Dijital putlar
- GİRİŞ15.12.2021 09:30
- GÜNCELLEME16.12.2021 09:35
Tecrübe aktarımının yönünün değiştiği söyleniyor!
Gelenek, görenek, örf ve adetler yetişkinden çocuğa, dededen toruna akıyordu.
Günümüzde, sözde pozisyon değişmiş; deneyimler çocuktan yetişkine, torundan dedeye akmaya başlamış..
Fakat gerçekten öyle mi? Örneğin en tecrübeli insanlar, interneti en fazla kullananlar değil. Torunların tecrübesi "gerçek," daha doğrusu "hakiki" tecrübe değil, "sanal" tecrübe.
Kaldı ki, tecrübe eşittir bilgi değil.
Hakiki bilgiye, irfan dediğimiz özümlenmiş bilgiye sahip olmak için "yaşamak" gerekir. Tecrübe, yaşanılan şeydir, öğrenilen değil.
Günümüzde torunlar yaşamıyorlar, seyrediyorlar; sadece seyrediyorlar..
Öteden beri varolageldiğimiz toplumda yeni bir hiyerarşi doğruyor; buna ‘sanal hiyerarşi’ denilebilir rahatlıkla.
SANAL HİYERARŞİ
Sanal hiyerarşi, bildik anlamda sosyal hiyerarşi değil. Dijital ortamda oluşan sanal toplumun hiyerarşisi o.
Sanal hiyerarşi, dijital teknolojiye sahip olanlar ile sahip olmayanlar arasındaki hiyerarşidir daha çok. Sanal hiyerarşi, dijital teknolojiyi en fazla, en iyi kullananlar ile en az, en kötü kullananlar arasında bir hiyerarşidir de denilebilir. Torunlar ile dedeler arasında, dijital teknik kapitale sahip olma derecelerine göre sıralanan bir hiyerarşi.
Sanal toplum, gözetim toplumudur ve burada en fazla gözetleyenler sanal toplumun egemenleridir; sanal toplum hiyerarşisinin aşağısında, milyonlarca torundan oluşan bir dijital kitle ikamet eder.
Dijital kitle, daha çok gözetlenenlerden oluşur. Onlar özgür olduklarını zannederler, fakat aslında dijital bir hapishanede, yani panoptikonda yaşarlar.
Büyük göz, büyük elektronik göz Amerika'dadır. "Mutlak Göz," ya da "Dijital Put" yani "Dijital Tanrı" Amerika'da, dünya sisteminin merkezi New York’ta yaşar.
İÇE YÖNELİM - DIŞA YÖNELİM
Modern öncesi çağlarda, yani kadim dünyada, insanların olgunlaşmak için içe dönmeleri öğütlenirdi. Dolayısıyla pek çok kültürde oldukça çeşitlenen inzivanın bin bir türü mevcuttur denilebilir..
İnsanlar iki yönlüdür; hem içe yönelimlidir, kendisiyle iletişim halindedir hem de dışa yönelimlidir, fizik ve sosyal çevresiyle etkileşim halindedir. Her iki yönelimini de hakikate doğru hamlelerle geliştirmesi gereken insan, çoğunlukla bunlardan birinde gelişmeye çalışmaktadır.
Çağdaş insan, kendini kuşatan imajların büyüsüne kapılmış; dışa yönelimli insanlar haline gelmiştir.
İŞİTMEK VE GÖRMEK
Modern dünyadan kurtulmak için ‘söz’ önemli bir imkana sahiptir. Söz ile insanın içine dönmesi arasında bir bağlantı kurmak mümkündür.
Söz bizi nereye davet eder? Söz bizi dile davet eder. Dil insanın bedenden sonraki ikinci yuvasıdır. Dilde bilgi ve deneyim birikimi vardır.
Kulak, düşünme, tefekkür etme organımızdır. Göz kendisini göremez, dolayısıyla kendisini sorgulayamaz.
Oysa kulak bunu yapabilir; insan kendi sesini duyabilir; dil kendisini işitebilir. Refleksiyon, tefekkür, kendini sorgulama organımız, kulağımızdır. Dil kendisini de sorgulayabilir.
Kulak içimize açılan hoparlördür. Vahiy kulak sayesinde içimizde yankılanır.
HAKİKAT İŞİTİLİR
Hakikat görülemez, sadece işitilebilir. Klasik metinlerimiz “İşit ey oğul” diye başlar. Kur’an ve diğer kutsal kitaplar “Onlara de ki” ifadesiyle doludur.
Kur’an daima tebliğ vasıtaları sıralamasında kulağı gözden önceye yerleştirir. İlk vahyin tercümesi “Oku” ayeti çok derindir. Oku, fark et, algıla, kavra, anla ve düşün gibi bilişsel süreçlerin tamamını kapsar. Ayrıca iktibas et, tekrarla, zikret anlamlarını da kapsamaktadır. Yani zikir ve şükür, tesbih ve imame vardır okumada.
Göz, kılavuza, rehbere ihtiyaç duymaz. Gözün gördüğü şey “gerçeklik/olgu”dur. Gözle kişi daha çok gereken gerekmeyen eksenine yerleşir.
Kulağın işittiği şey ise “hakikat/yalan”dır.. Kişi kulakla doğru yanlış ekseninde ilerler. Hakikat, kurucu kesinlik demektir; Yaratıcının iradesidir.
Kulak ve işitme, insan için hakikate gitme yoluna koyulma olmuştur. Göz ve görme ise nisbi hakikat olan gerçek ve gerçekliğe düşmedir; bu yüzden göz dünya zindanına atar insanı, dünyevileştirir..
Kur’an meallerinde ‘hakikat’ kelimesinin ‘gerçek’ diye tercüme edilmesi entelektüel zilletimizdir.
Modern dönemde hâkimiyetini ilan eden göz, insanı seyirci konumuna düşürmüştür. Çünkü göz pasiftir; görüntünün önünde zihin pasiftir, âdeta secde eder.
ÇIKIŞ YOLU
Her zaman bir çıkış yolu vardır. Yapmamız gereken şey kulağa, yani söz'e, kelama, yani dile itibarını iade etmektir. Özgürlüğümüz sözle içe yönelmeye bağlıdır; düşünme, problem çözme ve karar verme süreçlerini denetimimiz altına almalıyız.
Çünkü bize ‘hayır’ deme imkânını yalnızca söz, kelam ya da dil verebilir.
Gözümüz vasıtasıyla dış dünya ile kurduğumuz ilişki despotiktir. Çünkü imaj bize kendisini dikte eder ve ona ‘hayır’ deme imkânımızı elimizden alır. Görsel kültür, dijital putların ürediği ortamdır
İnsanı yalnızca dil ve söz ya da kelam özgürleştirebilir. Çünkü özgür olmak ‘hayır’ diyebilmektir.
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol