Venezuela'nın çilesi

  • GİRİŞ06.12.2025 09:15
  • GÜNCELLEME06.12.2025 09:15

Venezuela Başkanı Maduro, kendi partisinin ülkesinde düzenlediği bir törene katıldı ve törende dans etti. 

Bugün belki ABD ile Venezuela arasında bir savaştan bahsediyoruz ama Maduro buna dans ederek cevap verdi. Belki eleştirebiliriz de… 

Dünyanın bir ucunda savaşın eşiğindeyken sen nasıl dans edersin?” diyebiliriz. 

Orada söylediği ise çok net: “Savaşa hayır, barış lütfen.”

Maduro’nun ABD’ye karşı duruşu bu. 

Bir başka duruşu ise Trump’a göreve geldiğinden beri defalarca zeytin dalı uzatması. 

Limanlarının işletilmesi noktasında petrolünü büyük oranda Çin ile paylaşıyor; ancak Amerika ile ilişkilerini de tamamen kesmiş değil. 

ABD'nin durumunu Aşık Paşazade şu sözlerle özetler: 

“Zamanın hali böyledir: Güç kimdeyse sözü geçen odur.”

Venezuela özelinde daha çok konuşacağımız konu birikti.

 Trump’ın söylediği şey de ortada: 

“Denizde uyuşturucu taşıyan tekneleri vurduk, yüzde doksanını bitirdik, şimdi vuracak tekne bulamıyoruz. Hatta gerekirse karadan da vururuz “ diyor. 

Kendi açısından bakınca doğru; denizde bir hedefi yok etmektense kara hedefini vurmak daha kolay, daha düşük maliyetli.

Bu işin savaşa dönüşüp dönüşmeyeceği noktasında Trump ile Maduro arasında gerçekleşen bir görüşme var. 

Bir kısmı medyaya yansıdı. İngiliz basınına göre Trump, Maduro’ya “Ülkeyi terk et” diyor.

Burada başka bir perspektiften daha bakmak gerekiyor: 

Dünya gümbür gümbür bir savaşa gidiyor. 

Peki bu savaş engellenebilir mi? 

Örneğin Türkiye’nin tezleri var. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklaması ortada: “Üçüncü Dünya Savaşı’nı kimse istemez, bunu engellemek için elimizden geleni yapıyoruz.” Cumhurbaşkanı Erdoğan da benzer şekilde, “Üçüncü Dünya Savaşı dünyayı felakete götürür” diyor.

Diyeceksiniz ki, “Sana Venezuela’yı sordum, sen dünya savaşından bahsediyorsun.” 

Hayır, her şey birbiriyle bağlantılı. 

Avrupa’da çıkacak bir savaş Avrupa’da kalır mı? Tabii ki kalmaz, Türkiye’yi yakından etkiler. Venezuela’da çıkacak bir savaş sadece orada kalır mı?

 Hayır. 

En azından petrol fiyatları üzerinden tüm dünyayı etkiler.

Şimdi odağımızı tekrar daraltalım. 

İran’a kıtalararası uçak gönderip 36 saat uçuş yaparak nükleer tesisleri bombalamak yerine Trump’ın iki tane uçağının kalkıp dibindeki Venezuela’yı vurması çok daha kolay. 

Güç dengelerini konuşuyorsak mesele bu.

Nitekim güç dengelerini Rusya–Ukrayna Savaşı’nda da konuşuyorduk. 

Ukrayna’nın savaş kapasitesi Rusya’nın üçte biri seviyesindeydi. Hatta “Bu savaş bir haftada biter” diyenler vardı. 

Ama öyle olmadı. 

Sahadaki denklemler kâğıt üzerindekilere pek benzemiyor.

Güçsüz ülkeler önümüzdeki süreçte haritadan silinme tehlikesiyle karşı karşıya.

Bu sadece askerî güç değil. Türkiye örneğine bakalım: Süper güçlerle karşılaştırıldığında Türkiye askerî olarak geride olabilir ama sosyolojik, ekonomik, tarihsel, siyasi ve diplomatik birçok farklı gücü bir araya geldiğinde ortaya güçlü bir Türkiye ve güçlü bir Erdoğan profili çıkıyor.

Güçsüz ülkelerin silinme tehlikesi derken aklımıza Lübnan gelebilir. 

Hava sahası adeta yol geçen hanına dönmüş durumda. 

Bunu kimseyi küçümsemek için söylemiyorum; askerî bir tespit olarak söylüyorum. 

Aynı şekilde İran’ın hava savunma sistemleri yetersiz kaldığı için bölgede sorunlar yaşıyor. 

Suriye deseniz, uçağı olmayan, tankı topu bulunmayan bir devlet; bu yüzden İsrail saldırılarının hedefi oluyor.

Öte yandan KKTC örneğini düşünelim. 

Askerî olarak güçsüz ama Türkiye ile birlikte hareket ettiği için bölgede nispeten daha az rahatsız edilen bir yapı. 

Azerbaycan da öyle; hem kendi ordusu güçlü hem ekonomisi hem de Türkiye ile hareket ederek gücünü perçinliyor.

Ez cümle: Sadece askerî güç değil, her anlamda güçlü olan ülkeler ve ittifaklar söz dinletebiliyor.

Yine örneğin İsrail–Filistin arasında ateşkes imzalanırken İngiltere, Fransa ve Almanya’yı fotoğrafta gördük ama nerede? Alman basınının tabiriyle “saksının yanında.”

Trump’ın Zelenski’ye Beyaz Saray’da söylediği söz hâlâ akıllarda: “Senin elinde koz yok.”

Türkiye masaya oturduğunda ise Erdoğan’ın elinde onlarca koz var: Kaan uçağı, Kızılelma, İHA–SİHA teknolojisi… Bu tablo bile siyasi gücün nasıl kullanıldığını gösteriyor.

Tekrar Venezuela’ya dönersek… 

Maduro bölgesinde baskın bir karakter ama elindeki kozlar güç dengesinde yetersiz kalıyor.

 Hatta ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın yıllar önce söylediği “Ortadoğu’da yeni ülkelere ihtiyaç var” sözü bile artık anlamını yitirmiş durumda. Çünkü güçsüz ülkeler zaten silinme riski taşıyor.

Öte yandan dünyada bir silahlanma yarışı var. 

Silah gücünün siyasi güçle doğru orantılı olduğunu görüyoruz. Doğal kaynaklarınız, tarım alanlarınız varsa bunları korumak için güçlü bir orduya ihtiyaç duyuyorsunuz.

Rahmetli Turgut Özal zamanında “İyi ki petrolümüz yok, yoksa bize de saldırırlardı” demişti. 

Bugün ise durum tersine döndü. 

Artık iyi ki petrolümüz var diyoruz ve daha fazla petrolün Türkiye için stratejik güç olduğunu görüyoruz.

 Çünkü Türkiye'nin güçlü bir savunma potansiyeli var.

Burada güçlü liderlik devreye giriyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortaya koyduğu “lider diplomasisi” kavramı tam da bunu anlatıyor. 

Birileri bu tanımı küçümsedi ama diplomasi sadece “Alo, hadi şu savaşı bitirelim” demekle olmuyor. 

Masaya elindeki kozlarla oturuyorsun.

Şimdi bir soru soralım: Maduro, Trump’la görüştüğünde elinde koz olmadan ne söyleyebilir?

Gelelim uyuşturucu meselesine… 

Trump “Uyuşturucuyla mücadele ediyoruz” diyor. 

Bu söylem iç kamuoyunda her lider için karşılık bulur. 

Peki o zaman biz bu konuyu neden konuşuyoruz?

 Maduro’yu desteklemek, uyuşturucu kartellerini desteklemek midir?

Anlatayım.

Uyuşturucu denince akla gelen ilk isim Pablo Escobar. 

Medellín Karteli ile Venezuela’daki Cartel de los Soles arasında bazı benzerlikler var. 

Escobar döneminde devlet yetkilileriyle kartelin beraber hareket ettiği iddiaları ortaya çıkınca sistem değişmişti.

Venezuela’daki kartel adını generallerin apoletlerindeki güneşlerden alıyor. 

Bazı devlet yetkililerinin bu yapıyla ilişkilendirildiği iddia ediliyor. 

Maduro’nun yakınındaki bazı isimlerin de kartelle bağlantılı olduğu öne sürülüyor. 

Ama dikkat: Maduro’nun kendisinden hiçbir zaman bu karteli desteklediğine dair bir açıklama gelmedi.

Ne var ki ilginçtir, Maduro kartelin yöneticisi ilan edildi ama çevresindeki bazı isimler ABD’de mahkemelerde itirafçı olup Maduro’yu suçladı.

Uyuşturucuyla mücadelede tutarsızlık çok. 

ABD gemileri füze ile vuruyor. Bu yöntem dünyada ilk kez görülüyor. 

Bizde gemilere baskın yapılır, uyuşturucu ele geçirilir, satıcılar adalete teslim edilir. 

Ama gemi vurmak? Bu başka bir yöntem.

Bir ülkenin başkanını uyuşturucu kartelinin lideri diye yaftalıyorsanız elinizde bilgi, belge ve tanık olması gerekir. 

Aksi durumda “Uyuşturucuyla mücadele ediyorum” diyerek bir devlete savaş açmak ne kadar doğru, bunu ayrıca konuşmak lazım.

Peki Venezuela halkı bu işe ne diyor? Güney Amerika halklarının ortak özelliği baskıya boyun eğmemeleridir. 

Eğer bir gün ABD işi Venezuela’yı işgal noktasına getirirse halkın buna şiddetle karşı koyması sürpriz olmaz.

Mehmet Akif’in dizeleri tam da buraya oturuyor:

“Girmeden tefrika millete, düşman giremez.

Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.”

Her milletin bir sinir ucu vardır. O sinire dokunulduğunda dengeler değişir. Venezuela için de dünya için de durum tam olarak da budur.

Mehmet Mustafa Yıldız / Haber7

Yorumlar5

  • Yasin .... 1 saat önce Şikayet Et
    Tek derdi abd nin Venezuela yanın petrolü
    Cevapla
  • GÜÇ 2 saat önce Şikayet Et
    Güçsüz denilen ülkeler birlik olsa Süper Güç olmaz. Sebep 3 kuruşluk menfaat için işbirlikçiler eliyle bölünen Ülkeler.
    Cevapla
  • SAVAŞ ÇIKMAZ 3 saat önce Şikayet Et
    Dünydaki uyuşturucu hareketlerinin bütünü abd konteolündedir kimseyi suclamasına gerek yok, tek derdi uyuşturucu değil çin ve rusyanın venezuelada konuşlanmasını önlemek zaten trump madde firişinin %92 azaldığını Maduro da kartellerin yok edildiğini açıkladı, savş çıkarsa uyuşturucu savasi değil çin abd savaşı demek bu d mümkün değil
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Çok Acil 5 saat önce Şikayet Et
    Başkan Erdoğan acil Trump ile görüşmeli. Terörse,teröre karşı legal ulıslarası kuralar ile Maduro ile beraber hareket etmeye ikna etmeli,ıuzlaştırma diyalog yolunu açıp bu kuralsız zorba tavır ile savaş çıkmasını önlemeli. Hatta usa ile venezuella arasında koordinasyon,takip komisyonu kurup işi bizzat yürütmeli.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Ayarcı 5 saat önce Şikayet Et
    Harika bir yazı... silahın varsa, (((GÜÇ SENDE ARTIK)))...para petrol işe yaramaz...
    Cevapla Toplam 7 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat