Toplumda fobikler çoğalıyor

  • GİRİŞ14.12.2020 11:25
  • GÜNCELLEME15.12.2020 08:25

Fobi, kişinin bazı nesne ya da olay karşısında duyulan ve görünüşte hiçbir nedene dayanmayan, doğuştan gelen bir korku halidir.

 

 

Bazı insanlar, görünürde hiçbir sebep olmadığı halde, önemsiz bir olay karşısında, anlamsız şekilde korku hissine kapılırlar. İşte bu fobidir.

Fobi, bir şeye karşı duyulan korkunun, bireyin gündelik yaşamını olumsuz yönde etkilemesi hali. Fobi kelimesi, Yunanca ‘Phobos’ kelimesinden gelir. Phobos, Yunan mitolojisinde korku tanrısıdır.

 

 

Her canlı, birey olarak varlığını tehdit eden ya da tehdit riski taşıyan varlık ve durumlardan içgüdüsel olarak kaçınır. İnsan bilincinde bu kaçınma, ‘korku’ olarak algılanmaktadır. Korku bu haliyle, kişinin varlığını, yaşamını sürdürmesine hizmet eden savunma sistemlerinin bir ‘ön-uyarı mekanizması’dır ve hayatın sürdürülebilmesi için gereklidir.

Örneğin bir köpekten gelebilecek tehlike için gereken önlemleri alarak bu korkunun üstesinden gelebilmek, böylece onunla fiziksel ya da duygusal temas kurabilmek düzeyinde tutulabilen köpek korkusu, hastalıklı bir durum olarak kabul edilemez. Çünkü bu haliyle, kişinin kontrolünden çıkmış, onun iradesine hükmeden, sonuçta günlük yaşamını olumsuz yönde etkileyen bir duygu-durum değildir.

Korkunun, "kontrolden çıkması", yaşamın sürdürülmesi için gerekli olan bir ön-uyarı sistemiyle uyum sağlanamaması anlamındadır.

Kişi, o korkunun, onu kaçınmaya zorladığı durumlardan kaçınmayı sağlayamaz ya da bu kaçınma, onu duygusal olarak rahatlatmaz. Yine endişe ve korku içindedir ve bu anksiyete onun günlük yaşamını istediği tarzda sürdürmesine imkan vermez. Bu boyutta yaşama hizmet eden korku, yaşama karşı olan fobiye dönüşür.

FOBİ TÜRLERİ

Akıl hastalıkları uzmanları, birçok fobi tespit etmiştir; her birine de ayrı ayrı isimler vermiştir. Burada birkaç fobi sıralayıp fobinin doğasına ilişkin belli bir kanaat edinmeye çalışacağım.

AGORAFOBİ: Kişinin çarşıdan, pazardan korkması; nedensiz yere kalabalık yerlere gidememesi.

KLOSTROFOBİ: Kişi, kapalı yerlerden korkar; bir odaya, bir eve yalnız giremez, bir evde yalnız oturamaz. Asansöre yalnız binemez. Yerin altına inip, metroya binemez.

JİNEFOBİ: Bazıları kadından korkar. Bunlar bir kadına yaklaşmaktan, onunla yalnız kalmaktan çekinirler.

HEMATOFOBİ: Birçok kimse kan manzarasından korkar. Bir kan akışı veya birikintisi karşısında duramaz ve sebepsiz bir korku içinde kalır.

POTAMOFOBİ: Akarsudan korkmak. Akarsuların yanına yaklaşamayanlar ve ona uzaktan bile bakmaya tahammül edemeyenler vardır.

NEKROFOBİ: Ölüden korkmak. Kadavra görmeye alışık olmayan herkeste buna benzer haller vardır. Nekrofobi hastası kişilerde bu hal aşırı dereceye varmıştır. Bunları kadavra düşüncesi bile korkutur ve sıkıntıya sokar.

METALOFOBİ: Madeni eşyaya dokunma korkusu.

DİSMORFOFOBİ: Fiziğinin bozulmasından korkmak. Biçimsiz bir şekle uğramaktan korkarlar ve vücutlarının bir tarafında bir bozukluğun oluşup oluşmadığını endişe ile sık sık araştırırlar.

NOSFOBİ: Herhangi bir hastalığa yakalanma korkusu. Hastalık hastası olmak. Bu rahatsızlık çok ünlüdür.

LİSOFOBİ: Kudurmaktan korkmak..   

PARASİTOFOBİ: Uyuz olmaktan korkmak. Uyuzluğa yakalanmak endişesinden kurutulamazlar, bu endişe daima kişiyi takip eder.

BAKTERİOFOBİ: Sıra dışı bir şekilde mikroptan korkmak.. Çıplak ellerle bir yere dokunamamak; bir şeyi tutamamak, hatta kendilerine sevgi ve samimiyetle tokalaşmak için uzatılmış temiz elleri bile sıkmaktan iğrenmek.. Yanlışlıkla böyle bir olay olsa bile hemen daima yanlarında taşıdıkları kolonya şişesini çıkarıp ellerini ve kollarını kolonya ile iyice yıkarlar.

Bir yere girdikleri zaman oturacak yer bulamazlar. Şapkalarını, bastonlarını, çantalarını nispeten temiz fark ettikleri bir büfenin, bir piyanonun, televizyonun, bilgisayarın veya salonda özenle ayrılmış portbibloların üzerine koyarlar.

Eğer evlerine bir misafir gelse misafirin oturduğu yerlerin mikropla dolduğunu zannederler ve sonradan bütün eşyayı, hatta bütün odayı tekrar tekrar silip süpürürler.

Kısacası bunlar daima korku içinde yaşayan birtakım zavallılardır.

Daha birçok fobiler vardır.

Bir fikir verebilmek için birkaç tanesini derledim. Bu hallerin bir kısmı dünyada görebildiğimiz bazı hastalıklı sebeplere bağlıdır. Fakat birçoğu hiçbir sebebe bağlanamaz; tamamıyla “ruhsal” bir olay olarak kalır.

İşlerinde cesur ve her işinde normal, hatta başarılı olan bir arkadaşım, kendi evine bile kimse olmadığı zaman tek başına giremezdi. İçeri girebilmesi için beş altı yaşında bir çocuğun evde bulunması bile yeterliydi.

Bir arkadaşım, bir demiryolunun üzerinden hiçbir vakit diğer insanlar gibi dümdüz geçemezdi. Demiryolunun üzerine bir adım attıktan sonra orada durur ve tam bir dairelik devir yaptıktan sonra kendisini yıldırım hızıyla karşı tarafa atardı. Bu hareketini şöyle açıklıyordu: “Tam demiryoluna ayak atınca içimde müthiş bir korku meydana geliyor, sanki tren gelecek ve beni çiğneyip geçecekmiş gibi bir tesirin altında aklıyorum.” Bu arkadaşım, kendisini bildi bileli böyle olduğunu söylüyordu. Hele denizden korkup da boğulacağım diye ömründe kayığa binmemiş olanlar çoktur.

Ve bütün bunlar, aklı başında, normal, hatta yüksek kariyerli insanlardır.

Fobi toplumda sık görülen bir anksiyete bozukluğudur. Fobisi olan insanlar “fobik” diye adlandırılırlar.

Fobiler halk arasında hastalıktan ziyade huy ya da kişilik özelliği olarak düşünüldüğünden tedaviye başvuranların sayısı azdır. Araştırmalarda fobi sıklığının beklenenden düşük çıkmasının en önemli nedeni budur. Yapılan araştırmalar toplumda %10 oranında fobi tespit etse de tahminen bu değer %25 dolaylarındadır.

Fobilerin kadınlarda erkeklere oranla iki buçuk kat daha fazla görüldüğü tespit edilmiştir.

Fobi üzerine düşünmek zorundayız..

Korona salgınıyla birlikte çevremdeki insanlar arasında fobikler çoğalıyor.

Fobi rahatsızlığını araştırdım. 21. yüz yılın fobi çağı olacağını düşünüyorum. İlginç bilgilerle karşılaştım.

Burada bilgileri ve bazı ilginç tespitlerimi okuyucularımla paylaşacağım kısmet olursa.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat