Atatürk’ün ‘ata’sı dede mi hoca mı öğretmen mi?

  • GİRİŞ27.11.2021 09:43
  • GÜNCELLEME29.11.2021 09:03

Her yıl 24 Kasım Öğretmenler Günü geldiğinde, öğretmen kelimesinin hocalığı küçük düşüren yıkıcı bir buluş olduğunu söyleyen Nihat Sami Banarlı’nın Türkçenin Sırları kitabındaki  "Ata, hoca ve öğretmen" yazısı gelir aklıma hemen. Yazar, bu makalede ‘Atatürk’ün ‘ata’sı dede mi hoca mı?’ sorusunu cevaplarken, ata, hoca ve öğretmen kelimelerinin tarih boyunca oluşan anlam katmanlarında dolaşır ve Atatürk’ün atasının anlamı konusunda ciddi çaba sarfeder. Bu ilginç metni, büyüteç altına yatıracağım bu yazıda.

 

Nihat Sami Banarlı, makalesinde,  Fatih Sultan Mehmed’in hocaları divana gelince, onları ayakta karışladığını hatırlatarak  "hocaya böylesine hürmet şimdi bir masaldır. Büyük ve manevi bir tükeniş bizim vicdan ve terbiye dünyamıza musallat olmuş ne hocaların bir nicesinde hocalık vasfı ne de talebede ve velilerde hocaya saygı duygusu bırakmıştır" demektedir.

HOCA KELİMESİNİN SEMANTİĞİ

Eğitimimizin en temel meselelerinde öğretmen konusu, en az öğrenci ve eğitim sistemi kadar önemlidir. Nihat Sami Banarlı, öğretmen eğitim sistemi etkileşimi tespit ederken çarpıcı bir yargıda bulunur: "Siyasi partilerin ve yabancı ideolojilerin hocaları birer alet gibi kullanmaları, hele hocaları böyle siyasetlere alet olabilecek vasıfta yetiştirmeleri, o Tanrı mesleğini büyük çatırdayışlarla yıkmıştır. Bir kısım hocaların ise yabancı ve yıkıcı ideolojilere alet olacak kadar meslek haysiyetinden mahrum yetiştirilmeleri bu yıkımı körüklemiştir. Hocalığa derin saygı ve haysiyetle bağlı kalmasını bilen asıl hocalarımız ise bu mevzuun sadece ıztırabmı çekiyor."

Hocalığı küçük düşüren, yıkıcı, uyduruk, cılız sesli ve ters manalı öğretmen kelimesini o ulu mesleğe ad olacak ulviyette bulmayan Nihat Sami Banarlı şu tespiti yapar: "Hocalık mesleğine derin saygı duyan atalarımız bu mesleğe isim seçerken daha Türklüğün kuruluşundan beri onu yalnız mana bakımından değil ses bakımından da ifade edebilecek heybetli kelimeler seçmişlerdi. Eskilerin: hatta en eskilerin hocalarına Ata Koca gibi göğüs dolusu seslerle söylenir büyük heybet ve kudsiyet ifade eder unvanlar seçmeleri eski ve büyük Türk ruhunun kelimelere vuran akisleriydi."

Nihat Sami Banarlı, ata kelimesinin sözlükteki karşılığına dikkat çekiyor: "Bunlardan Ata kelimesinin Türk topluluğunda eskiden beri baba dede yaşlı ve tecrübeli bilgili adam mukaddes ihtiyar ve din büyüğü gibi manaları yanında hoca muallim ve terbiyeci manasıyle de kullanıldığını şimdi çok iyi biliyoruz. Bu manada ata kelimenin birinci manalarındaki bütün hürmet ve kudsiyet ifadelerini asil bağrında toplayan öylesine heybetli bir ihtiram kelimesiydi."

Öğretmen kelimesine,  "Fuad Köprülünün isabetle kaydettikleri gibi tarihi ata kelimesinden başka bir şey değildir. Aynı kelime Büyük Selçukiler devrinde tekrar dirilmiş ve meşhur Atabek unvanı bu kelimeden doğmuştur: Atabekler Selçuk şehzadelerine fikri ilmi siyasi idari ve askeri mevzularda hocalık yapan Selçuk büyükleri ve Selçuk bilginleridir." tespitiyle itiraz etmektedir yazar.

Dolayısıyla hoca anlamında ata kelimesi, fizik ve psiko sosyal gelişiminde insana rehberlik edebilecek çapta yetişmiş, kültürel aktarımın yanında sağlık başta olmak üzere tüm değerlerin koruyucusu bir role karşılık gelmektedir: "Eski Türklerin dertlere deva bulan doktor manasmdaki hekimlere atasagun demeleri de bu bakımdan manalıdır. Çünkü Türkler arasında hekimlerin bilgilerini ilahi kaynaktan almış mukaddes kimseler olduklarına dair inanışlar yaşardı. Atasagun hem sağlık atası sağlık hocası hem de hakim = hekim manasında bir kelime midir.."

Hoca kelimesi, Hz.Peygamber sallahu aleyhi vesellemin varisi, insanın kemal arayışında en büyük destekçisi bir Allah dostudur aynı zamanda. Nihat Sami Banarlı, bu aşamada ata kelimesinin Türkçedeki tam karşılığının hoca olduğu tespiti yapar: "Ortaasya Türkleri arasında tasavvuf imanını müesseseleştiren ilk Türk evliyasına XII. asır Türkleri Hoca Ahmed Yesevi diyorlardı. Buradaki hoca kelimesi eski ata sözü gibi sahibine derin saygı ifade ediyordu. Esasen Türkler kendi coğrafyalarında Allaha varma yollarını Türk vicdanına vecidle heyecanla telkin eden büyük iman ve tasavvuf adamlarına derhal ata demeğe başlamışlardı. Daha müslümanlığın ilk devirlerinde böyle mukaddes bir unvanla sevilen ozanlar piri meşhur Korkut Ata ile onun gibi bir iman ve ihlas hocası olan Çoban Ata hep kendilerine böyle büyük adlar layık görülen azız şahsiyetlerdi."

Nihat Sami Banarlı, ata ile hoca kelimelerinin aynı anlama geldiğini "Asırlar ilerledikçe Yesevi ailesinden veya tarikatinden gelen büyüklere adeta sıra ile ya hoca yahut ata denildi. Bu ülkede birbiri ardından adeta nöbetleşe bir unvanla çok sayıda atalar ve hocalar sıralandı. XIII. asır ilhanlılar devri alimlerinden Tabib Reşidüddin Türkçede yaşlılara Hoca Koca derler Hace: Hoca sözü aslında Türkçedir Arapça veya Acemce değil, demek ihtiyacını duymuştur. Türkler bizzat hoca kelimesini Farisideki hace kelimesindeki mana ve kudsiyetle kullanmış eski Türkçe üstad adam mukaddes adam manasmdaki koca kelimesinin bir devamı olarak yaşatmışlardır. Bu kullanış bugün Türklüğünü muhafaza eden topluluklar ve aileler arasında hala aynı kuvvetle yaşar." şeklinde kesin hükme bağlar.

ÖĞRETMEN KELİMESİNİN YAPILIŞI

Nihat Sami Banarlı, öğretmen kelimesini de semantiğiyle ele alıp hoca kelimesiyle karşılaştırmaktadır: "Nitekim öğretmen kelimesinin millete devlet zoruyla kabul ettirilmek istendiği ilk anlardan başlayarak aradan geçen bunca yıllara rağmen bugün hala Türk halkı ile hocalarına sevgi ve saygı besleyen Türk çocukları bu kelimeye hürmetle bağlıdırlar. Sevdikleri saydıkları öğretmenlerine mutlaka hoca hocam diye hitap ederler. Onlara karşı öğretmen kelimesini kullanmaktan adeta utanç duyarlar. Bu o kadar böyledir ki geniş Türk topluluğu içindeki bütün gerçeklere göz ve kulak kapamış olanlardan başka herkes bunu bilir. Hoca adam tabiri hala bir saygı ve kiymet ifadesi halinde bütün vatan dilinde canlıdır. Demek ki halkımız eski asil ve tarihi seciyesini kaybetmiş değildir. O hocasına imkan buldukça saygı göstermekte tereddüt etmiyor. Bizim hocalık mesleğine eski İtibarını kaybettirmemiz bunun kaybolduğu her yerde o büyük halktan olamamak yolundaki kozmopolit veya yıkıcı ruhda insanlarımız yüzündendir."

Kısaca Nihat Sami Banarlı, ata ve hoca kelimelerini karşılamayan, uyduruk olduğunu iddia ettiği öğretmen kelimesinin sözlüklerden ve günlük konuşmadan çıkarılması gerektiği görüşünü ortaya atmaktadır: ‘’Başka dillerde de az çok böyle olmakla beraber Türkçede kelimeler manalarının notaları halinde yaratılmış veya o hale konulmuş mücevherlerdir. Bu güzel ve dahiyane işi şu veya bu politikacı değil ancak Türk milleti yapar. Eski Tengri sözüne Türk halkının Tanrı ve Allah demesi bunun en güzel misalidir. Türkçede büyük meslekleri ve büyük mefhumları (bugün çok sayıda görüldüğü gibi) cılız ve sünepe sözlerle seslendirmek adeti yoktur. Bugün dilde görülen cılızlık Türkiyedeki son yıkıcı hareketin bir icadı ve her büyük mesleğe taarruz eden bir hamlesi ve hilesidir. Herhalde Türkiyede Hocalık mesleği adı öğretmen kaldıkça kolay yükseltilemez. Bu mesleğe onun manasına uygun yüce bir ad bulunmalıdır." Hoca ve ata kelimelerinin yanına en az bunlar kadar güçlü kelime yapılmalıdır, demektedir Nihat Sami Banarlı. Dilin gelişmesine, yenilenmesine karşı değildir ama bu dil bilinciyle doğru yapılmalıdır.

ATA, HOCA VE ÖĞRETMEN

Nihat Sami Banarlı, hoca, ata ve öğretmen kelimelerini karşılaştırırken ve yan anlama vurgu yaparken Atatürk’ün ata kelimesini gerçek anlamıyla kullanmaktan duyduğu kaygıyı mı ortaya koyuyor acaba? Bu soruyu cevaplayabilmek için sözlüğe bakmak gerekir.

TDK sözlükte ‘ata’ kelimesinin karşısında şunlar yazmaktadır: 1. isim / Baba; 2. isim / Dedelerden ve büyükbabalardan her biri: "Ey kız gözüme huri görünürsün / Atan sevmez seni benden ziyade" – Karacaoğlan: 3. isim / Kişinin geçmişte yaşamış olan büyükleri.

Dolayısıyla Atatürk ismi, bu ülkede iki anlamda kullanılmaktadır. Ata kelimesine gerçek anlamıyla ‘baba’, ‘dede’ ve ‘büyük baba’ anlamı verenler, Atatürk’ün Türklerin dedesi ve büyük babası olduğunu ileri sürmektedir.

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, kendisine ‘baba’ denilmesinden hoşlanırdı. Atatürk ile Demirel’in ortak özellikleri çocuklarının olmayışıdır. Bu yüzden Atatürk’ün Türklerin babası ya da dedesi anlamında kullananlar da çocuk özleminden hareketle Türk gençliğinin onun evladı olduğunu mu söylemiş oluyor? Devlet başkanları, yönettiği milletin çocuklarını evlat mertebesinde görmesi,  bu sorumlulukla hareket etmesi önemli bir özellik. Demirel, yargıya baş vurup soy adını değiştirmedi, yüzüne söylendiğinde hoşlandığı baba kelimesini soy adı yapmadı. Mustafa Kemal Paşa ise Atatürk kelimesini kanun çıkararak soyadı yaptı.

Ata kelimesini yan anlamıyla ‘kişinin geçmişte yaşamış olan büyükleri’ karşılığında kullananlar ise, Atatürk’ün Türklerin geçmişte yaşamış bir büyüğü, Milli Mücadele’nin baş komutanı, ilk cumhurbaşkanı olduğunu ifade etmektedir.

Atatürk adındaki, ata kelimesini ‘tarihi kişilik’ anlamıyla kullananlar, aynı zamanda hoca anlamını da vermiş olurlar. Atatürk’ün kara tahtada alfabe dersi verirken çekilmiş fotoğrafı var.. Bu fotoğraf ilk okul öğretmenini çağrıştırdığından Atatürk’ün Türklerin babası ya da dedesi olduğunu söyleyenleri rahatsız edebilir. Onlara Atatürk’e ilk öğretmen denildiğini de hatırlatmak gerekmez mi? Nihat Sami Banarlı’yı da, ata, hoca ve öğretmen kelimeleri üzerinde düşünmeye iten ata kelimesini baba ve dede anlamında gerçek anlamıyla kullanışın rahatsızlık vermesi olabilir mi?

Yorumlar2

  • ali 3 yıl önce Şikayet Et
    güzel güzel niye hep uğraşılır türklerin atasıyla bunu da bir düşünmek gerek bence
    Cevapla
  • HAYRİ BOSTAN 3 yıl önce Şikayet Et
    Güzel bir yazı olmuş Mustafa Bey. Tebrik ederim. Eline, yüreğine sağlık.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat