Taksim'deki Atatürk Kültür Merkezi'nin açılış töreninde kürsüye çıkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AKM'nin yapılış hikayesini, engellemelere rağmen tamamlanıp açılış noktasına nasıl geldiğini çarpıcı ifadelerle anlattı. Onu dinlerken zihnimde uçuşan fikirleri bu yazıda derlemeye çalıştım. 

Konuşmasına Cumhuriyet’in kuruluşunun 98. yıl dönümünü tebrik ederek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'un sembol yapılarından Atatürk Kültür Merkezi'ni yeni baştan inşa etmek için uzun yıllar önce harekete geçtiklerini belirterek, "Ancak attığımız her adımda engellerle karşılaştık." dedi.  

Önce hafızaları tazelemek istiyorum: Taksim'de 75 yıl önce, 29 Mayıs 1946’da Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından temeli atılan Atatürk Kültür Merkezi projesini Mimar Feridun Kip ile mimar Rüknettin Güney çizdi. Ödenek yokluğundan bina vaktinde tamamlanamadı. Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar zamanında Adnan Menderes kolları sıvadı, 1953 yılında Bayındırlık Bakanlığı’na devretti. 1956’da mimar Hayati Tabanlıoğlu projesi ile inşaata devam edildi. Bina, 25 yılda tamamlanıp 12 Nisan 1969’da İstanbul Kültür Sarayı adıyla hizmete girdi.  

Atatürk Kültür Merkezi, Orhan Veli’nin "Vatan İçin" şiirinin mimarideki karşılığıdır: 

"Neler yapmadık şu vatan için! 
Kimimiz öldük; 
Kimimiz nutuk söyledik."  

Bu ülkede iki türlü politika yapılır. Birisi, can verir, eser yapar, hizmet üretir.. Diğeri nutuk söyler.  

Binanın uzunca bir süre önce kullanılamaz hale geldiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aslında biz İstanbul'un bu sembol yapısını yeni baştan inşa etmek için uzun yıllar önce harekete geçtik. Ancak attığımız her adımda engellerle karşılaştık. Eski Türkiye'nin köhnemiş yüzünün sembolü olan, her tarafı dökülen, kendisinden beklenen işlevleri yerine getiremeyen Atatürk Kültür Merkezi binasını yıktırmamak için yapılan kampanyaları hepiniz hatırlıyorsunuz." dedi.   

Elleri un ovalarken, yani iş tutarken, gözleri çoban kovalayan çenesi düşük  nutukçular, gerçekten iş yapacakları da rahat bırakmaz..  

Nutukçu, eser yapmadığı gibi başkasına da yaptırmaz .. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan,  "Halbuki biz en başından beri burada, orasını yıktıktan sonra yerine çok daha güzelini, çok daha estetiğini, çok daha kullanışlısını yapacağımızı söylüyorduk. Buna rağmen mesele kimi çevrelerce ideolojik saplantı, kimi çevrelerce siyasi hesaplaşma, kimi çevrelerce kaos çıkarma vesilesi haline dönüştürülerek bize ve ülkeye vakit kaybettirildi. Gezi olayları sırasında o binanın nasıl terör örgütlerinin gövde gösterisi yerine dönüştürüldüğünü unutmadık."  derken nutukçunun art niyetli sözkonusu özelliğine vurgu yapmaktadır. 

Toplam alanı doksan beş bin metre kareyi bulan bu eserin inşasının iki buçuk yıl gibi rekor bir sürede tamamlandığını dile getiren   Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılış töreninin yapıldığı salonun da Atatürk Kültür Merkezi'nin en büyüğü ve ana yapısı olduğunu anlattı. Seyirci kapasitesi iki binin üzerinde olan salonun her türlü kültür sanat faaliyetini icra etmeye uygun altyapıyla donatıldığını vurgulayan Başkan Erdoğan, ikinci salonun da sekiz yüzü aşan seyirci kapasitesi ve modern donanımıyla pek çok faaliyet için uygun bir altyapıya sahip olduğunu belirtti.. 

Erdoğan, konuşmasında, uzun yıllar boyunca AKM'nin yenilenmesi projesine karşı çıkan, bunun için akla hayale gelmeyen yalanlara, iftiralara başvuran kesimlerin, ortaya çıkan eser karşısında bir parça da olsa mahcubiyet duyacaklarını ümit ettiğini dile getirdi. "Bu eser, eski Türkiye ve yeni Türkiye fotoğrafının en belirgin şekilde görüldüğü yerdir. Biz her zaman ve her konuda olduğu gibi, Atatürk Kültür Merkezi tartışmalarında da sözümüzü eserlerimizle ve hizmetlerimizle söyledik." dedi.  

Bütün gücü çeneye verenlerin çeyrek asırda zar zor ortaya çıkardıkları Atatürk Kültür Merkezi yıkılıp 2019’da temeli atıldı, 2021’de inşaatı bitirildi, kısaca iki buçuk yılda yapıldı..  

İstanbul’un sembolü olduğu söylenen yapı, işleri nutuk atmak olanların karşısına geçip kendilerine bakacakları boy aynası oldu.  

Bırakalım mimariyi, sanatın hiçbir dalında dünya çapında bir başarı gösteremeyen nutukçular, bakalım kaç yüz yılda milletimizi heyecanladıracak bir opera, bir bale sahneleyebilecekler? Göreceğiz..