derler) ve onun oğlu da Süleyman o da kraldır.
Yahudi inancına göre kraldır. Fakat bizim inancımıza göre Hazreti Süleyman da bir peygamberdir.
Yahudiler aslında Hazreti Süleyman’ı pek sevmezler.
Davut’u severler.
Kendi inançlarına göre yaratıcının Hazreti Süleyman’ı yani Kral Süleyman’ı sevmediğini dolayısıyla devleti ikiye böldüğünü, birinin Nablus’ta diğeri Kudüs’te olmak üzere iki devlet kurulduğunu söylerler.
Kudüs’tekinin adı Yehuda krallığı…
Yehuda krallığının da son kralı Hezekiya…
En son Yahudi krallığının son günlerinde Nebukadnezar Kudüs’e saldırıyor.
Hezekiye şehri savunmak için bir su tüneli açıyor.
Su kanalına bir tablet yerleştiriyor.
O tabletin adı da Silaom tableti.
Eğer onu alırlarsa diyecekler ki “bak Tevrat’ta buranın bizim olduğunu söylüyor. Bak bu da kanıtı!”
Ama orada bizler Müslümanlar olarak “dur!” dememiz lazım.
Sanki o tableti verince iş bitecekmiş gibi yorumlar yapılıyor. Hayır!
“Al tablet senin olsun!” desek orası onların mı olacak. Tabii ki hayır.
Netanyahu diyor ki “Kudüs bizim şehrimiz.”
Şimdi sormamız lazım: Nasıl senin şehrin ya?
Sen kim oluyorsun da Kudüs’e bizim şehrimiz diyorsun?
Bir kere Hazreti Davut bizim peygamberimiz.
Hazreti Süleyman bizim peygamberimiz.
Sizin kral diye nitelediğiniz bizde ise peygamber olarak kabul ettiğimiz kimselerden miras kalacaksa kime kalır?
Onlara mı kalır bize mi kalır?
Pergelin ayağını doğru yere koymamız lazım.
Kudüs bizimdir.
+Hazreti Süleyman ve Hazreti Davut‘tan sonra Hazreti Ömer’in Romalılardan Kudüs’ü fethi.
+Selahattin Eyyubi‘nin Haçlılardan fethi.
+Yavuz Sultan Selim tarafından Mekke’ye dönemin Amerika’sı Portekiz’in yaklaşmasına ses çıkarmayan ve üstüne de saygısızlık yapan Memlükler’den alınması.
Eğer Kudüs’te bir hak iddia edilecekse o hakkı biz iddia ederiz.
Netanyahu “Kudüs bizim” diyorsa ona da “hayır, Kudüs bizim şehrimiz” diyebilmemiz lazım.
Nitekim 1852 yılındaki “Statü Cuo” isimli belgede Sultan Abdülmecid tarafından farklı Hristiyan mezheplerinin günümüzde bile kabul ettiği belge de bizim.
Dolayısıyla bundan başka söz söylemeye herhalde gerek yok.
Mustafa Yıldız / Haber7
Yorumlar8