Gazze'de yaşanan insanlık dramının artık bir son bulması amacıyla oluşturulan ateşkes masasında Türkiye'nin de olması birkaç açıdan tarihi öneme sahip.

Konuya girmeden parçaları birleştirebilmek için birkaç soru sormamız gerekiyor. 

+Daha önce sahada etkin olan ancak masada adı dahi anılmak istenmeyen Türkiye'nin burada bulunması ne anlama geliyor? 

+Nobel Barış Ödülünü ısrarla istediğini söyleyen Trump acaba 10 Ekim'de ödülün sahibi olacak mı?

+Gazze'de yapılacak bir barışı 10 Ekim'deki tören öncesine yetiştirmeye çalışacak mı? 

Hamas heyetinde Doha'daki saldırıda hedef alınan heyetin Başkanı Halil El Hayye bir açıklama yaptı. 

Önemli bir açıklamaydı. 

Hayye dedi ki 

“Saldırıların sonlandırılması, İsrail'in Gazze şeridinden çekilmesi ve Trump'ın planına göre hakkında konuşulan Filistinli esirlerin karşılığında İsrail'in canlı ve cansız tüm esirlerin serbest bırakılması için sorumluluk sahibi ve olumlu bir tutumla hazırız.” 

Trump daha önce Hamas'ın olumlu hareket ettiğine değinmişti. 

Hamas yetkilisinden bu açıklamanın gelmesi birbiriyle örtüşüyor. 

Fakat Hayye bu açıklamasının hemen ardından dünyaya ve özellikle müzakereye katılan ülkeler başta olmak üzere kendilerini destekleyen tüm ülkelere bir çağrı yaptı. 

“İsrail'in şimdiye kadar verdiği sözleri tutmadığını” söyledi. 

Not: Daha önce 21 Kasım 2023'te yapılan ateşkesi bozan taraf İsrail'di.  Ateşkes görüşmeleri sürerken Gazze’yi bombalayan taraf İsrail'di.

Hayye buna vurgu yaptı ve dedi ki “bize gerçek teminatlar verilmesi konusunda lütfen çalışın!” 

Belki de bu açıklamanın en önemli cümlesi bu “gerçek teminatlar.” 

Bunun ne demek olduğuna birazdan döneceğiz. 

Öncesinde önemli bir ayrıntı daha var.  

ABD Başkanı Donald Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'la oval ofiste gerçekleştirdiği görüşmenin ardından önceki söylemleri yani “sözümü dinlemezseniz Gazze’yi cehenneme çeviririm! Yakarım, yıkarım!” şeklindeki konuşmalarından daha diplomatik bir dil kullanan bir kişiye dönüştüğünü görüyoruz. 

Erdoğan'la görüşmesinden önce yaptığı hemen her konuşmada Hamas gündeme geldiğinde tehdit yaklaşım sergileyen Trump, en son açıklamasında Hamasla işlerin olumlu gittiğini söyledi. 

Aslında bu dönüşüm de dikkate değer. 

Trump standartlarında bu açıklama gayet diplomatik bir dile sahip.

Bir önemli nokta da Mısır'daki Sharm El Şeyh kentinde yapılan müzakereler. 

Hatırlayalım: 

Katar'ın Doha kentinde İsrail'in gerçekleştirdiği saldırı sonrasında müzakerelerin tam da biteceği yönünde endişeler varken Erdoğan'ın ABD ziyareti sonrasında bazı çıktıların olacağını söylemiştik. 

O çıktılardan belki de en önemlisi; müzakerelerin “bitti!” dendiği yerde yeniden başlaması oldu. 

Trump'ın son açıklaması ile de çok bağlantılı bir gelişme daha oldu. 

Trump Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı boşuna övmüyor. 

Tabiri caizse bizim kara kaşımıza kara gözümüze hayran değil… 

Peki, Trump neden Erdoğan'ı bunca güzel sözlerle taltif ederken Netanyahu’ya ağza alınmayacak küfürlerle tepki gösteriyor? 

Demek ki İsrail kapalı kapılar ardında 

+ipe sapa gelmez, 

+kabul edilmesi mümkün olmayan 

+hiç kimseye bir faydası olmayan 

+Kendine de bir faydası olmayan 

bazı teklifler öne sürüyor. 

Trump'ı da sinirlendirmiş olacak ki telefon açıp “Senin…” diye başlayıp sinkaflı küfürler ederek bu tavrından vazgeç diyor.

Ez cümle…

Türkiye masada ağırlığını yavaş yavaş hissettiriyor. 

Bundan sonra kum saati İsrail’in aleyhine işleyecek.