Tarihin değişim yasası: Fahşa, ihsan ve adalet..

.

  • GİRİŞ03.06.2020 09:16
  • GÜNCELLEME04.06.2020 09:27

Kur’an- Kerim’de, İslam medeniyetine muhteva ve şekil veren değişim yasası, siyasi, sosyal/kültürel ve ekonomik boyutlarıyla Nahl Suresi’nde şöyle açıklanmıştır:

 

 

‘Gerçek şu ki Allah, adaleti, ihsanı (marufu, iyiliği) ve yakınlara karşı cömert olmayı emretmektedir. Fahşayı (utanç verici, hayasızca, arsızca, ölçüsüz sahip olma arzusunu, nesne bağımlılığını,  cimriliği, istifçiliği); münkeri (akla, sağduyuya aykırı olanı kötülüğü); bağiy (azgınlığı, taşkınlığı ve zorbalığı) yasaklıyor..’ (Nahl Suresi, Ayet: 90).

Üç kavram, ‘adalet’, ‘ihsan’/maruf ve ‘infak’/ita buyrulurken; yine üç kavram, fahşa, münker ve bağy yasaklanmaktadır..

 

 

Bu altı kavramın ayetteki dizilişi, İslam medeniyetindeki toplum tahayyülünün piramit şeklinde değil, küre şeklinde olduğunu ortaya koymaktadır.

Buyruk adaletle başlamaktadır; İslam medeniyetindeki sağlıklı toplumda alt yapı adaletli siyaset olmaktadır. Yasaklama ise fahşa ile başladığından sağlığını kaybeden cahili toplumda alt yapı, düzeltmeye başlanacak yapı ekenomi olmaktadır. Emri bil maruf ise tarihin motorudur.

Dolayısıyla küre şeklindeki toplumda alt yapı değişebilir. Sağlıklı İslam toplumunda alt yapı adaleti gözeten siyasetken, cahili toplumda alt yapı ekonmidir; bir biri ardınca gelerek, yani dönerek değişimi sağlamaktadır. Piramit, büyük tabanıyla kımıldamaz.

ADALET, İHSAN VE İNFAK

Tefsirlerde, ayetteki adalet ve ihsan kelimelerine çeşitli anlamlar verilmiştir. 

a) Adalet, kişinin Allah’a ortak koşmaktan sakınması; ihsan, Allah’ı görür gibi ibadet etmesi ve kendisi için istediği iyilikleri başkaları için de istemesi;

b) Adalet, tevhid; ihsan, tevhidde samimiyet.

c) Adalet, insaflı olmak; ihsan, özveride bulunmak;

d)Adalet, kelime-i şehâdeti benimsemek; ihsan, Allah’ın buyruklarını yerine getirmek, Allah rızâsı için gerektiğinde çeşitli maddî ve mânevî sıkıntılara katlanmak;

e) Adalet, insanın içiyle dışının bir olması; ihsan, içinin dışından daha da temiz olmasıDIR. (TDV, Kur'an Yolu Tefsiri , III, S.432-436)

Râgıb el-İsfahânî’nin “Adalet, iyiliğe karşı iyilik, kötülüğe karşı kötülük olmak üzere yapılana denk bir şekilde karşılık vermektir; ihsan ise iyiliğe daha fazlasıyla, kötülüğe daha azıyla karşılık vermektir” şeklindeki tanımı (el-Müfredât, “adl” md.) İslâm âlimlerinin konuyla ilgili anlayışlarının bir özeti sayılabilir.

FAHŞA, İHSAN VE ADALET

Adalet: Sözlükte adalet, “doğru hareket etmek, hakka ve hakikate göre hüküm vermek, eşit olmak, eşit kılmak” gibi anlamlara gelen bir isim olup ahlâk ve hukuk kavramı olarak, “bireysel ve sosyal yapıda dirlik ve düzenliği, hakkaniyet ve eşitlik esaslarına uygun şekilde davranmayı sağlayan bir erdem veya hukuk ilkesi” anlamında kullanılır. Adalet Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerde genellikle “düzen, denge, denklik, eşitlik, gerçeğe uygun hüküm verme, doğru yolu izleme, takvâya yönelme, dürüstlük, tarafsızlık” gibi anlamlarda kullanılmıştır. Adalet kavramı, “eşitlik ve denklik” anlamını da içermektedir. Genellikle sosyal adaleti emreden hükümlerde esas olan eşitlik değil dengedir; insanlar gerek fiziksel gerekse zihinsel yetenekleri ve birikimleri bakımından farklı düzeylerde olduklarından böyle durumlarda eşitlikçi davranmak çok zaman haksızlık doğurur; hatta bazan eşitliğin ötesine geçmek (meselâ fedakârlık) adaletten de üstün bir erdem olabilir (TDV, Kur'an Yolu Tefsiri , III, S.432-436). 

İhsan: Sözlükte “başkasına iyilik etmek” ve “yaptığını güzel yapmak” şeklinde kısmen iki farklı anlam taşıyan ihsan, dinî ve ahlâkî bir kavram olarak, “hayırlı bir işi bilerek ve en iyi şekilde yapma, Allah’a ihlâsla ibadet etme, başkalarına hak ettiklerinden daha fazlasını verme” gibi anlamlarda kullanılır. Allah’ın fiillerinin güzelliği ve mükemmelliği aynı zamanda O’nun lutufkârlığıdır. İhsanın insana nisbet edildiği âyet ve hadislerde bu kavram iki bağlamda kullanılır:

a) İhsan, kulun Allah’a karşı hissettiği derin saygı, bağlılık ve itaat ruhunu ve bu ruh halinin ürünü olan iyi davranışları kapsar. Hz. Peygamber’in, “Cibrîl hadisi” diye bilinen hadiste geçen “İhsan, Allah’ı görür gibi ibadet etmendir; çünkü sen O’nu görmesen de O seni görmektedir” şeklindeki meşhur açıklaması (Buhârî, “Tefsîr”, 31/2; “Îmân”, 37; Müslim, “Îmân”, 5-7), bu bağlamdaki ihsanın en güzel tanımı kabul edilmiştir. İhsanın bu kapsamı bilhassa takvâ terimiyle yakından ilgili görünmektedir (meselâ bk. Mâide 5/93; Yûsuf 12/90; Zâriyât 51/15-16).

b) İkinci bağlamında ihsan, hilm erdeminden kaynaklanan bir anlayışla insanın, başta ana-babası olmak üzere başka insanlar karşısındaki sevgiye dayalı özverili tutumunu ifade eder. Öfkeye hâkim olma, affetme, hoşgörü, sabır (Âl-i İmrân 3/133-134; Mâide 5/13; Yûsuf 12/90; Hûd 11/115), işlerde aşırılıktan sakınma, kararlılık ve cesaret (Âl-i İmrân 3/147-148), tok gözlülük ve cömertlik (Bakara 2/236; Âl-i İmrân 3/133). İhsan mutlak bir görev olmamakla birlikte adaletten de ileri bir erdemdir. Buna karşılık toplumsal hayatta adalet ihsandan daha önemli ve önceliklidir; çünkü “yer ve göklerin düzeni adaletle kaimdir”. Hz. Peygamber (s.a.v.), “hüküm verirken adaletli olanlar, ailesine karşı ve yönetimi altında bulunanlar hakkında âdil davrananlar, kıyamet gününde nurdan minberler üzerindedirler” buyurarak adaletin Allah nezdindeki değerine işaret etmiştir (Müslim, “İmâre”, 18).

Fahşa:  “Hayasızlık” diye çevirdiğimiz fahşâ kelimesi, aynı kökten gelen fuhuş kelimesiyle eş anlamlı olup çirkin sözler ve fiiller için kullanılır (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “fhş” md.). Kısaca fahşâ, başta zina olmak üzere edep, hayâ ve iffete aykırı her türlü söz ve davranışı ifade eder.

Münker: “Kötülük” diye çevirdiğimiz münker ise genellikle mâruf kavramının zıddı olarak “aklın ve sağ duyunun çirkin bulduğu, erdemli toplumun yadırgadığı tutum ve davranışlar” anlamına gelir (bk. Nisâ4/19, 140; daha geniş olarak A‘râf 7/157).

Bu âyetin buyruğuna uyarak her durumda adaletli olan, gerektiğinde özveride bulunabilen, yakınlarına cömertçe iyilik eden; bunun yanında edepsizlik ve hayâsızlıktan, kötülük ve çirkinliklerden, saldırgan davranışlardan uzak duran insan, aslında bu suretle ruhunun yükselişi için gerekli olan iyilikleri yapar ve kötülüklerden uzak durur hale gelmiş demektir.

Yorumlar2

  • Arif KARAHAN 3 yıl önce Şikayet Et
    Teşekkürler sayın hocam yüreğine sağlık; ders gibi akla ,kalbe hitap eden bir yazı. Şu yaşadığımız zaman diliminde müthiş bir şiddet sarmalı var insanlarda, yapmayın, etmeyin diye uyaran bir insana ölüme varan azgınca, futursuzca bir saldırı yapıyorlar. Bakın haberlere bu vahşet, öfke sarmalından kurtulmak için; derin bir nefes almak iletişim kurma yetisi kazanmak ve şu anlattığınız Kuran'i mesajını iyi algılarayarak eğitimli huzurlu bir dünya kurmak her insan ve toplum için görev olmalıdır. İncitmeden, kırmadan gönülden gönüle yolları bulmalıyız. Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • ERDİNÇ 3 yıl önce Şikayet Et
    Öncelikle bu kadar yalın ve derinlikli bir köşe yazısı yazdığınız için tebrik ediyorum.Bu yazınız bütün dillere çevrilip dünyanın her köşesine asılması gerekir. Dünyada ve ahirette bütün insanlığın huzuru ve selameti için bir anayasa niteliğinde olmuş. ALLAH(C.C)'ın ,yüce Yaratıcımızın insanlığın felahı için bildirmiş olduğu hükümlere itaat etmediğimiz sürece ne birey ne aile ne toplum ne de dünya insanlığı olarak huzur buluruz. ALLAH sizden razı olsun...
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat