Bilme yeteneğini geliştirmek

  • GİRİŞ15.06.2021 12:22
  • GÜNCELLEME17.06.2021 08:13

‘Çekirdek’ içinde bir ağaç vardır. Toğrağa ekilen çekirdek, artık tohumdan meyveli ağaca yolculuğa çıkmaktadır.  Kuş yuvasındaki ‘yumurta’, gökyüzünde uçan kuş seviyesine yükselecektir. Tohumun ve yumurtanın beklenen gelişmesi, yaratılış gereğidir; doğa olayıdır, bilinçli bir çaba gerektirmez.

Bir damla ‘sperm’, sonsuz boyutları ve ölümsüz hakikatleri bilen, düşünen, yaşayan, sözü ve davranışı bilinçli olan yüce halife haline gelecektir. ‘Sperm’in insan-ı kamil, salih haline gelmesi ise eğitim etkinliğinin sonsuz güzelliğiyle olur.

YETENEKLERİN GELİŞMESİ

Yetenekler, insanda potansiyel olarak vardır. Dünyaya gelen bebek, bir ay gözü bağlı kalınca, kör olmaktadır; bir daha göremez. Çünkü beynin kullanılmayan hücreleri ölmektedir.

Hikmet, şecaat, iffet ve adalet olarak kavramlaştırılan değerler, kısaca erdemler başlangıçta bilgidir. Bilgi, sahibine yeteneklerini iyi kullanma ve kendini yönetme becerisi kazandırmaktadır.

Sevgi, ‘bilgi’ halinden Mevlana’nın hayatında Allah ile bağ, Allah ile kulu arasındaki ilişki ya da yakınlık haline gelmektedir.

EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Eğitim, bir yolculuktur; insanın taşıdığı potansiyel özellikler / yeteneklerin açılmasını ve yaşanmasını sağlayan yolculuk.. 

Eğitim, insanın kişilik mimarisidir. Öğretim ise insanın dış dünyaya nakşettiği ve maddeye egemen olduğu plan ve projedir. Eğitim; dikkatle bakılınca  görülmektedir ki, ‘canlık’tır, ‘eylemlilik’tir ve ‘dirilik’tir.. Öğretim de o canlılığın kaynağı ruhtur. Hakikati bulma, bilme ve bağlanma bir öğretimdir, atalarımızın diliyle söylenecekse ‘talim’dir. Hakikat bilgisi ki biz buna kısaca tevhit diyelim, işte bu bilgi, kişiye ruh kazandırmaktadır.

İnsan bakımından beşikten mezara kadar etkin bir süreç olarak eğitim, ruhundaki yetenekleri geliştirip kendi kemal ve güzelliğini yaşamasıdır. Eğitim, tevhitle kazanılan ruhani yapının; iman, erdem ve adalet denen yeteneklerin etkin kullanılmasıdır. Eğitim, insan ruhunda bulunan potansiyel yeteneklerin ortaya çıkması, bedenden başlayarak eşyaya, maddeye hükmetmesidir.

Öğretim ise ruhtaki güzelliklerin başka ruhlarla paylaşılması amacıyla bilgiye dönüşmesi, kodlanması, somut veri haline gelmesi, madde elbisesi giymesidir.

SÜT VE ZEHİR

Bilgi, kutsaldır; kişide el Alim (c.c.) isminin tecellisidir. Yaratıcı’nın kutsal ve aydınlık bilgisi, hakikat bilgisi, insanda kemal ve güzellik olarak sonuçlanır.

Hakikate dayanmayan bilgi, yanlış bilgi, temel insani yetenekleri öldüreceğinden habis bir ruhtur, yılan haline getirir insanı, insanlar arası ilişkide öldürücüdür.

Öfke, şiddet, saldırganlık; yanlış bilginin doğurduğu, potansiyel yetenekleri heba olmuş kişilerin eksiklik ve çirkinlikleridir.

KÖR VE KÖTÜRÜM

İnsanın en önemli problemi, acilen çözmesi gereken sorun, hakikat bilgisini ve varlık amacı bilgisini öğrenmektir. Hakikat ve varlık amacı bilgileri, kişiyi aydınlatıp bilincini açarsa, yolu görecek ve yolculuğa çıkabilecektir; kişi o bilgiyi yaşayacaktır.

Eğitim ve öğretimle ulaşılacak hakikate bağlı böyle bir hayat, kişiyi salih kılacak iman, ihlas ve takva olacaktır.

Hz. Muhammed aleyhisselam şöyle anlatır: “İnsanların geneli, fiziksel güçlerini boşa harcarlar, tükenirler; âlimler hariç… Âlimlerin çoğu da, zihinsel güçlerini boşa harcarlar, tükenirler; ilmini yaşayanlar hariç… İlmini yaşayanların çoğu da, duygusal güçlerini boşa harcarlar, tükenirler; ihlas sahipleri hariç… İhlas sahipleri ise, her an büyük manevi tehlikeler ile karşı karşıyadırlar.” (Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2:415; İmam-ı Gazâlî, İhyâu Ulûmu’d-Dîn, 3:414)

Düşüncesiz eylem, kargaşa ve körlüktür. Eylemsiz düşünce de, safsatadır, felç olmaktır. Dolayısıyla düşünce ve eylemin kişinin yoldan çıkmasına yol açacak kadar yetersizliği, ölümdür.

Kendini yönetme, düşünce ve eylemi Hakikat’e uygun yönlendirmedir; canlılık, kulluk bilinciyle yaşamadır.

HAKİKAT NURU

Hakikatin nuru insan ruhundaki tohumlar olan potansiyel yeteneklere can verir, kulluk bilinciyle tek tek açılırlar. Peygamberlerin ve takipçisi İslam alimlerinin eğitim  ve öğretim etkinliği içinde bilmek yeteneği, akıldan başlayıp kalbe, ruha, sırra kadar nüfuz eden bir yolculuktur. Kur’an-ı Kerim’de bu bilme düzeyleri, ilme’l-yakîn, ayne’l-yakîn, hakka’l-yakîn olarak tasnif edilmektedir; Tekâsür ve Vâkıa sûrelerinde.

İnsan, ruhunda bulunan potansiyel yetenekleri, Kur’an- Kerim ve Sünnet-i Seniyye nurlarıyla açılırlar. İlmi  özümletip irfan haline getiren, ilmi ruh sütü, kalp balı haline getiren ise ‘İhlas’ denilen duygudur, yetenektir.

İhlas yeteneği sayesinde insan  kabuktan öze geçmekte ve derinleşmektir. İlim alanında ihlas, kişinin nesne ve olayları, zaman ve mekânın etkisinden kurtulup Hakikat’i olduğu gibi görebilecek seviyeye yükselmesidir. Böyle aklı İslam’la geliştirip üst düzeyde iyi kullananlar Kur’an-ı Kerim’de “Ülü’l el-Bâb ” olarak adlandırmaktadır. Bu anlamda ihlas, bilginin deneyimlerle düşüncede derinleşmesi, duygulara nüfuz etmesi, sinir sistemine egemen olmasıdır. Bilgi bu şekilde özümsenerek ruha , hatta genetik yapıya yazılmaktadır.

İhlas, ilmin Hakikat nuruna karışıp nura dönüşmesini sağlayan, ilmi irfana dönüştüren mukaddes bir duygu, İlâhî bir sırdır. Bu irfan denilen ihlasla bilme düzeyinde özümseme yeteneği ile nur haline gelen bir bilgi, kişiyi ölümsüzleştirir ve insandaki her biri ebediyete açık sayısız potansiyel yetenekleri Hakikat ile bağlayarak ihya eder. İlim irfan sahibi bu özlü ve ihlaslı kişiler, uyanmış duyguları ve sonsuz ihtiyaç dilleriyle yerlerin ve göklerin Rabbi Allah’a yalvarmakla, ebediyeti ruhlarında hissetmeye başlarlar. Allah onlardan razı olsun, bizlere de ilim irfan sahibi Salihleri arasına katsın.

Yorumlar1

  • Hakkı An 2 yıl önce Şikayet Et
    Teşekkürle; şükran. KAVRAMLARIN açılımlarının yer aldığı KÖŞENİZ büyük bir boşluğu dolduruyor
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat